Kadın otizmlileri izlemeyi çok yorucu bulduğum için beni aşırı zorlamış enfes film. Sonunu getirmek benim için aşırı zor oldu. Bir daha izleyemem ama biliyorum, beynimde sürekli gösterim halinde olacak sahneleri.
Çok kıskandım. Seyrederken içime bir öküz oturdu, kaldı öyle. Hiç bu kadar hüzünlendiğimi hatırlamıyorum. Annenin çocuğundan vazgeçmemesi, akıl hastanesine yatırmak yerine ona destek olması, ona hiç saRılmayan çocuğunu sevmeye devam etmesi zoruma gitti, yalan yok. Anneyi ekrandan çekip alıp sarılmak istedim. Keşke benim annem olsaydı.
Bunun yanında tüm insanların izlemesi gereken bir film bu. Öğretmen olsam çocuklara zorla izlettirirdim. Otizmli bir çocuk, arkadaş, sevgili, kardeşe sahip olmak mümkün. Haliyle çok yol gösteren bir yapım. Otizmlilerin ne kadar kırılgan olduğunu anlamak ve desteklendiği zaman neler başaracağını görmek için bile izlemek gerekiyor.
Seni seviyorum temple grandin. Umarım cennete gider, yaramazlık yaptığımız zaman başımızı sallaya sallaya güler, seninle hamamböcüklerinin hareketlerini izler ve onları pembe yaparız. Kalp sen ben.
filmin sonundan bir parça : " bence dönmek güzel şey, yuvarlanmak da. Kendi etrafında dönme sonun da sinir sistemini sakinleştiriyor. Sarılmamayı telafi etmemenin de bir yolu olabilir. Başkalarının sarılması ürkütücü gelebiliyor ama yuvarlanmak yada yüzeylere sürtünmek, normal çocukların kucaklamayla hissettiği rahatla duygusunu sağlıyor. Ben sarılma duygusuna ihtiyaç duyuyorum. Bu yüzden içine girip kucaklandığım bir makinası yaptım ve sonrasında çok değiştim. Daha sosyal biriyim. 4 yaşına kadar konuşamamıştım. Ama şimdi yüksek lisans yaptım doktora için çalışıyorum. Otistikler, çok seslere ve renklere karşı hassastır.Aşırı uyarılma zarar veriyor. insanların hep bir ağızdan konuşmaları bizde paniğe yol açabiliyor…”
Temple grandin adında otizmli bir kadının azimlerle dolu, sarılma kutusuyla ten teması olmadan sevgi hissetmenin yolunu bulan, tekrar izlenebilitesi olan, 2010 yapımı biyografik film.
"ben resimlerle düşünürüm. kelimeler benim için ikinci bir dil gibi. yazarken ve konuşurken kafamdaki tüm görüntüleri kelimelere dönüştürürüm. biri benimle konuşmaya başladığında sözleri hızla kafamda görüntülere dönüşür. dil tabanlı düşünen insanlar, sıklıkla bu durumu zorlaştırıcı bulsalar da benim durumumda bu bir avantaja dönüşüyor."
Çevresi tarafından sürekli dalga geçilen ve Otizmli olduğu öğrenilen bir kız çocuğunun nasıl bir bilim kadınına dönüştüğünü konu alan biyografik filmdir.
Teke tek programında laf arasında Celal şengör'ün katkılarıyla keşfettiğim bu kadın, Şu an Colorado Eyalet Üniversitesinde profesör olarak çalışıyor. Otizm ve hayvancılık konusunda tüm dünyada dersler vermekte.
Amerikalı hayvan bilimi uzmanı ve Colorado Devlet Üniversitesi'nde profesör, yazar, otizm aktivisti ve hayvancılık sektöründe hayvan davranışları alanında danışman.
Temple grandin'in üniversite mezuniyet töreninde söylediği şarkı filmin özetidir aslında (bkz: you will never walk alone) emeğin, mücadelenin, başarının ve en güzeli de bağımsız ve hür yaşayabilmenin güzelliğini anlatan muhteşem film.
"Bir fırtınaya karşı yürürken
Başını yukarda tut
Ve karanlıktan korkma.
Fırtınanın sonunda
Altından bir gökyüzü
Ve eğlencenin tatlı gümüş şarkısı var
Rüzgarda yürümeye devam et,
yağmurda yürümeye devam et
Hayallerin havaya atılmış ve uçurulmuş olsa bile
Yürümeye devam et, yürümeye devam et, kalbindeki umutla...
Ve asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin..."
Temple Grandin (2010)
-Temple Grandin’i anlatan ve otizm farkındalığı oluşturmaya çalışan bir film. Hoşuma gitti. Oyunculuk (baş karakter) iyiydi.
Notum: 8/10
Otizmin bir engel olmadığını kanıtlayan muhteşem insanın adı ve soyadı. Otistik ve dışlanmış bir hayat geçiren temple grandin profesörlük mertebesine erişebilmiş ve herkesi "nabeer şakirr" tribine sokmuştur. Kendi adıyla yapılmış yine muhteşem bir otobiyografi filmi mevcuttur hatta izlemeyenin çok şey kaybedeceği tarzdadır zira çok orjinal de bir filmdir aynı zamanda.
otizmli insanlarla bir arada olan herkesin tanıması gereken ve hatta yazdığı kitaplar okunup bir de aynı adlı film izlenirse otizmin bir hastalık olmadığını yüzümüze tokat gibi vuran mükemmel insan.
Umut veren düşündüren ders alması gereken bir film. Hayatta insanın herşeye rağmen neler yapabileceğini anlatan bir film.Ayrıca kendisi amerikalı veteriner bir kadın.
bakış açısını geliştiriyor insanın, güzel bi film, gerçek hayattan alıntıymış. ayrıca içine bi gıdım bile aşk koymadan çekmişler, o sebepten de ayrıca bi takdiri hakediyor. zira beynim beni yamultmuyorsa ben en son ne zaman sıfır aşk sahneli bi film izledim hatırlamıyorum.
otistik bir profesör. ayrıca 2010 yılında akıl oyunları tadında hayat hikayesine sahip filmi vardır ve kendisiyle aynı adı taşır bu film ve akıl oyunlarına benzer bir şekilde bir profesörün gerçek hayat hikayesini anlatır. akıl oyunlarında ki john nash yetişkin şizofreni iken temple grandin çocuk şizofreni diye tanımlanan otizm hastasıdır. filimde john nash'in akıl oyunları kitabındakine benzer şekilde çocukluktan itibaren hayatı ele alınmıştır. ve farklılığının farkını ve önemini gören ve temple'ye gösteren hocası sayesinde akıl hastanesinde perişan olan otistiklerden farklı olarak başarılar elde etmiş ve şuan profesör olmuştur.
tıpkı akıl oyunları gibi kesinlikle izlenmesi gereken bir hayat hikayesi. gençlere başarı konusunda izletilmesi gereken bir film. ama o yapmış sen niye yapamıyorsun ondan daha mı kötüsün zihniyetinle değil örnek olarak izletilmesi gereken bir film.
iki filmde dende çıkarılacaklar;
farklı olabilirsin fakat eksik değilsin.
aile veya sana destek olacakları onere etmelisin.
yeni bir dünya için, yeni kapılar açmalısın.