okadar keskin niyetlerin olmasın adamım, okadar kaptırma kendini iklime. gökten ne düşerse onu yaşamaya bak. yağmuru şemsiyenle , karı eldivenlerinle, güneşi gözlüklerinle özel kıl. tek bir şeye odaklanmak hüsran doğrurur, sen sağ elin doluyken sol elini kullanmasını bil ki fantazilerin ertelenmesin. bir şeyi sevmeye meyilli ol ki plajda güneşlenirken yağmura küfretme.
ben yağmuru severim, hele yazın ortasında kılıç gibi düşen soğuk yağmurlar bambaşkadır. ''yağsın yahu berekettir.'' klişesiyle yaşayanlardan tiksinirim. balgam attığı yola yağmur yağması onun için temizlikten başka ne ifade eder ki! dogmalarında boğulmuş bir insanın ağzından ''bereket''ten başka söz çıkar mı. oysa yağmur yağınca her şey tatlanır, imge dünyasının kapıları ağzına kadar açılır. sigara ve çay içmek, yürümek, konuşmak, öpüşmek, arabaların altına kaçışan kedileri izlemek, kitap okumak, uyumak...görsel ve zihinsel şölenler yaşatır insana.
ya işte insan gibi düşün mevsimleri arkadaşım. hani ''kusursuz insan yoktur kusursuz niyetler vardır.'' diye mükemmel bir söz var ya tam bu durumu anlatmak için. mevsimler de şaşabilir, ısıtmak yerine üşütebilir ya da üşütmek yerine ısıtabilir. aslında bu tersinir hava her şeyi biraz daha kıymetlendirir. örneğin güneşi özletir, sonbaharı yaşatır, temmuz ayının sıcak gömleğini söndürür. kısacası bu devinimler insanı canlandırır.
dünyanın anasını ağlattığımız gerçeğinin en açık belirtisi olan küresel ısınmanın etkisiyle yaşadığım şehre gün itibariyle yağan yağmur sonucu iliklerimde dahi hissettiğim üşümenin temmuz ayına denk gelmesi durumu.
yalnızlıktan olur kimi zaman, kimi zaman da ayrılıktan... ne yünden yorganlar ısıtır içini ne de cehennem yangınların. ki zaten, koynunda büyük bir cehennem yaratmıştır giden her neyse.
Üşüyorum baba.
Her gece herkesten gizli uyandığını görünce üşüyorum.
O suskun, o durgun halini görünce üşüyorum.
biliyorum.
sen de üşüyorsun.
ölüm soğuk çünkü baba.
Sen nasıl bir sınavdan geçiyorsun baba?
bitmiyor ölüm telaşlarımız.
koridorlarda üşüyerek koşturduğumuz günler bitmiyor.
Hastaneler soğuk baba.
evet bana acı çektirdin.
ama ben bunları hatırlamıyorum bile.
hep güzel günlerimizi hatırlıyorum.
gecenin 1 inde canım dondurma çektiği için sokakları adım adım dolaştığın günleri,
tavlada seni yendiğimde yüzündeki sinirle karışık gülümsemeyi,
annem olmadığında bana yaptığın o güzel yemekleri,
ben yaptığın yemeği yerken "güzel olmuş" demem için gözlerimin içine bakışlarını,
benimle bir dost gibi dertleştiğin, akıl verdiğin günleri..
Hatırlıyorum.
Ben bunları yazarken yine senin sessizce uykundan uyandığını görüyorum.
Ağlama diyorsun.
Nasıl ağlamam baba.
Ölüyorsun.
Hiçbirşey yapamıyorlar.
Çaresizlik soğuk baba.
üşüyorum.