nada ve anne nada arasında geçen telefon görüşmesi;
n: annecim sakın evi kendiniz temizlemeyin, inşaat pisliği, bak hastalanırsın sonra. bi şirket ayarlayın ,temziletin. hatta parasını da ben göndereyim.
a: yok yok, hayatta kendim temizlemem, tutsun baban bi şirket.(adamın burda suçu ne acaba, hemen ona yüklenilir)
n: hee tamam, aman haa...
2 gün sonra
n:annecim napıyosunuz, taşınma ne alemde;?
a:şirket geldi şimdi temizliyorlar evi, ben de biraz başlarında durup giderim.
n:hıh şöyle işte, ne uğraşcan, yorcan kendini...
1 gün sonra
annenin telefona baba nada çıkar;
n:neden sen çıktın, annem napıyo?
b:duvarları siliyo.
n:....
b:nada?
n:baba dün şirket vardı hani, kandırdı mı annem beni?
b:yoo, dün şirket temizledi evi ama bi şirketin temizlemesiyle olur mu kızım, bugün de biz temizliyoruz.
n:....
....
anlayamadığım olay şu; annem babamı da kendine m, benzetti titizlik konusunda da onun için mi babam öyle söyledi yoksa bunda anneme hafiften bi laf sokuş mu vardı.
onu da öyle kabul ettik, napalım...
saçma bi eylemdir ama daha saçması da vardır. misal temizlikçi bayan sizi pasaklı olarak nitelendirmesin diye o gelmeden evi silen süpüren bayanlarımız da mevcuttur.
kadın işi bitirdi gidiyor. ben cüzdandan daha çıkarmamışım parasını, o elini açmış bekliyor. aldı mı parayı bir çırpıda yeleğini giyiyor, ayakkabılıktan önü kapalı arkası açık ayakkabısını alıyor, o hızla ayağına geçiriyor. gözlerimle kadını takip etmekten yoruluyorum hatta ne ara yeleğini giydi tam kestiremiyorum.
temizlikçinin evden ayrılırkenki o dinç görüntüsü karşısında, benim omuzlar önde, dizler hafif kırık, parmaklarım suda fazla durduğundan buruşmuş, üst baş çamaşır suyu kokar halde, sağ kolum uyuşmuş, sol elim belimde durur vaziyette onu kapıdan geçiriyorum. giderken "her odada iki kova su değiştirdim bir daha bu kadar işi biriktirme" diyor. azarımı da işittim ya, yetmezmiş gibi şimdi bir de kulaklarım uğulduyor.
bir türlü gidemiyor. kapı karşısında duran aynaya bakarak bir de saçlarını düzeltiyor. "tutar mısın bir dakika" diyerek elindeki poşeti koltuk altıma sıkıştırıyor, ben gerileyip sırtımı duvara yapıştırıyorum, dizlerimi daha bir kırarak... hiç gitmeyecek sanıyorum. sen de görsen yeni geldi, soyunup dökünüp işe girişecek sanarsın, öyle gözüküyor.
hoplaya zıplaya çıkıyor apartmandan sonra. sanıyorum koşarak gidecek evine. gider mi gider. kapıyı kapatıyorum sonra. aynada kendimi görüyorum, sabahtan toplamıştım saçları, toka halen kafamda da saç baş dağılmış, tokaya dolanmış kalmış bir kaç tel,saçın kalan yarısı omuzlarda.
geçiyorum odaya. uzanıyorum koltuğa, dikiyorum ayakları havaya. "neydi be kadının kapıdan çıkarkenki o dinç hali" diye geçirirken içimden kızıyorum kendime.
ertesi hafta tekrar geldiğinde, benden çıkıp evine gittikten sonra yemeğe gelen 10 kişilik misafirlerini nasıl ağırladığını anlatıyor, ben ise aynı gün koltukta sızıp saatlerce uyuduğumu hatırlayıp tekrar sövüyorum kendime.
Temizlikçi gelmeden önce içine kurt düşen anne, dur ben şöyle bir kabasından alayım diye girişir olaya ilk. Nihayet temizlikçi gelir ve işine başlar. Anne, nasıl temizlediğine dikkatle bakar ve beğenmez elbette. Hemen peşinden şöyle bir diyalog geçer;
A - Evini de öyle mi siliyorsun sen?
TK - Evet! Ne var!
A - Ver şu bezi göstereyim, ver!.. ver!.. ver!...
Annenin bu hamlesi temizlikçinin işine geliyordur elbet. Günün sonunda temizliği yapan anne ve parayı alan temizlikçidir.
Galip kim mi?
Ev tertemiz olduğundan evin diğer bireyleri tabii ki.
bi bakımdan iyiliktir, sevaptır iyi guzel ama bi bakımdan da ilginctir.simdi temizlikci cagrılmasının bircok nedeni olabilir * ama en buyuk neden zaten yorgun olan ev sahibi ev temizligi ile yorulmasın diye cagırır temizlikciyi.ama sen gel temizlikciyi cagır bir de rahatına baksın temizlikci yorulmasın da sen temizle evi.