Bi ingiliz, bi fransız, bi de temel trende gidiyor. Vagona bi sinek giriyor. ingiliz silahını çıkarıyor, bi ateş! Sinek düşüyor yere. Herkes şaşkın. ingiliz cevinden kartını çıkarıyor: "ingilterenin en iyi silahşörü" biraz sonra vagona bir sinek daha giriyor. Fransız bir ok çıkarıyor, atıyor. Sinek yerde! Kartını çıkarıyor: "fransanın en iyi okçusu" bikaç saat sonra vagona bir sinek daha giriyor. Sıra temelde. Altta kalmaması lazım. Ustura çıkarıyor temel. Bi sallıyor! Sinek uçmaya devam ediyor. ingilizle fransız kıkır kıkır gülmeye başlıyor. Temel kendinden emin. Gururla kartını çıkartıyor: "türkiyenin en iyi sünnetçisi"
Balık avından dönen Temel kayığını kıyıya çektikten sonra balıkçı kahvesine gelir. Kahvedekiler Temelin sağ ayağını dizine kadar ıslak görünce sorarlar:
- Ula, baluk vuriy mi? Temel:
- Yok uşağum ne gezer.
- Madem baluk vurmayi ayağun neden dizine kadar islandi? Temel:
- Ula uşağum, kayikta sigara içeyrum ya izmariti suya atinca üzerine basup söndüreyrum oni da!
Askerliğini denizaltı personeli olarak yapan Temel kahvede denizaltını anlatıyormuş.
-Kocaman her tarafı kapalı demirden bir gemi. işte biz o geminin içine giriyorduk,denizin 100-200 metre altına girip 1 hafta 10 gün hiç çıkmadan gidiyorduk.
Herkesin ağzı açık Temeli dinlediğini gören Dursun birazda kıskanarak;
- Ula Temel demirden gemi denizin altına girerde nasıl su almaz
Temel,evelemiş gevelemiş bir türlü izah edememiş, sonra Dursuna dönerek;
- Ula dursun sen denize giriyor musun?
- Giriyorum.
- Peki denize dalmıyor musun?
- Dalıyorum.
- Denizin dibine dalınca kıçına su kaçıyo mu?
- Yooo.
- işte sistem aynu sistem...
Temel, Dursun'a misafirliğe gitmiş.
Gece sağanak halinde yağmur başlayınca Dursun konukseverlik göstermiş:
-Temel çok fena yağmur yağıyor, eve gitme, burada kal.
Temel kabul etmiş ama ansızın ortadan kaybolmuş.
Aradan epeyce zaman geçtikten sonra kapı çalmış, bakmışlar kapıda sırılsıklam Temel:
-Neredesun ula Temel merak ettuk?
-Eve cittum, pijamamu aldum da...
Temel ile fadime boşanmaya karar verirler.
Ancak çocukları yarı yarıya paylaşmaya imkan yoktur.
Yedi ikiye bölünemez. Temel:
-pi tane taha yapalim, sekiz içiye bölünür,ozaman sorun kalmaz, der ve işe koyulurlar.
Dokuz ay sonra fadime ikiz doğurur.
TEMELin bir gün kaynanası kaybolur.
Temel hemen gazeteye ilan verir.
ilan aynen şöyledir:
"Kaynanamu kaypettum. Körenlerin insaniyet namına körmemezlikten kelmeleri riça olunur."
Temel'in otobüste cep telefonu çalmış.
Açmış konuşurken, yolcular uyarmış; "Tabelayı görmüyor musunuz? Bu otobüslerde cep telefonuyla konuşmak yasaktır" diyerek. Temel de hemen telefonun diğer ucundaki arkadaşı Cemal'i uyarmış:
- Ula Cemal, otobüsün içinde cep telefonuyla konuşmak yasakmış. Sen konuş ben dinliyorum!...
denizde yüzerken mayosu üstünden çıkan temel, iki eliyle önünü kapatarak denizden çıkıyormuş. temel'i bu halde gören dursun şöyle seslenmiş "hacan temel önünü değil yüzünü kapat, yüzünü herkes tanır da"
Temel fadimeyle yaşarken temel çok osururmuş. Fadime buna çok kızarmış ve temele bir gün " inşallah yarın bağırsakların düşer demiş " Sabah olmuş fadime erkenden kalkıp temelın donuna koyunun bağırsaklarını doldurmuş. Temel uyanır uyanmaz Fadimee! diye bağırır.
-Noldu Temel
-Ula bana beddua eddin bağırsaklarım düştü bak
-Peki bağırsakların düşerken acıdımı temel?
-Düşerken acımadıda geri sokarken çok acıdı.
temel le 7 arkadaşı bir gün ava cıkarlar temel bunların hepsinin önünde onlara yol gösterir ufak bi deliğin hemen önünde dururlar temel:turun pu pir tavşan deluğu yatun arkadaşlar der neyse tavşanı vururlar biraz daha ilerde biraz daha büyük bir delik temel yine pu pir tilki deluğu yatun arkadaşlar deer tilkiyide vururlar biraz daha ilerde daha büyük bi delik bizim temel yine turun pu pir ayu deluğu yatun arkadaşlar der ayıyıda vururlar en sonunda artık çok büyük bir mağara gibi bir yer temel:valla arkadaşlar bunun ne deluğu olduğunu çıkartamadım ama siz yinede yatun der ertesi günün gazetelerinde manşet TREN KAZASINDA 7 AVCI ÖLDÜ.
Bir gün karadenizde bir konferans düzenlenir. Konferansa konuşmacı olarak Amerikalı ünlü bir bilim adam davet edilir. Amerikalı 1 hafta önceden gelir ve halkla kaynaşıp güzelce zaman geçirir. Amerikalı ile bizimkiler hemen hemen her konuda anlasirlar ve uyum icinde konferans biter. Ayrılık günü gelir ve bizimkiler ne yapalımda biz bu adam teşekkür edelim diye düşünmeye başlarlar. Aralarinda toplanirlar, baskan konunun onemini vurgulamak icin der ki:
- Biz bu Turk dostu, degerli bilim adamina nasil bir hediye alalim ki bizi unutmasin? Hem kullanisli birsey olsun, hem de her baktiginda ve her eline aldiginda bizi hatırlasin? Salonda kisa bir sessizlik olur, arka siralardan Temel elini kaldirir:
- Sunnet ettirelim..!
dursun: ee temel anlat pakalum ucak yolculugun nasildu?
temel: iyiydi da fakat piletcu sanki pilet almamusum gibi bana dik dik paktu?
dursun: peki sen naptun da?
temel: bende ona sanki pilet almusum gibi dik dik baktim.
FADiME ÖLDÜ, STOP
Temel nihayet muradına ermiş ve Fadime ile evlenmiş..Aradan iki ay geçmeden Almanya'ya yaptığı iş başvurusunun kabul edildiğini bildiren mektup gelmiş. Eh, ne de olsa ekmek parası. Çaresiz Fadime'yi köyde bırakıp düşmüş gurbet yollarına.
Aradan altı ay geçmeden köyden telgraf gelmiş. ' Fadime öldü-stop. Acilen gel-stop. Cenazeye yetiş-stop'. Temel hemen eşyalarını toplayıp uçağa atlamış ve köye dönmüş. Eve geldiğinde ne görsün..Fadime' nin cenazesini yere yatırmışlar. Üstünü çarşaflarla örtmüşler. Eş dost etrafına toplanmış ağlaşıyor.
Temel çarşafları kaldırıp Fadime'nin yüzünü açmış.'Ah, ben senin o gül yanaklarına doyamadan gittin' deyip yanaklarını öpmüş. Biraz sonra gene hıçkırıklar içine 'Ah ben senin o kiraz dudaklarına doyamadan gittin' deyip dudaklarından öpmüş. Arkasından 'Ah ben senin şeftali gibi memelerine doyamadan gittin' deyip bu sefer memelere yumulmuş. Temel bu minval üzere devam ederken sonunda dayanamamış ve herkesin ortasında Fadime'yi becermiş.
işte o anda olan olmuş ve herkesin hayret dolu bakışları arasında Fadime dirilmiş. Odada korku, sevinç, şaşkınlık, sevgi bütün duygular en üst düzeye çıkarken herkes kucaklaşmış. Eş dost Temel ve Fadime'yi tebrik edip evden ayrılmış.
Temel bir hafta sonra Almanya'ya geri dönmüş. Birkaç ay sonra köyden gene bir telgraf gelmiş: 'Fadime öldü-stop. Gelmene gerek yok-stop. Köyün erkekleri bir haftadır uğraşıyor-stop. Dirilmiyor-stop' .
temel bi gün göl kenarında hocayı görmüş elinde bi çanak yoğurt. hoca hoca nabıyon demiş. hoca da görmüyon mu göle maya çalıyorum demiş. temelin cevabı: o kadar yoğurdu nabıcan.
Temel ile Dursun bir aksam otobanda iki sarisini arabalarina almislar ve issiz, kuytu bir yere gitmek için basmislar gaza...
Yarim saat sonra gidecekleri yere yaklastiklarinda sarisinlardan biri der ki :
- Simdiden söyleyelim, biz dönmeyiz.
Temel kendinden emin bir sekilde cevap verir :
- Valla bu kadar geldikten sonra biz de dönmeyiz.
Temel le Dursun, istanbul da minibüsle bir yere gidiyorlarmış.
Şoför "Levent, Fatih, Eyüp" diyormuş.
Dursun sıkılmış ve Temel e: "Ula Temel, ne zaman ineceuk?" demiş.
Temel de demiş ki: "Çatlama ula, ismimuz okunsun ineruk!"
temeli bir gün pipisinden yılan sokmuş ne yapıyorsa artık
dursuna seslenmiş dursun yetiş öleyrum kurtar demiş
dursun gelmiş tabi ne oldi sağa demiş tabi vaziyet ortada
hemen tokturu ara demiş temel
dursun hemen arar doktoru doktor temeli yılan soktu ne yapalum der.
doktorda yılanın soktuğu yerde zehir birikmiştir orayı ağzınla em sonrada tükür der.
bu arada temel tabi can derdinde ne dedu ne dedu toktur. demiş
dursunda ha bırakın o pezevengi ölsün dedi demiş.