temel bir gün kitap yazar ve bir yayınevine gidip kitabın ismi ne olsun diye editöre fikir danısır. editör de ; kitabın adı merak uyandırıcı , asil ve cinsellik temalı olsun diye telkinde bulunur. temel kitaba isim bulur ve gelir : ''Kontes'e kim tecavüz etti?'' . editör , olmuş ama din teması da eklemelisin diyince temel ertesi gün şu isimle gelir : ''Allah allah , kontes'e kim tecavüz etti acaba? ''
Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı-tura atarak cevapları vermiş. ...iki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş. Temel ise hala yazı-tura atıyormuş. Sınav danışmanı, ne yaptığını anlamak için Temel’ in yanına gelmiş:
"Bütün sorular için yazı-tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?
"Ben mi? Ben 1 saat önce bitirdim. Şimdi cevaplarımı kontrol ediyorum."
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor. Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDiNiZ, NÜFUS: 2500.
bigün bi alman, bi ingiliz bi de bizim temel, saunaya girmişler. Birden bi bip sesi duyulmuş ve ingiliz koluna dokunup koluma çip taktılar mesaj alıyorum demiş. Bi telefon sesi duyulmuş, alman elime telefon kablosu döşediler diyerek eliyle telefonla konuşur gibi konuşmuş. temel bakmış bunda hiç bi teknoloji tesisat yok. Dışarı çıkmış, geri gelmiş. Belinde ki havlu yere düşmüş. Kıçının arasından bir kağıt sarkıyor. Temel şöyle demiş; faks geliyor.
Temel Istanbul a gelmis, yürüyormus.Bu arada 5 dakikada bir top atislari duyulmaktaymis. Merak edip sormus.
-Hemserim bu top atislari neyin nesi?" diye.
-Kraliçe Elizabeth in gelmesi sebebiyle top atisi yapildigi anlatilmis.
Aradan yarim saatgeçmis ve top atislari halen sürmekteymis. Temel yine
sormus bir baskasina
-Bu top atislari neden? diye. Ayni cevabi alinca
söylenmis:
-Ulan, yarim saattir bir kariyi vuramadilar, be.
temel hergün bara gidiyormuş ve hergün mutlaka 3 bardak viski içiyormuş. ne bir eksik, ne bir fazla. bir, iki derken bu durum barmenin dikkatini çekmiş. dayanamayıp sormuş:
- beyefendi, merakımı mazur görün. ama neden hergün özellikle 3 bardak viski içiyorsunuz?
temel: 'biz 3 kardeşiz, onlar adına da içiyorum, o yüzden.' demiş.
ertesi gün temel tekrar geldiğinde, bu sefer 2 bardak viski istemiş. bunun üzerine barmen:
-hayırdır beyefendi, niye bugün 2 bardak istediniz?
TSP
Temel sabah ucagi ile Paris'e gidiyor. Islerini tamamlayip aksam ucagi ile Istanbul'a donecek. Aksilik ucagi kacirir. Saat 23.30 da luks bir otelin yolunu tutar. Odasina cikip uyur.
Sabah 07:00 de resepsiyona gidip hesabini sorar. Eline bir fatura tutustururlar : 400 $ !!! Temel sasirir
"Lan bir basimizi koyduk ve kalktik 400 dolar olur mu?"der
"Ama efendim hizmetlerimiz var."
Temel tekrar faturaya bakar T.K.P 100$
"T.K.P ne?"
"Tenis kortlarini kullanma parasi"
"Ben kullanmadim ki, der Temel"
"Kullansaydiniz efendim 6 tane kortumuz var", der resepsiyon memuru.
Temel yine faturaya bakar. H.K.P 150$
"Bu ne?"
"Havuzu kullanma parasi."
"Iyide kullanmadim ki" der Temel. Resepsiyon memuru gayet sakin bir sekilde;
"Kullansaydiniz 3 tane havuzumuz var 2 tanesi olimpik."
Temel cok sinirlenir ve hemen bir kalem ister ve faturanin altina yazmaya baslar.
"T.S.P 500$." ve resepsiyon memuruna uzatir.
"Ver bakalim 100$ sizin de bana 500$ borcunuz vardir" der Temel.
Resepsiyon memuru sasirir.
"T.S.P ne oluyor?"
"Temeli Si..me Parasi."
"Aman efendim olur mu oyle sey. Estagfurlah!" der resepsiyon memuru
"Kardesim got butun gece burdaydi, si...seydiniz!" * )))
temel günün birinde bir yarışmaya katılır ve kazanır. kendisine bir kitap hediye edilir. kitabın adı da "düz mantık" tır. temel hediyeyi alırken sorar;
-bu kitapta ne yazıyor?
-okuyunca öğrenirsin...
-ben onunla uğraşamam, anlat bakayım sen bana.
-tamam... bak şimdi; senin evinde akvaryum var mı mesela?
-evet var....
-o zaman içinde su da vardır?
-evet var...
-içinde su varsa balık da vardır....
-evet var...
-balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
-evet.....
-hayvanları seviyorsan insanları da seversin her halde?
-evet...
-o zaman senin sevgilin de vardır?
-evet var.
-yaşlı görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
-evet.
-e karın olduğuna göre de, çocuklarında vardır?
-evet.
-bak gordun mu?...
temel çok etkilenir. kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken dursun'u görür.
dursun sorar;
-temel o ne?
-düz mantık kitabı!
-nasıl bir şey anlat bakiyim.
-bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
-yok!
-o zaman sen ibnesin....
dursun bir rus bayanla evlenmiş, bayanda inanılmaz güzel bir bayanmış.
temel'in aklına şeytani bir plan gelmiş ve dursun'un karıya göz koymuş
bir gün çarşıda karşılaşmış ve içini dökmüş kadına
kadında tamam senle birlikte olurum ama 100 dolar hazırla demiş
ve ben seni bikaç güne ararım demiş.
kadın ertesi gün aramış ve temel gelmiş kadınla birlikte olmuş tabi 100 dolarını da vermiş
akşam eve dursun gelmiş ve demişki:
- aşkım bugün eve temel geldi mi?
+ geldi dursun. şeeeey....
- peki sana 100 dolar verdi mi?
+ evet ama bildiğin gibi değil dursun....
- ya ne dürüst adam bugün bana geldi 100 dolar istedi öğlen de ben geçerken yengeye geri bırakırım dedi. *
+ooooohhhhhhh....
Temel Amerikaya gelir ucaktan iner passaport olayi filan falan immigration office alirlar bunu. Memur sorar:
- "What's your name Sir?"
- "Temel"
- "Surname?"
- "Kaya"
- "Sex?"
Temel gayet sakin cevaplar
- "3 times a week" (haftada 3 kere)
Memur sasirir ve olayi toparlamaya calisir.
- "Sir, you understood me wrong. I mean male? or female?" (Beni yanlis anladiniz, cinsiyet soruyorum; kiz mi erkek mi?)
Temel yine hic beklemden cevaplar
- "Doesn't matter" (Farketmez)
hoca bir gün göle maya çalmaya gitmiş.bunu gören ingilizler ''hodja hodja what are you doing man'' demiş hoca dönmüş,gülümsemiş ve şöyle demiş ''ı cant speak english.
not:bu bir temel fıkrası değildir.nasreddin hoca fıkrası hiç değildir.bu fıkra bile değildir.
temeli bir gün pipisinden yılan sokmuş ne yapıyorsa artık
dursuna seslenmiş dursun yetiş öleyrum kurtar demiş
dursun gelmiş tabi ne oldi sağa demiş tabi vaziyet ortada
hemen tokturu ara demiş temel
dursun hemen arar doktoru doktor temeli yılan soktu ne yapalum der.
doktorda yılanın soktuğu yerde zehir birikmiştir orayı ağzınla em sonrada tükür der.
bu arada temel tabi can derdinde ne dedu ne dedu toktur. demiş
dursunda ha bırakın o pezevengi ölsün dedi demiş.
Temel le Dursun, istanbul da minibüsle bir yere gidiyorlarmış.
Şoför "Levent, Fatih, Eyüp" diyormuş.
Dursun sıkılmış ve Temel e: "Ula Temel, ne zaman ineceuk?" demiş.
Temel de demiş ki: "Çatlama ula, ismimuz okunsun ineruk!"
Temel ile Dursun bir aksam otobanda iki sarisini arabalarina almislar ve issiz, kuytu bir yere gitmek için basmislar gaza...
Yarim saat sonra gidecekleri yere yaklastiklarinda sarisinlardan biri der ki :
- Simdiden söyleyelim, biz dönmeyiz.
Temel kendinden emin bir sekilde cevap verir :
- Valla bu kadar geldikten sonra biz de dönmeyiz.
temel bi gün göl kenarında hocayı görmüş elinde bi çanak yoğurt. hoca hoca nabıyon demiş. hoca da görmüyon mu göle maya çalıyorum demiş. temelin cevabı: o kadar yoğurdu nabıcan.
FADiME ÖLDÜ, STOP
Temel nihayet muradına ermiş ve Fadime ile evlenmiş..Aradan iki ay geçmeden Almanya'ya yaptığı iş başvurusunun kabul edildiğini bildiren mektup gelmiş. Eh, ne de olsa ekmek parası. Çaresiz Fadime'yi köyde bırakıp düşmüş gurbet yollarına.
Aradan altı ay geçmeden köyden telgraf gelmiş. ' Fadime öldü-stop. Acilen gel-stop. Cenazeye yetiş-stop'. Temel hemen eşyalarını toplayıp uçağa atlamış ve köye dönmüş. Eve geldiğinde ne görsün..Fadime' nin cenazesini yere yatırmışlar. Üstünü çarşaflarla örtmüşler. Eş dost etrafına toplanmış ağlaşıyor.
Temel çarşafları kaldırıp Fadime'nin yüzünü açmış.'Ah, ben senin o gül yanaklarına doyamadan gittin' deyip yanaklarını öpmüş. Biraz sonra gene hıçkırıklar içine 'Ah ben senin o kiraz dudaklarına doyamadan gittin' deyip dudaklarından öpmüş. Arkasından 'Ah ben senin şeftali gibi memelerine doyamadan gittin' deyip bu sefer memelere yumulmuş. Temel bu minval üzere devam ederken sonunda dayanamamış ve herkesin ortasında Fadime'yi becermiş.
işte o anda olan olmuş ve herkesin hayret dolu bakışları arasında Fadime dirilmiş. Odada korku, sevinç, şaşkınlık, sevgi bütün duygular en üst düzeye çıkarken herkes kucaklaşmış. Eş dost Temel ve Fadime'yi tebrik edip evden ayrılmış.
Temel bir hafta sonra Almanya'ya geri dönmüş. Birkaç ay sonra köyden gene bir telgraf gelmiş: 'Fadime öldü-stop. Gelmene gerek yok-stop. Köyün erkekleri bir haftadır uğraşıyor-stop. Dirilmiyor-stop' .
dursun: ee temel anlat pakalum ucak yolculugun nasildu?
temel: iyiydi da fakat piletcu sanki pilet almamusum gibi bana dik dik paktu?
dursun: peki sen naptun da?
temel: bende ona sanki pilet almusum gibi dik dik baktim.
Bir gün karadenizde bir konferans düzenlenir. Konferansa konuşmacı olarak Amerikalı ünlü bir bilim adam davet edilir. Amerikalı 1 hafta önceden gelir ve halkla kaynaşıp güzelce zaman geçirir. Amerikalı ile bizimkiler hemen hemen her konuda anlasirlar ve uyum icinde konferans biter. Ayrılık günü gelir ve bizimkiler ne yapalımda biz bu adam teşekkür edelim diye düşünmeye başlarlar. Aralarinda toplanirlar, baskan konunun onemini vurgulamak icin der ki:
- Biz bu Turk dostu, degerli bilim adamina nasil bir hediye alalim ki bizi unutmasin? Hem kullanisli birsey olsun, hem de her baktiginda ve her eline aldiginda bizi hatırlasin? Salonda kisa bir sessizlik olur, arka siralardan Temel elini kaldirir:
- Sunnet ettirelim..!