1.
-
gel bu akşam da ser-be-ser güzelim
levha-i kâinatı seyredelim:
gölge, hep gölge, her taraf gölge,
gölgelerle bütün zemin mestûr;
asman yalınızca nîm manzûr.
görülen başlıyor görülmemeğe;
bir dumandan kefenle cism-i cihan
kalıyor ka'r-ı leyl içinde nihan...
şimdi her gûşe ebkem ü câmid:
ne ağaçlarda zemzemât-ı riyâh,
ne hadâyikte ihtizâz-ı cenâh...
her taraf hufte, her taraf râkid;
sanki engüşt ber-dehan, melekût
bütün eşyâya der: sükût, sükût!
bu hiyâbân-ı târ ü nâimde
camlar üstünde resmeder ancak
dest-i şeb şu'leden birer zambak...
gelir ancak bu bâğ-ı muzlimde
gelir enfâs-ı zâr uzaklardan,
tâ uzaklardaki dudaklardan...
bu temâşâya karşı göz yorulur:
hisseder, seyredenlerin nazarı
en kavî dalda bir elem tavrı!
herşey artık bu dem tanışılmaz olur:
rûy-i eşyâya gölgeler, sisler
bir tecahül nikaabı ferşeyler.
gecenin tûde-i bahârından
süzülen bir sükût-i tenhâyî
doldurur hep hâyat-ı eşyâyı.
seyreder bir bulut kenarından
bir hilâlin nigâh-ı tannâzı
kalb-i zulmette titreyen râzı.
ah, bak sevgilim bu zulmette
ne kadar cüssesiz kalır insan,
bizi güyâ ezer bu leyl-i giran.
bu karanlık leyâl-i hasrette
öyle hisseyleriz ki güyâ biz
ebediyyetle rû-be-rû geliriz.
bu zalâm-ı hamûş içinde hayal
mütekallis, melûl ü ducret-ver
varlığından da iştibâh eyler.
bu rükûbet, bu samt ü cevf-i leyâl
rûhu bir sekte-i tereddütle
habseder bir azâb-ı seyyâle...
sevgilim...gölge, her taraf gölge;
sana da düştü reng-i ye'si şebin,
gölgelendi senin de reng-i lebin;
sen bile başladın görülmemeğe...
Cenap Şahabettin