1970lerden 1990lara kadar bir çok evdir. genelde televizyon izlemek için komşuların evine gitmektir. televizyon o zamanlar için boş bir rutin olmadığından o komşularda izlenen 1-2 bölümlük şeyler izleyicilere çok büyük haz verirdi. ha tabi şu aralar televizyonsuz ev bulmak zor tabii.
bilimsel teknolojik gelişme çok parametreli bir oluş.
olmazsa olmazı merak-şüphe.
yaşadığımız, ama içinde var olurken aslında dışında kendinde bir varlık olarak tabiatla uyum, hatta ona egemen olma arzusu.
bir de tabi unutulmaması gereken, insanlar arasından tutun ülkeler arası rekabet olgusu.
çağlara damgasını vuran bütün icatlar, insanın kendi gelişiminde basamak.
her buluş bir yandan hayatı kolaylaştırır ona renk katarken; aynı zamanda hayatı kuşatan, insanı esir alan bir yanı vardır.
medeniyet böyle bir ilişkiler manzumesi.
bütün mesele, her alanda esir alınmak istenirken esarete karşı azmin korunması.
çoğunuzdan farklı olarak, yaşım gereği- teknolojik gelişmelerin ağır ilerleyen temposundan en hızlı, baş döndüren ivmesine şahit oldum.
radyo, telefon, teleks, faks, televizyon, video gibi teknolojinin metalaşan ürünlerinden, bilgi sayar, internet, cep telefonu, cep telefonun aslında artık basit bir telefon olmaktan çıktığı halleri aynı ömür içinde yaşayıp görmek, anlatamayacağım bir heyecan duygusu.
rekabet dedim, rekabetin en yoğun yaşandığı alan; ister sıcak ister soğuk cereyan eden savaşlar.
rakip iletişime sızmak arzusu, rakiplerinden üstün savaş teçhizatlarına kavuşma güdüsü; dünya dışına erken sahip olma arzusu; 1970lerden itibaren baş döndüren gelişmenin belki işaret fişeği.
bir zamanlar gelişmeleri daima, belki yüz yıllık aralıklarla takip ederken; bu gün ülke olarak yeniliklerde yarışan bir uyum esnekliği kazanmış durumdayız. özellikle iletişimde-ulaşımda dünya devlerinin şaşkınlıkla izlediği bir atılım dönemini yaşıyoruz.
bu olgu, medeniyetin esir alma zincirini kıran; kendimize yaraşır tarzda ondan istifade etme bağlamıdır. bu atılımdır ki, ülkeyi kaderleşen bağımlılıktan bağımsız düşünmeye, davranmaya yolculuğun ip uçlarıdır.
evde televizyon var, bilgisayar kullanmaya; internetin potansiyel olanaklarından istifadeye elimden geldiğince gayret ediyorum.
bazen rastlıyorum, şu haberi; haber videosunu izledin mi diye sorunca; "güya" ukala bir edayla, azizim televizyon bulundurmuyorum evde cevabını alırım. tam o esnada cebinden zil sesi gelir; alı aldır belki, ben sessizce uzaklaşırım yanından. en zor olan mahcubiyete şahitliktir.
hayallerimdeki evdir. hiç o aptal kutusuna masraf etmeyi düşünmüyorum. onun yerine kurarım koca monitörlü bi bilgisayar, tamam. şu anda da evdeki televizyonu kaldırmayı çok isterim ama ailem izliyor maalesef. neyse ki okul döneminde televizyon yok hayatımda.
Pek birşey kaybetmeyen ev. Televizyon eskisi kadar izleyemiyorum malesef izlersemde cnbce ,e2 falan izliyorum. Artık eskisi kadar değerli degil sanırım.
belki de üç odalı bir evdir. herkesin bir arada radyodan müzik, haber, hava durumu dinlediği, daha çok da birbirini dinlediği bir evdir. hayata dair ne varsa yaşanan yerdir. herkesin kendi aile dizisini yaşadığı ve hayatının kahramanı olduğu, evin kumandasının da baba olduğu bir evdir. belki çok mutlu olduğu, belki de olmadığı bacası tüten bir evdir.
özlem duymak mı? geçmişe takılmayın, üzülürsünüz. zaman zaman televizyonu kapatıp televizyonsuz ev özlemini giderebilirsiniz. eğer siz hâlâ özlem duyuyorsanız teknolojinin getirdiği olumsuzluklardan uzak geçmişte yaşadığınız günlere,
çocukluk anılarınızın geçtiği yere ve zamana, gençliğinize özlem duyuyor olmalısınız.
ben televizyonlu evde doğdum. oradan bildiriyorum.
Annemin evidir. 3 yıl önce 2 paket mandal karşılığında vermiş eskiciye. haberleri radyodan dinler. doğru düzgün misafir bile gelmez eve. geldiklerinde de hep aynı tepki "televizyonsuz ev olur yaa?" sanki tuvaletsiz eve gelmiş gibi. niyeki? ne artısı var tv nin diye sorulunca "dünyadan haberimiz oluyor ya" filan derler. yalanını sikeyim teyze. haber dediğin 1 saat bile değil. O götü göbeği haber izleyerek mi büyüttün?
televizyonsuz ev olur. hem de çok güzel olur. Hatta annem eve girişte telefonları almaya da başladı. o muhabbet edilecek arkadaş. kaçarı yok.