artık genelde yaşlı kesimin kullandığı bi beyin yıkama aparatıdır şüphesiz.. üstelik internet denen bi şey var dizini git orda izle niye illa cumartesiyi saat 8i bekliyosun muhterem sjsj.. vakit kaybı yani.
kimileri için nostalji
kimileri için aptal kutusu
kimileri için ise bir kitle aracı
benim için ise sorun Televizyon'da değil
TV yayınlarının sahipleri
Maalesef basın özgürlüğü ve yayın özgürlüğü bizde yok
O yüzden Türkiye'de elit kesimin pek sevmediği alettir.
herkesin istediği tür yayını bulamadığı yayın aracıdır türkiye' de.
mesela ben polisiye tutkunuyum ve aradığım çoğu diziyi sadece internette bulabiliyorum. zaten behzat ç ve şahsiyet, eskilerden de karanlıkta koşanlar ve 24 saat dışında şöyle '' olmuş '' denilen bir polisiye diziye rastlamadım ülkemizde. imdada internet yetişiyor bu yüzden.
--spoiler--
herkesin istediği tür yayını bulamadığı yayın aracıdır türkiye' de.
mesela ben polisiye tutkunuyum ve aradığım çoğu diziyi sadece internette bulabiliyorum. zaten behzat ç ve şahsiyet, eskilerden de karanlıkta koşanlar ve 24 saat dışında şöyle '' olmuş '' denilen bir polisiye diziye rastlamadım ülkemizde. imdada internet yetişiyor bu yüzden.
--spoiler--
Hep o RTÜK yüzünden
Önüne geleni sansürleyerek vatana millete faydalı olduklarını sanıyorlar.
eski zamanların zaman geçirme aparatı.
elbette hala var ama laptoplar, tabletler hatta akıllı telefonlarla birlikte ailecek televizyon izlenip yemek yenilen, çay içilen zamanlar geride kaldı. zaten aile arasında, ev arkadaşları arasında da eski keyifler görülmüyor pek. herkes elindeki telefona bakıyor.
Televizyon! Ah, şu kutu! Bazen bir dost, bazen de en büyük düşman! Bir yandan en sevdiğin diziyi izlerken, diğer yandan reklamlar yüzünden sinir krizleri geçirebilirsin. “Neden bu kadar reklam var?” diye bağırırken, kendini bir anda 20 dakika boyunca “yemek tarifleri” izlerken bulabilirsin. Yani, aç kalmamak için izlemeye çalıştığın dizinin yanına bir de yemek tarifleri ekleniyor!
Sonra bir bakmışsın, dizi bitti ama sen hâlâ oradasın. “Bir bölüm daha izleyeyim” diyerek kendini kandırırken, sabah işe gitmeyi unutuyorsun! Ertesi gün göz altındaki torbalarla işe gittiğinde, “Neden bu kadar yorgunum?” diye soran arkadaşlarına “Dün gece dünyayı kurtardım!” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyorsun.
Ama işin komik yanı, televizyon bazen o kadar saçmalayabiliyor ki, gülmemek elde değil! Dizi karakterleri her zaman dram dolu sahnelerde ağlarken, sen bir yandan “Bunu nasıl yapar?” diye düşünürken buluyorsun kendini.
program yayın saatleri eskiden harikaydı. tek kanallı dönemi diyorum.
18 de çocuklar için güzel bir kuşak vardı. tatlı çizgilere sahip karakterlerden çizgi filmler, oyun programları falan.
şimdiki karakterlerin çizgileri çok itici. sert ve robotik.
19 civarlarında hitap ettiği kitle yavaş yavaş büyürdü. belgeseller başlardı. mesela kaptan qusto
20 veya 20:30 haber saatiydi. kışın 20:00, yazın 20:30. öyle ya baba gelecek haberleri dinleyecek. adam akşama kadar dünyadan habersiz bir şekilde ekmek peşinde koşmuş.
habererden sonra büyük ihtimalle bir müzik programı özelikle de bir sanatçı konseri. türkü olur, şarkı olur.
ondan sonra insanı ölçülerde 1 saatlik falan siyasi açık oturum. sonra kıs bir dizi ya da salıysa türk filmi, cuma ise yabancı film.
haftasonları eğlence programları, bol parodili, bol sanatçılı.
cumartesi pazar maç olduğu dönemler oldu.
şimdi trt nin 5 e yakın kanalı var. hepsini toplasan o 1 kanalın verdiği keyfi vermiyor cünkü 24 saati dolduracak kadar çok kalityeli program üretmek imkansızdır.
o tek kanalın kaliteli programlarını 5 kanala dağıttılar. hiç birine bir yakınlık kurulamıyor.
televizyon dediğin, lan akşam şu program var, akşam olsa da izlesem diye bekletmelidir.