bu atarilerin orjinal olanları vardı sega gibi. bir de çakma versiyonları vardı tabi. bunlar asahi, koduken, ninjahödüa gibi * adlara sahip çin menşeili markalardı. sega kasetleri bunlara uymazdı, sega orjinaldi tabi. gelgelelim bu çakma markalar piyasada çok daha yaygındı, bilimum kaset ve oyun değişimi sektörü de kaçınılmazdı. bu nedenle elinizdeki kasedi arkadaş arasında ya da bu işi yapan elektronikçilerde değiştirmeniz mümkündü.
sırf bu işi yapan elektronikçi dükkanları vardı lan. senden aldığı kasedi başkasına satardı. sen de kaset götürür üstüne para verir oyun değiştirirdin.
55 ekran dandikten televizyonları olurdu genelde bu elektronikçilerin. bir de buna bağlı ateri olurdu oyunun çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için. o atarilerin genelde dış plastiği falan bulunmazdı, bildiğin devreden ibaret olurdu. hatta elektrik bile çarpardı, o derece açıktı yani.
kasetlerin üstündeki resimlere bakıp oyun hakkında fikir edinmeye çalışırdın. hepsinde de dehşet verici animeler bulunurdu, ama eve gidip oyunu taktığında götü başı bir tırt bi karakterle cuv cuv ateş ederdin etrafa. 10000 in 1 diye aldığın kaset 4 oyundan ibaret olurdu, o 4 oyun 10000 e kadar tekrar ederdi, sen de küfrederdin.
zaten o 10000 in 1 kasetlerde fix oyunlar vardı. her atariseverin oynayıp mutlaka bıktığı ve bitirdiği super mario, duck hunt, 90 tank, load runner, road runner, soccer, contra gibi oyunlardı bunlar. tam bölüm atlarken -halk arasında kol diye tabir edilen- joystick bozulurdu, ekran kararırdı, anne gelirdi, ateri ısınır kapanırdı.