telefonu icat eden adam: "bak telefonu icat ettim, yanında taşıyabiliyorsun, her yerden konuşuyorsun, süper bir iletişim aracı"
işgüzar arkadaşı: "iyi yapmışsın, hoş yapmışsın da, sen bunu kablo ile birşey ile bağla bir yere, sonra unutulur munutulur, çalarlar malarlar, sen en iyisi bağla bu sabit olsun."
telefonu icat eden adam: "evet haklısın ya..."
işte bu konuşmadan sonra telefon kablolarla bağlanır, böylelikle cep telefonları bir 100 seneye yakın "kaybolur, çalınır, başına birşey gelir" korkusu ile üretilmez, bu yüzden telefon teknolojisindeki gelişmeler biraz yavaş olur.
insan neler hayal ediyor değil mi?
ben olsam, tarihi bir nutuk atardım mesela.
kimse duyacak beklentisi olmayan, sırf tarihe bir anekdot düşmek adına söylenmiş anlamlı sözler.
adam nereden bilsin, o an sesini karşıya ileten aletin çalıştığını, pantolonunun derdinde.
harbiden hayat bazen çok alakasız durumlara sokabiliyor insanı.
aslında alexander graham bell ile aynı anda osmanlı'da da icad edilir ve telefonun ahizesini eline alan mucit, torunlarına ve onların da torunlarına miras kalacak şu sözü söyler:
- "bununla kredi alacağımız günler de gelecek!"
-- bu benim için büyük insanlık içinse küçük bir telefon oldu. Yok lan yok! Nal gibi telefon. O değilde bir ara erikson 688 ler vardı ya. Gaya gibi. Nooldu lan bana?!
bir yiğit özgür karikatürünü hatırlatan sözlerdir.
arşimet elindeki tasla newton'un yanına gider...
arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma kuvvetini buldum!
newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
newton: lan bi dakka!!
arşimet , newton: vayyy ipneee! telefonu bulmuş!