Ben direkt yörüngeye giriyorum. Zamanında dil tarihte ders arasındayken konuşmaya başladım. Telefonu kapattığımda samanpazarındaydım ve neden orda olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Üstelik derse girmem lazımdı.
bi telefonla konuşurken bir de hastanedeyken mutlaka dolaşmadan duramıyorum. özellikle hastanedeyken bütün koridoru yüz defa dolaşıyorum. telefonla konuşurken de, eğer ki volta atmaya son verdiysem telefonu da kapatmak üzereyim demektir. yemeğin son lokmasıyla içeceğin son yudumunu aynı anda bitirmek gibi bir alışkanlıktır bu benim için. * telefonla konuşmak yürürken zevklidir çünkü.
yüzüne bakmadığı insanla oturarak konuşamayan insandır. bakmak için konsantre olunacak bir yüz olmadığı için o konsantrasyonun yerini yürümeye veren insandır.
bir de soğukta telefon konuşuyorsa donmamak için hareket eden insandır.
Özelliklerimin örtüştüğü insandır. Otururken cevapladığım telefonu çoğu kez mutfakta, salonda, koridorda, banyoda kapatıyorum. Nasıl oldu, ne zaman oldu, hangi ara bu noktaya geldim hiç farkında bile olmuyorum. Bütün olan biteni telefonu kapatınca farkediyorsunuz. Bir de bu esnada küçük eşyaları sağa sola taşırım.
gereksiz biriyle gereksiz bir konuşma yapmaktadır. muhtemelen neden aradığım pişmanlığı ve siniriyle telefonun ekranında baş parmağının izi çıkmıştır. telefonu kapattıktan sonra gökyüzüne bakıp ''oh be dünya varmış'' demesiyle sinir katsayısı düşer.
neden yaptığımı hala çözemediğim durumdur, nerede nasıl olursa olsun telefonda oturarak konuşamıyorum.
konuşurken gezinmek sanki karşımdaki kişi ile aynı durumda olduğumun algısını yaşatıyor bana.
oturduğumda ise görüşmenin hakim kısmı karşı tarafmış gibi geliyor bana.