kızgın bakışlara maruz kalıp, tırsmadan öncesine kadar gayet eğlenceli vakit geçirmenizi sağlayacak durumdur.
aynı, elinde tespih sallayan, 50'li yaşları geçmiş amcaların inşaatta çalışan iş makinelerini izlemesi gibi ilgi çekici. adamın karşı tarafa normalde aklının ucundan geçmeyecek küfürler etmesi, bu sırada kızgın tavırları, olayı açıklayarak konuşması ve sizin ona hak vermeniz ya da vermemeniz, el-kol harekeleri ve dahası. hepsi onun duygularının aksine son derece eğlencelidir sizin için. hani derler ya "kızınca çok güzel oluyorsun." diye, öyle bir his sanırım. sırıtık yüz ifadesiyle mesafeyi koruyarak izlersiniz. arada sanki onu dinlemiyormuş gibi başka şeylerle ilgilenirsiniz. ama saf aşıklar gibi kaç kişi durduk yere güler ki?
anlar, evet anlar sizin dikkatinizin onda olduğunu. ama meşguldür o anlarda. sizinle ilgilenemez. daha doğrusu size belki de hakaret edecek, hatta kavga edecek vakti yoktur. siz de bunun kaçırılmaz bir fırsat olarak kullanırsınız elbette. ama önemli bir noktayı atlamamak gerek. karşılıklı telefon konuşması her an bitebilir. normalde anlarsınız sonlara doğru "hadi selam söyle, iyi günler, görüşürüz." tarzı sözlerden konuşmanın biteceğini. ama böyle bir durumda kaçışınız olmayabilir. adam pat diye kapatır telefonu ve hemen size odaklanır. kızgınlığını sizden çıkarmak isteyecektir. yavaştan sıvışmak lazım olay mahalinden.
uyku düzeni bozukluğundan olsa gerek, yürüyüş için dışarı çıktım erken saatlerde, ***elimde yıllardır sporla ilgilenen biri gibi su şişesi. ama yok, onlar gibi yapamıyorum. adam bir yudum alıp kapağını kapatıp devam eder, arada tekrar 1-2 yudum alır falan. ben içiyorum 2 dikişte bitiyor. sonra atıp çöp tenekesine devam ediyorum. midemin duvarlarına çarpıyor su, "glup-glup" diye ötüyor bir de. midesi guruldayan birinin duyduğu utanç geliyor o sıralar aklıma. eve dönüp kısa bir duş aldıktan sonra* annemle birlikte kahvaltı yapıyorum. sonra babam arıyor "faturaları yatıramadım ben, git bugün onları sen yatır." diye. faturalar, paralarıyla birlikte çamaşır makinesinin örtüsünün altında diye açıklıyor ardından. ulan hiç sevmiyorum şu fatura yatırma olayını ama n'apalım, bu seferlik böyle olsun diye tekrar çıkıyorum evden. akıl mı kaldı, öğle tatiline girmişler. haydaaa. dön bakalım eve tekrar, söylen kendi kendine.
1-1.5 saat sonra çıkıyorum tekrar evden, varıyorum ptt'ye. 90'lı yıllardaki besaş kuyruğu gibi bir sıra. işim mi var allah aşkına diyerek geçiyorum sıraya. ellerinde 6-7 fatura olanlara bir güzel kaynıyorum içimden. hadi olur en fazla 3-4 tane, anlarım. adam biriktiripte mi getiriyor, hayır olsun diye eş, dost, akrabanın faturalarını mı topluyor aklım ermiş değil. tam pislik bunlar, tek kişilik sırasını çıkartıyor 4-5 kişiye. sıra bana yaklaştıkça sabırsızlanıyorum. ayaklarım ağrıdı ayakta bekleye bekleye. ama biz de şans yok ki anasını satim. önümdeki şapkalı dayı bir çıkarıyor ceketinin cebinden faturaları, seriyor veznede ki gözlüklü elemanın önüne. bir de demez mi "telefon faturasını kaybetmişiz, numarayı söyleyim ayarlayıver onu da." hey allah'ım.
nihayet bana sıra geliyor, yatırıp çıkıyorum hemen kapıdan. biraz ileri de kendini manav zanneden marketin önünde martı kaş bir adam. muhtemelen kürt bi vatandaş. yanlış anlamayın he. genelde kürtlerin kaşları öyle oluyor ya ondan dedim. ama konuşması doğrular nitelikte. elinde telefon. (daha okunabilir olması için aynen yazamıyorum, zaten telaffuzda sıkıntı çekebilirim, ayrıca küfürlerin devamı tam düşündüğünüz gibi)
- senin ananı ta eşekler...
+ (ne söylediği bilinmiyor)
- ne, ne? lan varya ben onun ta anasının...
+ (ne söylediği bilinmiyor)
- o gelecek, o gelecek buraya, o zaman seninle birlikte onu da köpeğe...
aklımda kalanı bu kadar. o sırada ben de karşı tarafta akvaryumcunun balıklarını inceler gibi yapıyorum. sırıtıyorum durmadan. ama öyleydi hakikaten, konuşması hareketleri falan çok komik gelmişti. adamla birkaç kez göz göze geldik. birden kapadı bu telefonu. dedim inşallah anlamamıştır, yoksa sıçtık. dikti gözlerini bana, karşıya geçmek için yukarıdan gelen otomobilin geçmesini bekler gibi bir hali vardı. dedim bu kesin bana bir şey yapar bu sinirle, birden koşar adımlarla eve doğru yürümeye başladım. mesafe biraz açıldıktan sonra omzumun üstünden arkaya doğru baktım. kızgın kızgın bana bakıyordu hala. yakalasaydı akıtırdı pekmezimi...