telafi

    10.
  1. Oluşan bir zararı, mağduriyeti düzeltmeye çalışmak.

    Hayatta ölüm hariç birçok şeyin telafisi vardır, yeterki isteyelim. Eskisi gibi olmasa da hiç olmamasından iyidir.
    9 ...
  2. 12.
  3. telafi dersi hariç hiçbir zaman telafi edilen şeyin, zarar görmeden önceki halinin yerine tam olarak geçmeyendir.
    4 ...
  4. 11.
  5. hiçbir zaman zararın yerine tam olarak geçmeyendir.
    4 ...
  6. 14.
  7. 13.
  8. aslında hiç bir şeyin telafisi yoktur. telafi denilen şey oluşan zararın yerini tam olarak tutmayacaktır.
    2 ...
  9. 17.
  10. zarara veya kayba sebep olan kişinin karşılaması gerekendir.
    2 ...
  11. 4.
  12. "hepimiz bir bataklığın içindeyiz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor"

    derisi dikenliler grubunda sınıflandırılan tesadüf eseri varolmuşlar ile aynı odada nefes alıyordum. dokunmak yasaktı. sadece seyret. konuşmak hakeza. plaka sökmek ise şart koşulan bir kapı görevlisi.

    beşinci çocuk olma nedeniyle "5" rakamı önemli idi benim için. peder dedi ki; altıncısın aslında. "senden iki sene önce aldırdık/öldürdük bitane. altı aylıktı. bildiğin öldürdük." çok da mühim olmayan bir ayrıntı olmalı idi aslında, yirmidört sene sonra gelen. ya da yirmiüç; karıştırmayın şimdi. devam etti; "seni de aldıracaktık. üç kızın ardından bir oğlan yetmişti." amerikan filmlerinde babanın ergen delikanlıyla duygusallaştığı bir an gibiydi ortam. çocuk sayısı bozuyordu bir tek. "çok uzun saatler süren tartışmalarımız oldu annen ile. aldırmamaya karar verdik sonunda.". "baba" dedim "abazamıydın allasen? otuzbeş yaşında durulur insan biraz." içimden dedim bunu tabi.

    "yani" dedim "onu aldırmamış olsaydınız beni aldıracaktınız kesin.". "hee" dedi. güldüm.
    1 ...
  13. 5.
  14. "hepimiz bir bataklığın içindeyiz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor"

    derisi dikenliler grubunda sınıflandırılan tesadüf eseri varolmuşlar ile aynı odada nefes alıyordum. dokunmak yasaktı. sadece seyret. konuşmak hakeza. plaka sökmek ise şart koşulan bir kapı görevlisi.

    beşinci çocuk olma nedeniyle "5" rakamı önemli idi benim için. peder dedi ki; altıncısın aslında. "senden iki sene önce aldırdık/öldürdük bitane. altı aylıktı. bildiğin öldürdük." çok da mühim olmayan bir ayrıntı olmalı idi aslında, yirmidört sene sonra gelen. ya da yirmiüç; karıştırmayın şimdi. devam etti; "seni de aldıracaktık. üç kızın ardından bir oğlan yetmişti." amerikan filmlerinde babanın ergen delikanlıyla duygusallaştığı bir an gibiydi ortam. çocuk sayısı bozuyordu bir tek. "çok uzun saatler süren tartışmalarımız oldu annen ile. aldırmamaya karar verdik sonunda.". "baba" dedim "abazamıydın allasen? otuzbeş yaşında durulur insan biraz." içimden dedim bunu tabi.

    "yani" dedim "onu aldırmamış olsaydınız beni aldıracaktınız kesin.". "hee" dedi. güldüm.
    1 ...
  15. 6.
  16. dilimize gelmez olmuş bir kelime; aklımıza girmez, düşüncemizde yer almaz olmuş bir kavram. unutulmaya yüz tutmuş.
    0 ...
  17. 9.
  18. Hiçbir şeyin telafisi yoktur. Telafi, çaresizliğin züğürt tesellisidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük