yazdığımız mektupların arka sayfalarına mani yazardık. sepet sepet yumurta sakın beni unutma tarzında. birde sol elimizin resmini çizerdik.. abi amca abla vs bak elim bu kadar oldu... şimdi sn de bırak eli büsbütün herşeyimizi gönderebiliyoruz..
çocukken oynadığımız bütün oyuncaklar. bende 90'ların çocuğu olarak doğumumdan bir kaç sene sonra teknoloji kapsamına girdim tabi ama eskiden kalma oyuncakları da oynayacak kadar şanslıydım. misketmiş, demirden küçük arabalarmış bunlar da vardı hayatımda tabi bir zaman sonra atari geldi, ardından playstation 1... teknoloji burada götürdü işte oyuncaklarımı benden. hepsini unuttum ve ekran başında saatlerimi geçirmeye başladım.
gelişen teknoloji her ne kadar bizlerin hayatını kolaylaştırsa da, nedense insanlarda sürekli eskiye duyulan bir özlem söz konusu. samimi, sıcak, riyasız ve doğal olana duyulan özlem...
teknoloji bizden neler götür dü?
üstünde kestane pişirilen, çamaşır kurutulan, çay demlenen ve başında sohbet edilen, elektirik kesilince tavana vuran ateşin kızılında kaybolduğumuz sobalı evlerin sıcaklığını götürdü.
kapı önlerinde çekirdek çitleyen insanları götürdü.
birbirinin derdiyle dertlenen, diğergam olan insanları da aldı götürdü.
yüz yüze iletişimi götürdü.
hasret kokan mektupları aldı götürdü.
bakkal mehmet amca'yı aldı götürdü.
körebe'yi, saklanbaç'ı, yakan topu, misketleri, bilyalı arabaları aldı götürdü.
arkadaşlığı, dostluğu, kankardeşliği aldı götürdü.
bizi biz yapan değerleri aldı, yok etti. doğal olanı aldı elimizden. sağlıklı olanı aldı ve ardında hastalıklı bir yaşam tarzı bıraktı. tüketmeye ve satınalmaya endeksli, kalabalık ama yalnız insanlar topluluğu.
benim bi arkadaş, "geçenlerde uzun zamandır ilk defa elle bir şey yazdım" demişse, teknolojinin götürdükleri hiç de azımsanacak türden değildir.
ben eskiden bir sürü telefon numarasını ezbere bilmekle övünürdüm. cep telefonu çıktığından beri...geçenlerde bizim evi telefon kulübesinden aradım, telefonun aküsü bitmişti, telefon numarası tuşlama işini bile, çok uzun zamanlar önce yapmış olduğumu farkettim. sayıları tuşların arasında aradım resmen.
ve aklımda artık öyle doğru düzgün bi numara tutamıyorum. aptallaştık resmen. kullanmaya kullanmaya körleniyo bu meret demek ki.
çok uzun bir süredir doğadan kopmakla meşgul olan insan türünün tahlil edemeyeceği bir boyuttur. teknoloji daha dünkü olay değil, hadi ateş ve balta gibi aşamaları yok sayalım; on bin senelik tarım toplumundan üç yüz senelik endüstri birikimine kadar bizi biz yapan irili ufaklı tonla teknolojik tasarının ve ürünün eseriyiz, insanı tanımlarken bile teknolojiyi kullanmak zorundayız. öyle teknolojisiz insan hayal edemeyiz, en kibarcası sıfır teknoloji ile doğal şartlarda var olma çabasındaki hayvanlar ile aramızdaki uçuruma bakacağız, vaziyet ortada.
teknoloji olmadan bebeklerimiz ölür, yedi milyar dünya nüfusu aç ve enerjisiz kalır, tüm üretim dinamikleri yok olur, gidecek tuvalet bile olmaz. hadi biz iyice bozulduk, tanınmayacak kadar iç içeyiz teknoloji ile; ama bir anlamıyla doğa bile teknoloji ile işler: serbest dolaşan enerjinin bir kısmını belli bir atom formunda tutmak teknolojiktir; dna kodu bir çeşit teknolojik yapılanmadır. insan teknolojisinden farklı olarak arkalarında kontrol eden bir bilinç olmasa bile, bu tip doğal organize olma biçimleri başarılı birer var oluş teknolojileridir. zaten bilim denen araştırma biçimleri şeylerin mekanizmalarını (nasıl işlediklerini) anlamaya çalışır.
ülkemizde 90 lı yılların ortalarına kadar genel olarak kırsaldaki erkekler ilk kadın cinsel organını evlendikleri gecenin gerdeğinde görürlerken, şehirdeki erkek çocuklar ise daha çok çöp kutusuna atılmış porno dergilerinin arasında göze çarpan porno dergi sayfalarında görmüşlerdir.
ancak değişen ve gelişen teknoloji, demografik ve sosyolojik yapısal değişkenliklerle beraber internet denen bok yemenin yaygınlaşması sonucu artık insanlar ilk amı daha çok sanal alemdeki porno sitelerinde görmektedirler. günden güne gelişen teknolojiyle beraber metropoller ve kırsal bölgeler arasında görsel manada kadın organına ulaşma anlamındaki farkta giderek azalmaktadır.
am denen şeye görsel manada bu kadar çabuk ulaşan toplumlar şüphesiz ki önce tabuları köşeye sıkıştıracaklardır.ancak bunun sonunda cinselliğe bu kadar çabuk ulaşan dünya toplumları giderek aseksüelleşeceklerdir, bu kaçınılmaz sondur.