sınıftakiler ikiye ayrılırdı, sınıfta ders görmek zorunda kalanlar, atölyede ders görmek zorunda kalanlar diye. ben sınıfta ders görmek zorunda kalan öğrencilerdendim. atölyedekiler ellerinde cd'ler, misketler bir şeyler yaparken, ben ve sınıfımdakiler elimizde kartonlar o kartonlardan çizimler, şekiller yapıp dururduk.
hiç unutmuyorum bir keresinde mukavvadan bir minibüs yapmıştım. streçten pencereler, kürdandan anten, her bir parçasını düşünmüştüm çok güzel bir minibüs olmuştu, hocama teslim etmiştim. gözümün önünde o minibüsü ikiye bölmüştü falçatayla. böldükten sonra da olmamış aradığım şey bu değil demişti. ağzıma çok şey geldi de o kelimelerin hepsini yutmuştum...