Çok değişiktir. Anneannemle gezerdim vs ama arkadaşım yoktu dışarı vs salmaz anneannem öyle. Hatta o kadar yoktu ki apartman görevlisinin kızını çağırıyordu sokağa çıkmak ne haddimize....neyse erkenden okula başladım ilkokulda tenefüste dışarı çıkmıyordum asla, pencereden içim gide gide izliyodum. sanırım alışkanlık dediğimiz şey tam buydu. Hergün ilkokul öğretmenim beni davet etmelerini beklememem gerektiğini çıkıp oynamam gerektiğini söylüyordu ben baya davet ettiklerini sanıyodum birbirlerini . Çok tuaf geliyordu ay öyle şey olur mu hiç diyodum bide dert yanıyordum içli içli beni davet etmedir öğretmenim nasıl gidiyim diye. Zil çalınca deli dana gibi koşup oyun oynandığını geç öğrendim.
"büyüdüğüm dünyada, tipik bir ailenin iki ya da üç çocuğu olurdu. çocukluk arkadaşlarımın hepsi bu tür ailelerin üyeleriydiler. iki çocuk degilse, üç; eğer üç yoksa, evde iki çocuk olurdu. altı veya yedi çocukluklu ailelerin sayısı azdı ve uzaklarda yaşıyorlardı, ama daha garip olanı, tek çocuklu ailelerdi. tek çocuk olarak, ben de bu garip olanlardan biriydim. bu konuda aşağılık kompleksine kapılmıştım, benimle ilgili bir şeyler farklıydı sanki, bütün diğer insanların sahip olduğu ve olağan karşıladığı şeyden yoksundum.
tek çocuk deyişinden nefret ediyordum. onu her duyduğumda, bir şeylerimin eksik olduğunu hissediyordum -tam bir insan değilmişim gibi. tek çocuk deyişi orada öylece durmuş, suçlayan parmağıyla beni işaret ediyordu. 'sende eksik bir şeyler var dostum.' diyordu."
haruki murakami - sınırın güneyinde güneşin batısında.