bir sonra eksikliğini görürsün. güzeldir, iyidir, hoştur el bebek gül bebek büyütülmek ama insan ister arada dertleşebileceği bir kardeşinin olmasını. malum dostlukta bir yere kadar bu hayatta.
kimine güzel görünür kimi de "aaa ne kötü" der yüzüne durduk yere. işin aslı yalnızsındır. ve yalnızlığı seversin çünkü buna alışıksındır, ne de olsa herkes evine gittiğinde sen yalnız başına oynayacaksındır. çok fazla kendine kaldığından ötürüdür sanırım, başkaları ile iletişim kurarken aradaki mesafeyi hep görürsün. anne ile babaya karşı duyulan sorumluluk tamamen senin üzerindedir, ailenin içindeki dertleri paylaşıp hafifletebileceğin bir dengin yoktur o yüzden anne baba kadar hissedersin sen de onları. bir şekilde özerk görünürsün etrafına. içine işlemiştir. evdeki yiyecekleri düşünmeden yersin, kimse neden yedin hepsini demez, bölüşme, pay etme kavramını sonradan kendi vicdanından ötürü ya kazanırsın ya kazanmazsın. şanslıysan ailen sana ahlakı, paylaşımı, sevgiyi, birey olmayı, sorumlulukları, vicdanı, erdemleri öğretir. ancak bunun yarattığı bir handikap vardır; ailenin dışına çıktıgında gördüğün yüzler böyle değillerdir, bu kez kendini çok daha fazla yalnız hisseder ve 4 yaşında balkonun gölge vuran kısmında bir metrekarelik kilimin üzerinde legolarınla oynadıgın günkü mutluluğunu ve huzurunu asla bulamayacagını bilsen de kendini evine atarsın. üstelik artık yalnız yaşıyorsundur.. anneni veya babanı ararsın.. azıcık sohbet eder kendine gelirsin.
tek çocuk bencildir, paylaşmayı bilmez, kötü olur sonra, ot gibidir, sularsanız büyür... ve buna benzer yakıştırmalara maruz kalan kişilerdir. halbuki bilmezler tek çocukların bir kısmı çok sevdiği insanları kardeş yerine koymaya o kadar hazırdır ki, ve belki de kardeşliği o denli istiyordur ki onu o hale getiren şey yalnızlığın bir parçasıdır. (bkz: felsefe yaptım alkış)
+selvinaz bu çocuğa bi kardeş yapalım. çocuk sıkıntıdan televizyon kablolarını kemiriyo!
-sus hamdi hala işsizsin.. bi kere çarpılır sonra bir daha yapmaz.
+!!!!!
dışarıdan bakıldığında kötü bir durum gibi görünür, ama yalnız kalmak zamanla insanın ayaklarının üzerinde tek başına durmasını sağlar. anne ve babanızdan ibarettir. hayatınız boyunca yanınızda olacaklar ve çoğu zaman onların bile size yardım edemedikleri durumlar olur, işte o zaman büyümek nedir daha çabuk anlarsınız tek başınıza kaldığınızda ve arada takılıp düşseniz, sendeleseniz de diğerlerine göre daha çabuk olgunlaşırsınız.
çocukken çok sıkıcıdır. yetişkinlerin arasında sizinle aynı hayal gücünü paylaşan kimse olmadan çocukluğunuzu yaşarsınız. Büyüyünce ise hayatta koşulsuz bağlarının olduğu hiç kimse olmaz. Her zaman her şeyi tek başına başarmak zorundasındır. kısacası kötüdür.
tek çocuğun amcasi, teyzesi, halasi, dayisi vb. gibi dallanan soy ağacı olmayişidir.
bunun acısını "ben yaşayamadim bari çocuklarim yaşasin" diyerek 4 çocukla kalabalik bir soy ağaci yapmasiyla sonuçlanabilir hade.
kötüdür.
ailenin bütün enerjisi çocugun üzerinde olacaktır. ağlasan oturup onlarda senle ağlar, dışarı cıkmak istersin anne 'aman yavrum sana güveniyorum ama dışardakilere güvenmiyorum' diyerek peşinize takılır. yok yok yakın çevredeki örneklere bakılırsa güzel örnekler değildir.recep tayyip erdoğanın önermesini göz önüne almak lazım.
şımarık ve hırçın biri yapar sizi. yalnızlığı sevdirir size. büyüyememenize ve hep çocuk olarak kalmanıza da neden olabilir. kimi insanların özendiği bir durum halini alır; ama zordur tek çocuk olmak... anlaşılamazsınız bazen, sizi sadece siz anlayabilirsiniz en iyi; çünkü teksinizdir ve kendinizdir en iyi dostunuz.
kötü bir durum olmakla beraber insanı hayata daha çabuk hazırlıyor.kendinizden başka size yardım edecek kimse olmaması,evde bir suç işlediğinizde bununla tek başınıza yüzleşmeniz gerektiği bazende korkularınızı ve sevinçlerinizi bile tek başınıza yaşamayı gerektirir.tek çocuk olmamdan mütevellit bir kardeş sevgisi ve özlemini her zaman duymuşumdur.
kim ne derse desin cok guzeldir. hiç bir kardeşim olsun istemedim, her şeyi yalnız yaşamak, anlamak, sevinmek, paylaşmak küçüklüğümden beri bende büyük zevktir. hiç de arkadaşlarım da olmazdı benim, annemler bi meyhaneye falan giderken de bırakacak kimse olmadıgından beni de götürürlerdi. kendı kendıme eglenmeyı, zaman gecirmeyi, hayalle gercegi karıştırmayı ogrendim. ve hep yalnız olmak istedim. her şekilde üstünüze titreseler de sıksalar da tek bag sizsinizdir, hala tek olmayı cok sever, savunurum.
memlekete geliyorum. annemi, babamı özlemişim, kardeşlerim burnumda tütmüş! daha eve girişimin 2. dakikasında kavgalar başlıyor. 2 ufaklık birbirine girmiş, annem-babam olaya müdahale etmiş. benimse yol yorgunu beynimde filler tepişiyor! neyse diyorum, susuyorum.
2.gün dışarı çıkıcam. biri kotumu, öteki en sevdiğim t-shirtü giyip gitmiş. ayakkabılarım ortada yok! valizim yerle bir olmuş. tokalar, takılar, makyaj malzemeleri, parfümler saçılmış odaya. annem odama girip " ayy ne kadar dağınıksın, topla onları" ile başlayan ve bıt bıtla devam eden cümlelerini sıralıyor. çıldırıyorum haliyle ama yine susuyorum.
3.gün biri ayakkabı istiyor. diğeri "abla bana bilmemkimin cd'sini al" diyor. sonra ikisi birbirinden çok farklı yerlere gidecek oluyor ve tek tek onları bırakmam gerekiyor. işte o zaman şöyle bir yaslanıyorum arkama, diyorum ki "keşke tek çocuk olsaydım..."
bazen keşke dediğim, çok istediğim bir olay bu ama bunca şikayet ettiğim şeye rağmen sımsıkı sarılacak bir* kardeşe sahip olmak çok güzel bir duygu. ve tek çocuk olmak, bu duyguyu yaşayamamak demek...