sadece arnavut'larda görünen bir özellik. bir örnekle izahat etmek isterim.
arnavut elleri.. maşallah kemikli kemikli olur, böyle kocaman. heybetlidir, "bu adam bana bi koydumu ölürüm lan ben" dersiniz öyle büyük elleri vardır arnavutların. bir avuca 1 lt su sığar mı? bu arnavut elleri böyledir. elleri gramatiktir. birinç yada bakliyat alırken kilo değil avuç hesabı alışveriş yaparlar. (bir avuç pirinç, bir avuç fasülye vb)
bir el ile insan en fazla ne yapılabilir ki ? insan düşünmeden edemiyor.
ah azizim bilmezsin sen. ne inekler can vermiştir sağılırken. memeleri kopan inek sayısı, sayısızdır. oğlunun kafasını okşayamayan arnavutlar vardır.
ah o eller, o eller. şimdiye dek ne canlar aldı.
hele birde nasır tuttu mu o eller inşaat makinesi gibidir. kimi zaman aslan pençesi, kimi zaman hilti, kimi zaman balyoz, kimi zaman tüfek, kimi zaman dozer görevi görür. korkunçtur.
böyle bir eli vardı dedemin. dün bir kez daha heybetini anladım. bir kez daha saygı ile eğildim.
......
tüm mahalle şaşkınlık içerisinde bekliyordu. acaba tek yumrukla 4 kg antrikot'u kıyma yapabilecekmiydi? emindim. yapacağından adım gibi emindim. çünkü o arnavut. çünkü o benim dedem !!
ve yumruğunu olağan gücüyle masaya indirdi.
yumruğunu etin üstüne indirdiği anda, sanki şimşekler çaktı, kulakları sağır edecek cinsten bir ses, kaos, çocukların sesleri... herşey birbirine girmişti.
insanlar, yüzlerine fışkıran moleküller yüzünden gözlerini açamıyordu. arşa doğru yükselen partiküller, etrafa sıçrayan kanlar hepsi bir felaketin başlangıcı gibiydi. tee bursa'dan yumruğun yaptığı titreşimler bilim adamlarının araştırma konusu olmuştu.
nihayetinde deprem gibi öncü şiddet bitmişti.
5 dakika sonra et molekülü bombardımanı bitmiş, sis bulutu kalkmıştı. akabinde et, 8 kere kıyma makinesinden çekilmiş gibi ince olmuştu.
havayi fişekler ve akabinde karşı tepeye bazuka ile ateş edildi. sevinç gözyaşları toprağa düşerken düşen yerde kuru çimen yeşeriyordu.
.....
böyle bir dedem vardı aziz dostlarım. tek yumrukla eti kıyma yapan bir dede...
başlığı ilk okuyanlar inanmamış olabilir. bunuda görmemişliğe bağlıyorum.