tek tarafın sevmesi durumu. şahsımın da yaşamış olduğu durumdur.
eğitimimi aldıktan sonra tabi evlenme yaşına geldim evlenmek istiyorum ki annem ve babam da ısrarcı. ilk kez istanbula geldim. kadıköyün güzel sokaklarını gezdim,
zaten hakkında çok duymuştum. önceleri 2 sevgilim oldu bu arada.
istanbula 21 yaşımda geldim. 1 sene geçti. 22 yaşındayım. chevrolet markalı araba kullanıyordum. bir gün yağmurlu bir havada arabama bindim işe gidiyorum, fakat o sırada bir kızın taksi beklediğini gördüm. 19-20 yaşlarında. yeşil gözlü, kahverengi saçlı, beyaz tenli, takriben 170 boylarında, kırmızı şemsiyeli, siyah üzerinde mavi çizgileri bulunan kısa bir etek giymiş, yeşil kazaklı, kırmızıya çalan siyah ceketli bir hanım kız. öyle güzeldi ki.. en son 10 yaşımda böylesi bir güzellik görüp hayran kalmıştım. o zamanlar kamp yapmaya gitmiştik ailemle, geceleyin ateş yakmıştık. ateşin etrafına böyle kanatlı böcekler uçuşuyordu. öyle hayranlıkla izliyordum ki. işte bu kız o ateşin etrafına pervane olmuş böceklerden daha güzeldi. o böceklere de o ateş öylesi güzel geliyordu tabi.
"hanımefendi, atlayın" dedim. "taksi bekliyorum" dedi. "taksi olmasam da çok akasya durağı izledim hanımefendi, atlayın" dedim. güldü. tamam dedi bindi arabaya. bi adres tarif etti. daha doğrusu bi kağıt verdi üzerinde adres yazıyor. neresi bilmiyordum. neyse oraya doğru gidiyoruz 20-30 dk yol. "para alacak mısın?" dedi. senli-benli konuşuyordu. "hayır hanımefendi" dedim. "neden?" dedi. "gözleriniz hoşuma gitti." dedim. "ne alaka ahahah...." dedi. alay etti yani. "kel alaka" dedim. öyle öyle sohbet işte burda aktarmayayım gereksiz boş muhabbetler sürdü 5 dakka. sonra sadece sustuk. bi ara nerdeyse kaza yapacaktık. kızın gözüne öylesine odaklanmıştım ki. resmen yanıbaşımda at dururken ben eşşeğe binmiştim. fakat atın güzelliği beni öylesine büyülemişti ki.. elime kalem alıp bir kağıda yazmaya çalışsam bunu, kağıt da kalem de parça parça olur. mürekkepler akar, kocaman bir nehir oluşturur. tüm beden uzuvları birbirleriyle öylesine uyum ve ahenk içerisindeydi ki. bir şiir gibiydi. uzun değil çok kısa bir şiir. ama öyle bir şiir ki, tüm uzun şiirlere bedel.
en sonunda dediği yere vardık. yanındaki poşetimsi şeyden kırmızı bir elbise çıkardı. mini. "burası neresi?" dedim. "geceyıldızı pavyon" diye cevap verdi. teşekkürler bıraktığın için dedi, sonra da çekti gitti. sanki aşk bir bedene bürünmüştü de, sonra işte o mürekkep nehrinde boğup öldürmüşlerdi aşkı. büyük bir şaheser sandığım kız, abartılmış bir tablodan başka bir şey değilmiş meğer.
"lan kevaşe! gel parayı ver lan!" diye arkasından bağırıp çağırdım. duymamazlıktan geldi. arabadan indim pavyonun önünde rezil ettim pezevengi.
ne kadar uzarsa insanı o kadar mahveden rezil şey.
dile kolay, tam 8 sene hiçbir şey diyemedim ben ona.
ha, yakın bir zamanda dedik de ne oldu, olmadı o.
hala tek taraflı, platonik platonik takılıyorum.
zor olandır. yanar da tutuşursunuz ama karşı taradın umurunda olmaz. ne kötüdür, aşkı size en iyi öğretenler de o kişilerdir. görürsün de bakamazsın, yanına gidersin de dokunamazsın. o gülse gülersin, ağlarsa için kanar. elini tutup yatıştırmak istersin ama ne mümkündür. hele bir de onu başkasıyla görürseniz, beyninizden vurulmuşa dönersiniz. derbeder ve hayattan bihaber hale gelirsiniz, dünyanız başınıza yıkılır. ama dünyanın sonu değildir, en azından aşk nedir onu öğrendiniz. karşınıza daha neler çıkacak kim bilir. size aşkı öğreten insanlara ayrı bir değer verin, bu duyguyu size yaşattığı için minnettar kalabilirsiniz.
tek taraflı aşk ömür törpüsüdür. insanı harcar. sen bilmezsin tek taraflı olduğunu ama aradan zaman geçer bir bakmışsın ki verdiğin emek tek taraflı bir aşk içinmiş. ama olsun tek taraflıda olsa güzeldir yaşananlar. bugün gibi akılda kalır her sözcük her bakış. o bakışı yeniden gözlerde görmek için verilebilemiyecek şey yoktur ama zorlamamak lazım istekleri. olabilcek şey vardır olmayacak şey vardır. artık birşey istememeyi öğrendim. çünkü anladım ki ne istersen bu hayatta tam tersini alıyorsun. neyi istemezsende burnunda bitiyor.
Yaklaşık 3 sene önce başıma gelen ve hala yaşadığım aşk durumudur.
Okula gitmek için minibüsüne bindiğim zaman iki tane güzel kızları görürdüm. Neyse birini tanıyorum zaten Hilal denen bir kız, biraz havalı ve kaşar. Hayır havalı olduğu için kaşar değil, kaşar olduğu için havalı. Her neyse yanında olan bu kızın adının Sena olduğunu öğrendim.
Benim de bir arkadaşım var ana sınıfından beri arkadaşım onunla okulumuza giderken bu hatunları gördük. O Sena'ya yazacaktı ben ise Hilal'e yazacaktım çünkü Hilal daha güzel ve daha havalı idi bende ondan daha sempatik biriydim yani kötünün iyisi gibi bir şey. Daha sonra minibüste git gel, git gel iyi vakitler geçirdik. Arkadaş olur gibi olduk, Tuna çanta mı tutar mısın? diye başladı her şey. Ana okulundan beri arkadaşım olan çocukla küstük bu arada çünkü bir şeyler hissetmeye başlamıştım.
Ben gizli gizli yaşarken aşkımı, onu izliyor, nelere güldüğünü takip ediyordum ve her ne kadar arkadaş ortamımda fırlama olarak bilinmeme rağmen öz güveni eksik ve utangaç biriydim hiç konuşamıyordum. Daha sonra ana okul arkadaşım yerine Anıl diye bir arkadaş vardı hiç sevmem anlaşamayız filan hatta kavga ettik minibüste bile düşünün oda Hilal denen kıza yazmaya başlamıştı. Ulan Hilal'in ona bakması benden bile imkansız düşünün. Her neyse biz Anıl ile okula doğru yürürken okul yolunda ki parka girdiğimiz de Hilal ile Sena'yı gördük. Hemen öz güveni yüksek olan Anıl yanına gitti ve tabi bende gittim yanına. Konuşuyoruz ufak ufak, ders çalışıyor kızlar ne kadar bir havalar,havalar olsa da ders çalışıyorlar. Tam konuşmanın güzel bir yerinde bir çocuk geldi ve Sena'yı öptü. Sena'nın hoşgeldin hayatım demesini hala hatırlarım arkadaş. Belki Nejat Alp gibi olacak ama beynimden vurulmuşa döndüm.
Her neyse kimseye söylemedim bu durumu bir Anıl bir ana okul arkadaşım biliyordu daha sonra duyanlar çoğaldı en sonunda sınıfımdan yakın bir arkadaşıma da söyledim. Sevgilisi olduğunu söyleyince ben o çocuğu döverim dedikten sonra çocuğunun yanına çıktı. Bende yanından gidip yapma diyecektim sonuçta çocuk haklı. Her neyse çocuğa atar yaparken ben gülüyorum sinirden en son Sena'da geldi ben yine gülüyorum. Arkadaşım bir anda benim sorunum yok, Tuna ile hallet demesin mi? Dedi vallahi. Hayır ne diyeceğim şimdi? Sevgilini seviyorum diyemem sonuçta çocuk haklı. Benim sorunum yok dedim yani geri vites yapmış gibi oldum ama haklıydı ayrıca Sena beni seviyorsan yapma bir şey demişti.
O günden sonra 3 seneye yakın bir süre geçti. ilk tanıdığım zaman en yakın arkadaşı olan Hilal ile küstüler, Seçil ile küstüler, 3-4 farklı çocuk ile çıktı onlarda gitti ve şimdi en yakın arkadaşı Fatmanur ancak bir gün oda gidecek. Bir ben gitmedim hayatından, güzelliği bile gidecek bir gün ama ben kalacağım. O hiç bir zaman anlamayacak belki ama o benim Galatasaray'dan sonra en çok sevdiğim şey idi dünyada hem biz karşılıksız sevmeyi çok iyi biliriz. Bilmeseydik Galatasaray'ı sever miydik? Hiç işte.
Her neyse böyle başladı, hala sürmekte. Güzel değil ama farklı bir his bu, onun uğruna her şeyi yapabileceğin biri seni görmüyor, istemiyor. Bu arada ben ve Sena liseden atıldık buda mı tesadüf arkadaş?
Ne umutlarla başlanıp, yine değersizliğini farkındalığında biten bir gecenin sabahındayım. Şu hayatta belki de hep öteki kadın olabilmenin acısı oturmuş yüzüme, hiçbir makyaj kapatmıyor. Hoyratça sevilmiş gibi dağınık, fakat tek sebebi uykusuzuluk yüzünden üzerinde debenilmiş yatağımdan ağırca kalkıyorum.
Dün belki gelir de kahve içeriz diye ayırdığım iki kupa yüzünü dönmüş sanki bana. Yeşil ve turuncu kupalardan seçim yapmak zorundayım. Yeşile uzanıyor elim. Küskünüm turuncuya yastığım da o renk çünkü; yalnızlığımı gözüme sokan yastığım.
Eh amma konuştum ben de. Ne diyordum umutla başlayan gece mi ? ha, evet. Aradım açmadı, ısrar ettim üst üste aradım açtı. Konuştuk. Yine dayanamadı geldi. Kocaman bir gülümsemeyle açtım kapıyı. Onun yüzü düşüktü oysaki. Kahve ikram ettim kabul etmedi. Derli toplu yatağıma geçtik, bakmayın öyle çapkın çapkın. Geniştir yatağım en az kalbim kadar. Koltuklarımız da çekingendi yatağa geçtik işte o yüzden. Biliyordum derdini, ama acı çekmeyi seven mazoşist bir tavırla tekrar sordum neyin var? . Başladı anlatmaya. Hala onu sevdiğini, hala onu unutamadığını. E o zaman niye benim yanımdasın diyemedim. Belliydi cevabı sevdiği kız istemiyordu, istese zaten onun yanında olurdu, hem garip bir şekilde huzur buluyordu bende. Duygularımı saklamak adına klişe cevaplarımı en usta şekilde söyledim ona. olsundu, geçerdi, ukteydi belki de içinde, hayırlısıydı. Hatta bir de utanmadan en içten dileklerimi sundum ona. umarım barışırsınız, mutlu olmayı hak ediyorsun sen.
Sevgi konusundaki gözü açlığımı çekinmeden ifade edebiliyordum en azından; şşt sarılsana bana. Ufak bir tebessümle sardı beni, zihninde o kollarında ben. Olsun bununla da idare edilirdi.
Efendim? E itiraf et kurtul, belki o da boş değildir mi dediniz? Denemedim mi sanıyorsunuz. Ben anlattım duygularımı o dinledi. Ah saçmalama, sadece benim gösterdiğim şefkati seviyorsun sen dedi. inanın hiç itiraz etmedim. Ne fark edecekti ki itiraz etmem. Onun yerine haklısın galiba deyip bir sigara yaktım.
Gitmesi gerekiyordu şimdi, aynayla biraz bakıştıktan sonra doğruldu yataktan. Ufak bir buse kondurdu yanaktan.
-Acaba kazablanka mı yaptırsam? Çok severdi. Ne diyorsun?
- Ah, harika fikir.
özet geç piç diyenler için cemal süreya'dan geliyor.
--spoiler--
Tek taraflı aşk insanı nasıl da aptallaştırıyor
nasıl da unutmuşum senin başkasını sevdiğini.
--spoiler--
En kutsal duygulardandır, yaşamayan bilemez. çok kişi de bildiğini zanneder, görüyoruz çevremizde öyle diyenleri, hiç seven görmesek, hissetmesek o şeyleri bilmicez...
en asil duyguları yaşayan insandır, çok zordur tek taraflı sevmek, bakın sevmek diyorum... karşıdan hiçbir şey beklemeden, onun için herşeyi yapabilmektir.. o'nun başka bir erkekle bile dışarda yürürken, üşüdüğünü gördüğünde birden herşeyi unutup üşümesine ölesiye üzülmektir. onun üşümemesi için bişeyler yapamayıp kahrolmaktır.. sadece 3 saniye gözlerine bakıp ''selam'' diyip yanından geçti diye, tarif edilmeyen duygular yaşamaktır.. ''çok güzel duygu'' demekle olmaz yaşamak lazım. bir insandan hem bu kadar nefret edip hemde ölesiye sevmek ne demektir bilir misiniz a dostlar... sizi çekip vursa bile ''niye vurdun'' dediğinizde kırılır diye bişey diyemeyecek olmak, o kadar ki üstüne titremek, daha doğrusu o sizin olmadığı için titreyememek nasıl kahreder insanı bilir misiniz? defalarca ''yeter artık'' diyip, tası tarağı toplayıp, kendi geleceğinizi silme cesaretinde bulunarak şehri terketme girişiminde bulunmak ama hep bir şekilde gidememek nasıl bir olay bilir misiniz? o'nun sevdiğinin, o'nu sıradan biri olarak görmesi, boş vakit geçirmesi ve asla sevmeyeceğini bilip, hiçbir karşılık beklemeden delicesine sevmek ne demek bilir misiniz? hemde o'nun birbaşkasını sevdiğini bile bile...
zor olan her zaman güzeldir.tek taraflı aşkta öyle.ne kadar yaralansanda insan vazgeçmek bilmez aşkı.gün geçer ama artarak çoğalır aşk.aşık olduğun kişiyi onsuz bile yaşatırsın kendinde böyle bir oyundur işte.