terk edilme korkusu olmayan aşktır. en güzelidir belki aşkların.. sadedir, anlamsız değildir hiç bir şey, kavuşamayacak olmanın verdiği bir huzursuzluk vardır fakat. kavuşamasa da pek bi' kaybı yoktur aşığın. her gece duvarlara bakarak bir hayal canlansa da izlesem diye içgeçirdiği gözlemlenmiştir. ve fakat koydum mu da en acı tarafından koyar bu aşk acısı..
erkekler erkeğe ihtiyaç olmayan bir ülkede yaşadıkları için çok iyi bildikleri ve 30 yaşından sonra bu konuda gayet kaşarlandıkları için kolay atlattıkları sıkıcı durumdur.
kadınlar ise bu aşırı ilgiye alışkın oldukları için ve egoları çok yüksek olduğu için tek taraflı aşk erkeğe göre çok daha fazla ezer kadını.beter olsunlar.a.q
bu tür başlıklara karşı ciddi bir eğilimim olduğunu farkettim. nerde bi aşk bi sevgi başlığı miella tıklar veciz cümlelerle başlığı donatır.. hayır lan! öyle olmıycak bu sefer!!
(bkz: cehennem çukuruna hoşgeldiniz)
ben ne zamandır bu çukurdayım lan. hatta günden güne iyice batıyorum ben bu çukura. seviyosun hemde çok seviyosun. hani bir de o'nu elde edemiyorsun ya iyice kuduruyorsun, kendini ezik gibi hissediyorsun. ah o'nu bir elde etsen. belki yeni bir sen doğacak. belki o çukurdan çıkıp dünyanın güzelliklerini göreceksin ama dedim ya elde edemedikçe sana daha çekici geliyor...
iki taraflı olsa zaten aşk olmaz. mutlu aşk yoktur çünkü. belki biz karşımızdakini çıkarsız, sırf o olduğu için sevmeyi öğrenelim diye yaşanması gereken bir duygudur. sevmek değil, sevmey, öğrenmektir. tek taraflı aşk da sağolsun adama kafasına vura vura öğretir bunu...
zor olan her zaman güzeldir.tek taraflı aşkta öyle.ne kadar yaralansanda insan vazgeçmek bilmez aşkı.gün geçer ama artarak çoğalır aşk.aşık olduğun kişiyi onsuz bile yaşatırsın kendinde böyle bir oyundur işte.
En kutsal duygulardandır, yaşamayan bilemez. çok kişi de bildiğini zanneder, görüyoruz çevremizde öyle diyenleri, hiç seven görmesek, hissetmesek o şeyleri bilmicez...
en asil duyguları yaşayan insandır, çok zordur tek taraflı sevmek, bakın sevmek diyorum... karşıdan hiçbir şey beklemeden, onun için herşeyi yapabilmektir.. o'nun başka bir erkekle bile dışarda yürürken, üşüdüğünü gördüğünde birden herşeyi unutup üşümesine ölesiye üzülmektir. onun üşümemesi için bişeyler yapamayıp kahrolmaktır.. sadece 3 saniye gözlerine bakıp ''selam'' diyip yanından geçti diye, tarif edilmeyen duygular yaşamaktır.. ''çok güzel duygu'' demekle olmaz yaşamak lazım. bir insandan hem bu kadar nefret edip hemde ölesiye sevmek ne demektir bilir misiniz a dostlar... sizi çekip vursa bile ''niye vurdun'' dediğinizde kırılır diye bişey diyemeyecek olmak, o kadar ki üstüne titremek, daha doğrusu o sizin olmadığı için titreyememek nasıl kahreder insanı bilir misiniz? defalarca ''yeter artık'' diyip, tası tarağı toplayıp, kendi geleceğinizi silme cesaretinde bulunarak şehri terketme girişiminde bulunmak ama hep bir şekilde gidememek nasıl bir olay bilir misiniz? o'nun sevdiğinin, o'nu sıradan biri olarak görmesi, boş vakit geçirmesi ve asla sevmeyeceğini bilip, hiçbir karşılık beklemeden delicesine sevmek ne demek bilir misiniz? hemde o'nun birbaşkasını sevdiğini bile bile...
Ne umutlarla başlanıp, yine değersizliğini farkındalığında biten bir gecenin sabahındayım. Şu hayatta belki de hep öteki kadın olabilmenin acısı oturmuş yüzüme, hiçbir makyaj kapatmıyor. Hoyratça sevilmiş gibi dağınık, fakat tek sebebi uykusuzuluk yüzünden üzerinde debenilmiş yatağımdan ağırca kalkıyorum.
Dün belki gelir de kahve içeriz diye ayırdığım iki kupa yüzünü dönmüş sanki bana. Yeşil ve turuncu kupalardan seçim yapmak zorundayım. Yeşile uzanıyor elim. Küskünüm turuncuya yastığım da o renk çünkü; yalnızlığımı gözüme sokan yastığım.
Eh amma konuştum ben de. Ne diyordum umutla başlayan gece mi ? ha, evet. Aradım açmadı, ısrar ettim üst üste aradım açtı. Konuştuk. Yine dayanamadı geldi. Kocaman bir gülümsemeyle açtım kapıyı. Onun yüzü düşüktü oysaki. Kahve ikram ettim kabul etmedi. Derli toplu yatağıma geçtik, bakmayın öyle çapkın çapkın. Geniştir yatağım en az kalbim kadar. Koltuklarımız da çekingendi yatağa geçtik işte o yüzden. Biliyordum derdini, ama acı çekmeyi seven mazoşist bir tavırla tekrar sordum neyin var? . Başladı anlatmaya. Hala onu sevdiğini, hala onu unutamadığını. E o zaman niye benim yanımdasın diyemedim. Belliydi cevabı sevdiği kız istemiyordu, istese zaten onun yanında olurdu, hem garip bir şekilde huzur buluyordu bende. Duygularımı saklamak adına klişe cevaplarımı en usta şekilde söyledim ona. olsundu, geçerdi, ukteydi belki de içinde, hayırlısıydı. Hatta bir de utanmadan en içten dileklerimi sundum ona. umarım barışırsınız, mutlu olmayı hak ediyorsun sen.
Sevgi konusundaki gözü açlığımı çekinmeden ifade edebiliyordum en azından; şşt sarılsana bana. Ufak bir tebessümle sardı beni, zihninde o kollarında ben. Olsun bununla da idare edilirdi.
Efendim? E itiraf et kurtul, belki o da boş değildir mi dediniz? Denemedim mi sanıyorsunuz. Ben anlattım duygularımı o dinledi. Ah saçmalama, sadece benim gösterdiğim şefkati seviyorsun sen dedi. inanın hiç itiraz etmedim. Ne fark edecekti ki itiraz etmem. Onun yerine haklısın galiba deyip bir sigara yaktım.
Gitmesi gerekiyordu şimdi, aynayla biraz bakıştıktan sonra doğruldu yataktan. Ufak bir buse kondurdu yanaktan.
-Acaba kazablanka mı yaptırsam? Çok severdi. Ne diyorsun?
- Ah, harika fikir.
özet geç piç diyenler için cemal süreya'dan geliyor.
--spoiler--
Tek taraflı aşk insanı nasıl da aptallaştırıyor
nasıl da unutmuşum senin başkasını sevdiğini.
--spoiler--
Yaklaşık 3 sene önce başıma gelen ve hala yaşadığım aşk durumudur.
Okula gitmek için minibüsüne bindiğim zaman iki tane güzel kızları görürdüm. Neyse birini tanıyorum zaten Hilal denen bir kız, biraz havalı ve kaşar. Hayır havalı olduğu için kaşar değil, kaşar olduğu için havalı. Her neyse yanında olan bu kızın adının Sena olduğunu öğrendim.
Benim de bir arkadaşım var ana sınıfından beri arkadaşım onunla okulumuza giderken bu hatunları gördük. O Sena'ya yazacaktı ben ise Hilal'e yazacaktım çünkü Hilal daha güzel ve daha havalı idi bende ondan daha sempatik biriydim yani kötünün iyisi gibi bir şey. Daha sonra minibüste git gel, git gel iyi vakitler geçirdik. Arkadaş olur gibi olduk, Tuna çanta mı tutar mısın? diye başladı her şey. Ana okulundan beri arkadaşım olan çocukla küstük bu arada çünkü bir şeyler hissetmeye başlamıştım.
Ben gizli gizli yaşarken aşkımı, onu izliyor, nelere güldüğünü takip ediyordum ve her ne kadar arkadaş ortamımda fırlama olarak bilinmeme rağmen öz güveni eksik ve utangaç biriydim hiç konuşamıyordum. Daha sonra ana okul arkadaşım yerine Anıl diye bir arkadaş vardı hiç sevmem anlaşamayız filan hatta kavga ettik minibüste bile düşünün oda Hilal denen kıza yazmaya başlamıştı. Ulan Hilal'in ona bakması benden bile imkansız düşünün. Her neyse biz Anıl ile okula doğru yürürken okul yolunda ki parka girdiğimiz de Hilal ile Sena'yı gördük. Hemen öz güveni yüksek olan Anıl yanına gitti ve tabi bende gittim yanına. Konuşuyoruz ufak ufak, ders çalışıyor kızlar ne kadar bir havalar,havalar olsa da ders çalışıyorlar. Tam konuşmanın güzel bir yerinde bir çocuk geldi ve Sena'yı öptü. Sena'nın hoşgeldin hayatım demesini hala hatırlarım arkadaş. Belki Nejat Alp gibi olacak ama beynimden vurulmuşa döndüm.
Her neyse kimseye söylemedim bu durumu bir Anıl bir ana okul arkadaşım biliyordu daha sonra duyanlar çoğaldı en sonunda sınıfımdan yakın bir arkadaşıma da söyledim. Sevgilisi olduğunu söyleyince ben o çocuğu döverim dedikten sonra çocuğunun yanına çıktı. Bende yanından gidip yapma diyecektim sonuçta çocuk haklı. Her neyse çocuğa atar yaparken ben gülüyorum sinirden en son Sena'da geldi ben yine gülüyorum. Arkadaşım bir anda benim sorunum yok, Tuna ile hallet demesin mi? Dedi vallahi. Hayır ne diyeceğim şimdi? Sevgilini seviyorum diyemem sonuçta çocuk haklı. Benim sorunum yok dedim yani geri vites yapmış gibi oldum ama haklıydı ayrıca Sena beni seviyorsan yapma bir şey demişti.
O günden sonra 3 seneye yakın bir süre geçti. ilk tanıdığım zaman en yakın arkadaşı olan Hilal ile küstüler, Seçil ile küstüler, 3-4 farklı çocuk ile çıktı onlarda gitti ve şimdi en yakın arkadaşı Fatmanur ancak bir gün oda gidecek. Bir ben gitmedim hayatından, güzelliği bile gidecek bir gün ama ben kalacağım. O hiç bir zaman anlamayacak belki ama o benim Galatasaray'dan sonra en çok sevdiğim şey idi dünyada hem biz karşılıksız sevmeyi çok iyi biliriz. Bilmeseydik Galatasaray'ı sever miydik? Hiç işte.
Her neyse böyle başladı, hala sürmekte. Güzel değil ama farklı bir his bu, onun uğruna her şeyi yapabileceğin biri seni görmüyor, istemiyor. Bu arada ben ve Sena liseden atıldık buda mı tesadüf arkadaş?