Tek sermayeyi vücuduna bağlarsan ben sana şirketinin grafiğini çizeyim buradan canım arkadaşım,
20'sine kadar yükseliş
29'unda pazar pick noktası
35'inde mamülün pazar payını kaybetmesi
42'sinden sonra piyasada ölüş.
49'undan sonra da malum.
Madem "mal"lardan konuşuyoruz mamülün hayat seyri diye bir şey var. Malına can katmak adına biraz beyin sipariş edersen, beynin içerisine de (hayat seyri döngüsünü mamül ömrüne eşit tutarak söylüyorum) işlevi arttırıcı deneyimini katabilirsen daha rahat bu rekabet piyasası içerisinde yer alabilirsin. ve ömrün daha uzun olur.
Ama ben diyorsan; bugün için konuşurum, o zaman hepimiz açalım kıçlarımızı biralar şirketten bugünlerde nasıl olsa...
ayrıca sonradan aklıma geldi bu da işin başka bir boyutu: (bkz: adriana lima)
beyni pipisinde olan, kadını malı ya da cariyesi olarak gören hastalıklı erkek guruhunun kadınları aşağılama sıfatı olarak kullanabileceği söz öbeğidir. bu söylemde ortada hayal edilebilecek bir kadın olmamasına rağmen orospu, şıllık, değersiz olarak hayal edilebilen bir cinstir kadın gelişmemiş abazan toplumlarda.
erkeğin sermayesi nedir peki?
mahallesinde tesbih sallamak mı, hesabı kendisinin ödemesi mi kızla gidilen bir kafede belki bir gün yatağa atarım hevesiyle. gücünden dolayı dayak atabiliyor olması mıdır erkeğin üstünlüğü bazı toplumlarda?
bir "vicut" sermaye olarak görülebiliyorsa eğer, o zaman zaten kadına karşı şiddet de mübahtır sizin gözünüzde, tecavüz edilen kızın namusumuzu kirletiyor diye vurularak öldürülmesi de.
erkeğine amele denir, emektar denir, görece daha iyi konumdadır.
tek sermayesi vücudu olan kadına orospu derler, taşlarlar, ölmesi mübahtır, emeğini pezevengine pay eder.
tek sermayesi vücudu olan erkekten zengin olduğu muhakkaktır..
ama yine de bence;bedene sermaye gözüyle bakanlar, sermaye birikimi sahibini yargılamada ne derece hak sahibi olabilir tartışılmalıdır?