gecelerce düşündüm demiştim, ne düşündün demiştin hani...
ne düşündüğümü bilmeyecek birisini düşündüm demek geldi içimden, demedim.
hani gidenleri uğurlarken kalanlar, kalkış saatine varsa daha, "sen bekleme artık git" derler ya yalandan. hem giden hem kalan bilir gidilemeyeceğini.
ne diyordu üstad hani; "hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka/ keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
ben cemal süreya diye bağırınca, oradan şiire düşmüş abiler, eğilip selam verdiler trene.
tren bu, gitmesi gereken demirden bir perde aramızda, durur mu?
yalvardım dursun diye.
durmadı.
tek gidiş bilet gözlerin , n'ler sonsuz kafiye. *
raylar birbirine paralel, kalbimin dağları sana paralel.
bu parallellikler yüzünden kavuşamayacağımızı biliyoruz ikimiz de.
--spoiler--
"Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek."
"Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım. Bir çırpıda içtim gözlerini."
gel yırtalım o bileti, gözlerinde oturan bebeğe şeker alayım ben, ah ne klişe.
ardından yırtmak istemiyorum artık yazdığım şiirleri, sana yazdığım mektupları.
dur buraya reklam alalım, boşuna olmasın bu temenni;
bir fotoğraf : sarmaş dolaşız, kalabalık bir durakta.
sen objektife bakıyorsun, ben yeşil gözlerine.
ilk otobüs gelmiş, sımsıkı tutmuşum ellerinden, geçip gitmiş zamanla beraber otobüs.
ikincisini umursamaz tavırlarda yolcu etmişiz.
üçüncü ya geldi ya gelecek, bekliyoruz bir durakta, bir fotoğrafta.
bir giden olacak bu yolcuğun sonunda, bir kalan!
kala kala...
boş bir durak : sana sarılma durağı!
senin hala otobüslere bindiğin o durağa, yavrum, ben kaç gece yarımı vermişim...
çünkü bitsin istemiyorum. seninle geçirilen güzel anlar, güldüğün zaman yüzünün pembeleşmesi,aklından hınzırca bir şey geçirdiğinde gözlerinin içinde yeşeren gülümseme.
bitmesin, bitmesin de , tek gidiş bilet gözlerin.
istasyon saatinin doğruluğundan dem vuruyordu sunay akın bir şiirinde. ben şimdi o saate, ne diyeyim o saatin.
saatin suçu yok, rüyaların karşısında zafer kazanan mekanik bir dünya burası.
istasyona doğru yaklaşırken yolların bitmesini hiç istemiyorum içimden. dışımdan elini tutuyorum, içimden dışıma doğru yani. akıyor hayat. akıyorken hayat ben senin elini tutuyorum, az sonra yalnızlığın oturacak oturduğun yerde.
bir istasyona doğru gidiyoruz, az sonra bir tren gelecek ve sen bineceksin demirden yalnızlığa.
gidene has bir tedirginlik var üzerinde, bende kalan, kalanım ne varsa bir kısmını çoktan kaybetmiş olduğumun bilincinde, bende kalan, -kalan müzikten çıkan albümleri ne çok severdik- ardından yalnızlığıma nasıl alışacağıma dair kocaman bir soru işareti.