aslında ilişki denmez tek geceliğe. birbirlerine fazla ilişmez çünkü geceyi bir kereliğine paylaşanlar. 'bir gecelik' öneriyorum, isim'siz bir tamlama olarak.
"bir gecelik" birsürü şey değildir; para/seks değişimi söz konusu olmadığı için fuhuş değildir öncelikle. uzun yazma dönemleri arkasından gelen bir kavuşma olmadığından bilinen anlamıyla "aşk"a da bağlanmaz. bir gece için sözleşmeden anlaşan iki kişi arasında geçtiğinden işdeş kelime 'sevişme'kle anlatmak da sevişmeye ayıp olur (bunu hala kelime anlamının hakkını vererek yapanlar var umudundayım çünkü). ille de tanım gerekiyorsa; -aforizma tadında- "iki tenin en dürüst karşılaşma halidir" diyelim, kavga çıkmasını göze alarak.
dürüsttür çünkü beklentisizdir; karşılıklılık üzerinde yatmaz bunu yapanlar. erkek kadının mutfakta aşçı, sokakta hanımefendi, altında orospu olmasını beklemez. kadın da etkinliğin sonunda ertesi yaza yapılacak kır düğünü hayaliyle okşamaz erkeğin göğsünü sigarasını tellendirirken. ahlaklıdır.
ahlaklıdır çünkü sahtekarlık barındırmaz; failleri birbirlerini bağlayacak, karşısındakinin hoşuna gitsin diye söylenmiş büyük sözler etmezler ne önünde, ne sonunda. yaptıklarına aşk deyip yüceltmeye kalkmazlar. sabah düşünülmeden o yatağa girildiyse savunma mekanizmaları off konumuna getirilmiştir çoktan. oyun barındırmaz.
oyun barındırmaz çünkü tanışıklık yoktur; yalnız tenlerini değdirirler birbirlerine, birbirlerinin ruhlarını fethetmek kaygısından da soyunmuşlardır. üstelik öptüğü vücudun 'yabancı' olması belli terbiye kurallarını gözetmeyi de gerektirir. efendice yaparlar yaptıklarını.
kimse kimsenin öncesini, sonrasını hesaplamaz, geleceğinde yer edinmeye yönelik numaralar çekmez, yalana zorlamaz. yatarlar, kalkarlar, biter. hepsi bu!
"ömrüm oldukça seni seveceğim" diyen kadına hiçbir erkek inanmaz; hiçbir kadın da bu cümleyi gerçek kabul etmezken, üstündekileri çıkarttığı partnerinin ('eş' çok edepli anlamlar yüklenmiş bir kelime, buraya uymaz) kulağına bunu söyleyenlerden daha erdemlidir bir gece kalanlar. rahatsız etmemek için gözlerini kaçırırlar kalışları süresince, sessizliği ve tenlerini paylaşırlar ve mekan sahibi uyur numarası yaparken, diğeri bu numarayı tartışmadan yine efendice giyinir çıkar.
erdem, sabah çıkıp giderken kapıya takılmış gazete ve ekmeği masanın üzerine bırakan adamın adı değil demek istedim; anlaşıldı mı?
bir günahın daha tohumları ekilir toprağa. Güneşi emer, filizlenir, meyve verir, olgunlaşır... yeni günahlar yeni vücutlarda başka yolculuklara çıkıp çoğalır..Besin zincirini koparır çoğalan her yeni günah çünkü hayatı beyez yerinden yaşamaya alışmış olanlar tadına bakmak istemezler yasak meyvenin; çrükçüllere kalır bütün iş: ekosistem bozulur ve dünya kirlenir. Geceler koyulaşır, gündüzün kimyası bozulur. Bakışlarınızın ayarlarıyla oynayıp açınızı bu cümlelere yaklaştırırsanız "bi erdem midir?" in sonundaki soru işareti büyür, çift tırnak arasındaki siz olabilirsiniz.
tek gecelik ilişkiler genç yaşlarda çok cazip gelir, erdem gibi bile görüldüğü olur.
ancak 35 ve sonrasında insan hayatın gerçekten ne olduğunu anlar. o zamana kadar kayıt etmiştir hayatı; heyecanları ile, korkuları ile, hüzün ve sevinçleri ile.
35'ten sonra kayıt ettiklerini izlemeye başlar. ve de anlamaya;
o anları paylaştığı insanların değerini anlar,
o anlarda hissettiklerinin paha biçilemez olduğunu anlar, yarasının acısını bile özler ve o sızıyı özler,
eşinin, ailesinin, arkadaşlarının hepsinin hayatında gerçek yerlerini ve önemini anlar,
düşmanını, kendisine zarar vereni ve hayatında olmamalarından dolayı rahatsızlık duymayacağı insanların kimler olduğunu anlar...
uzatmayalım;
kendi değerini anlar... ne kadar değerli olduğunu...
ve vücudu ile ruhunun farkını anlar...onların da ne kadar değerli olduklarını...
ve bir gecelik ilişkilerle hiç ama hiç işi olmaz artık...