tek gecelik ilişki yaşayabilen, çok az bulunan niş bir kesimin, bilebileceği durum.
evet, mecidyeköy'de, stadın az ilerisindeki, otobüs durağının orada, şuh kahkahalarla ilerliyorduk. öylesine sarhoş, öylesine yorgunduk ki, mecidiyeköy'deki evini bulamayacağımızı düşünmeye başladım kafamın içinde. bu kafayla yapılacak seksin de bir boka yaramadığını bilirdim. bedenim saçma sapan hareketler ile sallanırken, sözlerimi kontrol edemez biçimde savururken, kafamın içinde dönen şeyler bunlardı; umarım bizi kendimize getirecek sert bir kahvesi vardır dedim.
bu şekilde ilerlerken, nefret ettiğim varoş kesimin oturduğu, "bağcılar" tabelalı otobüsü gördüm. içim kıyıldı resmen. bu saatte bile oraya gidebilen insancıklar vardı demek. bağcılardan, içinde yaşayanlardan, şu güzel hayatın görüntüsünü bozdukları için nefret ederdim. haklıyım da bu konuda. az ileride büfenin yanından geçerken, büfeciye müstehcen bir laf ederek bağırdım. "insanlar sevişiyor, sense geçim derdindesin heiieehehe" dedim ve yıkıla yıkıla yolumuza devam ettik.
eve vardığımızda, telaşla üstümüzü çıkartmaya başlamıştık bile, kapının kapanmamış olabileceğini, bir an aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. ama o kadar sarhoştum ki, bunun umrumda olabilmesi imkansızdı. gece boyu, kulüpte, bir oraya bir buraya salladığım başım, temkinli olmayı, kapıyı kontrol etmeyi istemiyordu; reddediyordu düşünmeyi. bu şekilde yatağa girip, birkaç takla attıktan sonra; sevişmemizi bitirmiştik. kumral saçlarını koklarken, bir müddet ayıldığımı zannetsem de, bir süre sonra, gözlerim bana ihanet edecekti.
...
sabah gözlerimi açmaya çalıştığımda, evde bir kükreme vardı; götü çıkana kadar bağıran adam, tek gecelik ilişki yaşadığım kumral partnerimin, sevgilisi ya da eski eşi filan olmalıydı. tek kelime ile sıçmıştım. kafam, yastığın üstünde o kadar ağırdı ki, ulan şu anda, ölüm tehlikesi var, yine de beni harekete geçirecek o gaza gelemiyorum diye düşündüm ve o an, bir ok gibi fırladım yataktan.
o anda, çırılçıplak vücudumu arkadan kucaklayan, kafama dirseği ile vurmaya çalışan bedeni hissettim; sikecek bu beni deyip, yılan gibi kaydım elimden. kumral partnerim altına sıçmış olacak ki, ortalığı ayağa kaldırana kadar, avaz avaz ağlıyor, çığlıklar atıyordu.
boxerımı ve pantolonumu bir hışımla alıp, fırladım evden. apartmanın merdiben altında, bunları giydim hemen. balkondan beni görüp, peşime adam takabilir diye, apartmandan çıkar çıkmaz, kadraja girmeden sola döndüm. çırılçıplaktı üstüm ve sabah sabah ortalık buz gibiydi. taksi bulabilirim ümidiyle, ali sami yen stadının oraya doğru doğru yardırdım. aklımdan geçen, soru soranlara, alkol aldım, dışarıda yattım; ne yaptığımı bilmiyorum diyecektim.
mecidiyeköy'de büfenin önünden geçerken, büfeci, beni tanımış olacak ki, arkamdan küfürler savurmaya başladı. büfesinden çıkıp, peşime takıldığında, şansıma lanet etmiştim. arkamda küfürler ediyor, ben ise zigzaglar çizerek koşturuyordum; götüme tekme atacakken, önüme çıkan ilk otobüse bindim; ama tam o sırada arkadan götüme tekmeyi yemiştim de. cebimde kalan birkaç lirayı verip, otobüsçünün basmasını istedim. hayretle yüzüme bakıyordu şöför. bir şey yok, yanlış anlaşılma oldu diye, biraz gürültülü söyleyip, haklı olduğum izlenimi yaratmaya çalıştım. büfeci, söverek, büfesine doğru gitti; ben ise yola çıkmıştım az sonra;