tatilde veya benzeri bir şeydeyseniz ve o aralar arkadaşlarınız da şehirde yoksa uygun değillerse kimi zaman uyanmak için bir neden bulamamak.
Filmleri, dizileri birlikte izleyecek insan bulamamaktan ötürü kritiklerini yapamamak, gülünecek bir şey olduğunda mal mal gülüp üzerine geyik çevirememek.
Çay, sigara, muhabbet üçlüsünü yapamamak.
daha birçok dezavantaj sayılabilir lakin avantajları da çoktur.
fazla abartıp olayı duygusallaştırmaya gerek yok o yüzden.
efendim okul bitince 7 sene beşiktaşta 2 odalı bir evde yalnız yaşadım. istanbulun ana arterlerinden biri olması nedeniyle eve gelen eş dost hiç eksik olmazdı. yemek sorununu şöyle çözdüm; evin yakınlarındaki bir esnaf lokantasıyla anlaştım, son derece hesaplı gayet de güzel besleniyordum, eve sadece abur-cubur alıyordum.
çamaşır sorunu: bir makine alıyorsun, içine atıyorsun çamaşırları, deterjanını koyuyorsun, o zaten yıkıyor.
ütü sorunu: haftada bir gün 2 saatini ayırdığında gayet de güzel bir şekilde halloluyor.
dertlerini paylaşma olayı: çık taksime, ara arkadaşlarını, buluşur takılır dertleşirsiniz, sorun yok.
kira sorunu: biraz koyuyor yalnız başınayken.
faturalar: en azından sana borç takmaya çalışan ve sürekli "eleman şu fatura geldi, aidat geldi, ne zaman para vericen" gibi sorunların olmuyor. parasını verip ödüyorsun.
gürültü: evde distortionu açıp gayet de güzel ve rahatça gitraını çalabiliyorsun ve kimse sana birşey demiyor.
oyun: haftasonları cuma ve ctesi geceleri sabaha kadar oyun oynayabilirsin, kimse sana dırdır etmez.
temizlik: yalnız yaşayan adamın evi küçük olduğundan yarım saatlik iş.
eve kız atma: gayet de zevkli ve rahat.
yalnızlık: sen sosyal biri ol ama yalnız yaşa, boş kalmazsın merak etme, ya birileri arar, buluşalım der, ya da birileri arar, eleman evdeysen geliyorum der.
evde kafana göre parti de yaparsın, kimse sana birşey diyemez, elemanları toplar pes rituelleri de düzenlersin, gayet de şık olur. eve gelen misafir takımları bertaraf etmek üzere her zaman hazırda ve formda bir manchester united onbiri bekletirsin.
şimdi evliyim sayın yazarlar. 2,5 sene oldu.
evlenince öyle kafana göre istediğin saatte çıkamazsın, pes olayı falan zaten bitti, yemek olayı öyle sandığınız gibi çok süper düzenli falan olmuyor, hatun çalışınca ev işlerine ortak da oluyorsun, cinsel hayat öyle sanıldığı gibi düzenli de olmuyor, problemler insanın cinsel hayatına yansıyor.
arkadaş ortamı diye birşey kalmıyor, onları ister istemez unutmak zorunda kalıyor insan.
evet yalnız yaşamak, düzenli ve tertipli bir insan olduğunda gayet de zevklidir, iyidir, hoştur. ama asosyal olmamak kaydıyla. asosyaller için gayet zor denilebilir.
ama şahsen itiraf ediyoırum ben pişmanım evlendiğime sayın yazarlar.
iki kere değil, çok kere düşünün evlenmeden önce. çünkü sanıldığı gibi hiçbir şey düzene falan girmiyor.
nasılsa yalnız yaşıyor, sorumlu olduğu ya da hesap vereceği ev arkadaşı yok, diye tüm sevgilisi olup da, başbaşa kalacağı ortamı olmayan arkadaş ahvalinin belli konular söz konusu olduğunda sana başvurması hatta anahtar istemesi. anlıyorum, kıyamıyorum da ama bir olur iki olur. bi noktadan sonra itinayla atlatmaya çalışmak zorunda kalıyor insan. fenalık geldi. hayır istemiyorum evimin insanların emellerine alet edilmesini yahu.
senden başkası olmadığından evde temizlik olayına dikkat edilmez. bulaşıklar falan birikir birikir birikir.. ortalığı bok götürür. şöyle bir gün eve kafanı kaldırıp bir genel olarak bakmak aklına gelirse ne halt yediğini anlarsın. "ulan burada nasıl yaşıyorum ben" nidalarıyla hemen temizliğe girişilir. zaten o evin o hale getirilmesinden 1000 kat daha zor olan temizlik olayının sonunda da 3 günlük istirahat..
" çaya kaç şeker alırsın?
Yalnızlığa dayanırım da, birbaşınalığa asla.
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam, geçinip gideriz biz mutluluğuyla,
Ama; "Günün aydın, akşamın iyi olsun" diyen biri olmalı,
Bir telefon sesi çalmalı, arasıra da olsa kulağımda.
Yoksa; zor degil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya,
Ama: "Çaya kaç şeker alırsın?"
diye soran bir ses olmalı ya ara sıra..."
çok romantik edebiyat ustalarımız tarafından iyi teşhis edilmiş dezavantajlardır.
yalnız yaşadığınız halde uyurken kolunuzu boşluğa atıyorsanız bu yalnızlığınızdan değil gerizekalı olmanızdan kaynaklanıyordur muhtemelen. ben 7-8 yaşından beri yalnız uyuyorum, ne kadar yalnız olursam olayım, gece yanımda biri olmadığını bildiğim için öyle kolumu sağa sola atmıyorum, ahah. yalnız yaşayan adam niye kolunu boşluğa atsın lan manyak? kolu rahat etmemiştir, dönmeye hazırlanıyordur vesaire.
ne sanıyorsun, uyanıp yanında biri olmadığını fark edince ağlayacağını mı?
ampul patladığında yenisiyle değiştirmen gerekir. işte o sırada birisi sandalyenin üzerinde uğraşıp diğerinin de şartelleri açıp kapatması gereklidir. ama o ikinci kişi hiçbir zaman yoktur.
-haftasonları kahvaltı sofrasının gece uyuyana kadar yerde kalması
-elektrikler kesildiğinde, deprem sarsıntısı olduğunda,hemen pencerenizin dibinde köpek havladığında, gece uyanıp korktuğunuzda hiçbirşey yapamamanın verdiği yalnızlık
-eve geldiğinizde sizi bekleyen birinin olmamasının, ya da sizin beklediğiniz birinin olmamasının üzüntüsü
-banyo yaparken şofbenin sigortası attığında köpükler içinde kalırken sigortayı kaldıran birinin olmamasının çaresizliği
-aklınıza bir fıkra geldiğinde ya da herhangi bir şey paylaşmak istediğinizde sadece duvarla karşı karşıya kalmanızın acısı
yalnızlığa alışmaktır. benim için uzun sayılabilecek bir süredir yalnız yaşıyorum ve bu saatten sonra biriyle birlikte yaşamak düşüncesi hiç iyi gelmiyor. çünkü tahammül sınırın azalıyor, hakikaten kötü bu.
ilk günlerde fark edilmeyen ,gün geçtikçe insanı huzursuz eden,Her gün gece yarılarına kadar dört duvar arasında tv'ye boş boş bakma ile devam ediyor..