bazen gereklidir belki fakat her zaman olmaz, hatta çoğunlukla insan sohbet edecek birini arar, ama kafa açmayacak, adam gibi muhabbet edecek birini ararız.
kimisi gelir saçma salak şeyler anlatır bi boka benzemeyen sorunlarını dünyanın en büyük şeyi gibi sana döker, dinlersin, etrafı izlersin falan filan...
2 bira içmek için iyi bi dostunuz varsa, daha güzeldir.
güzel bir eylemdir, genellikle kendiniz ile dertleşmek, pişmanlıklarınızı, keşkelerinizi düşünmek için güzel bir aktivitedir. yalnız bir noktadan sonra sıkar, konuşacak, anlatcak birini ararsınız ama yalnız iseniz zamanla alışırsınız yalnız içmeye..
bazen tek arkadaşınız bir resimdir, ya da bir dal sigara.
Olayı dramatikleştirmeye gerek yoktur, tek başına içerken sadece sen olursun. ağzından çıkacak cümleyi umursamaz, içip dağıtan arkadaşla uğraşmak zorunda kalmaz ve onun bunun dertlerini dinlemek zorunda olmazsın.
Dikkat edilmesi gereken bunu alışkanlık haline getirmemektir, alkolikliğin belirtilerinden olup insanı zamanla başkalaştırır kendi dertlerine boğar.
öyle televizyon karşısında bira içmek değil kasıt,
her zaman eşle dostla gittiğin mekanlardan birine tek başına girer çeker sandalyeyi oturursun, tanıdık garsonlardan biri yanaşır yanına ''abi kaç kişi gelecek'' der, sen cevap olarak bugün yalnızım dersin, verirsin siparişi masaya gelir en sevdiğin mezeler, soğuk buzlu suyun, dolaptan çıkıp terlemiş rakın, açar bardağa akıtırsın şişeden akan göz yaşlarını, ilk yudumu alırsın bir parça peynir yuvarlarsın arkasına içinde garip bir ruh hali, lan masa aynı masa mekan aynı mekan, içtiğim rakı aynı yediğim meze aynı ama aynı olmayan bir şeyler var.
ikinci dubleyi koyduğunda ruh halin çözülmeye başlar, aslında eğlenceli olanın içtiğin rakı olmadığını anlarsın, eğlenceli olan dostlarla o masayı paylaşmak olduğunun farkına varırsın, aslında nerede ne yaparsan yap dünyanın en keyifli görünen aksiyonunu sağla eğer yanında sevdiklerin yoksa her biri anlamını yitirir, sana muhabbetle keyif veren rakının verdiği keder üçüncü dubleden sonra benliğini sarmaya başlar, aynı masada tokuşturduğun kadehler sana ne kadar yabancı gelir değil mi ?
aklından geçer tüm eski sevgililer, yitip giden bir sürü insan, yaptığın hatalar geçmişe dair yaşanan pişmanlıklar. bir insan tek başına içiyorsa bilin ki keyfinden içmez, keyfinden içen adam keyfini yalnız başına yaşamaz, paylaşmak ister.
gün olurda bir gün tek başınıza bir rakı masasında kalmış bir adam görürseniz, ona doğru kadehinizi kaldırın ve sağlığınıza diye sesleniverin, bir anlık dahi olsa yüzünde beliren mutluluğu izleyin, hiç kimse yalnız oturup içmek istemez.
çok mutlu bir ilişki, çok mutlu bir arkadaş ortamı, çok sıkıntılı bir ilişki ve çok şanssız bir zamanı geride bırakmış olmanın ağırlığını taşıyabilmiş kişinin gerçekleştirebileceği eylem.
bunu genelde erkekler yapar demeyeceğim. ama bir adam oturup tek başına oturup rakı içmeye başlamışsa vardır onun da bir derdi, kederi. direk alkolik diye yapıştırmayın hemen. ne yapsın adam? umudunu yitirmiş biraz işte.
içki yalnız içilir. alemin kahrını çekmeye hiç gerek yok. saçma sapan gülüşmeleri, orusuruktan muhabbetleri, kayık sıfatları görmeye hiç hevesli değilim.
tek başıma yaşadığım için sürekli yaptığımdır. ne lan o içmek için adam mı arayacağım bu saatten sonra. iki tek atarım vurur kafamı yatarım ve hatta
(bkz: ipimle kuşağım sikimle taşağım)
bu başlıkta yazılanları okuduktan sonra bu akşam gerçekleştirmeyi planladığımdır. yanımda benden önce sarhoş olup daha gece yarısı olmadan uyuyan kimse olmayacak, kusmuğunu temizlemek zorunda olduğum kimse olmayacak, sabah olunca şunu şunu yaptın diye dalga geçecek kimse olmayacak oh kafam rahat.
hayatının yanlış yolda ilerlediğini düşündüğün zaman yapacağın en güzel eylemdir tek başına içmek.
hem yatakla aranda 2 adım vardır. sarhoşluğun dibine vur kimse seni taşımak zorunda kalmaz.
hayali arkadaşlarınız vardır. schopenhauer ve cahit zarifoğlu ile rakı masasındayız. Arthur köpeğini işetmeye çıkardı, cahit içmiyor zaten. gene yalnız kaldık amına koyim.