15:00 Kadıköy'e vardım. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemez haldeydim. istemeden benden önce inen kızın peşinden gittim. Akıllı kızdı. Gölge yerlerden yürüyerek kadıköy'ün ara sokaklarına girdi. Sözleştiği arkadaşıyla bi cafede buluştu. Yollarımız ayrılmıştı. Yere bakarak gölgelerden yürümeye devam ettim. Kimseye rastlamak istemiyordum. Kaldırım taşlarının arasına saklanıp, Çöpçünün süpürgesinden kaçabilen çekirdek kabuğu gibi. Seslere kulak verdim. isteğini aldıramayan çocukların ağlaması duyuluyordu. Devam ettim ara sokaklarda yürümeye. Sesler azalıp belirginleşiyordu. Tenha ve sessiz sokaklar. insan görmek için mi evden çıkmıştım, yoksa bazılarına görünmek için mi? Bilmiyorum.
Moda sahilde buldum kendimi. Basket oynayanlara, tenis oynayanlara baktım. Artık bulmam gereken tek bir yer vardı. Gölgede bir bank. Buldum da. Yelkenli Yatlar, Marina, karga sesleri ve deniz. Aslında hiçbiri tat vermiyordu bana. Pişman olmaya başlamıştım. Ne diye geldim buralara?
Bi sigara ateşledim. Sevip de kavuşanlara gelsin. Bana da acıyarak bakmayın amk. Tartışan bir çift geçti yanımdan. Niye sevgililer tartışırken isimleri ile hitap eder? Bi anda yabancı mı olur, birbirlerine? Sağ olsunlar. Sayelerinde soğudum yeni bir ilişkiden.
Sahile çok baktım. Biraz da yan oturup sahile 0 evlere baktım. Manzaralı evlerde yaşayan manzarasız insanlara. Elinde bardakla bir kız oturuyordu balkonda. Hiç de mutlu görünmüyordu. Zengin de olsa insan dertten kurtulamıyordu. "Siktir et kızım. Çekirdek al çitek." Demeyi isterdim. Çağrıma kulak verdi. Kız değil tabi. Sarı bi kedi. Olsun en azından kısa günün kârı. Şimdi bununla konuşmaya kalksam deli derler. Sadece sevdim. O da sırnaştıkça sırnaştı.
Neyse sonuç olarak çok da fena olmayan eylemdir. En azından bir kedi bile mutlu edebiliyor.
dönem dönem günübirlik ya da hafta sonu dahilinde yaptığım eylemlerdendir.
öyle otel tatili vs. beni darlıyor, çok kasılıyorum. gitmesi, gelmesi, ulaşımı, yerleşimi derken hem zaman, hem de maddi olarak külfet.
daha çok bisiklet ile gidebileceğim ve konaklayabileceğim yerler tercih etmeye özen gösteriyorum. içinde çadır, mat, fener, bisiklet tamir ekipmanları, evde hazırlanmış birkaç sandviç, içecek, powerbank bulunan sırt çantam yeterli oluyor. outdoor ekipmanları çok fazlasıyla çeşitli ama bisikletin üzerinde iken çok fazla ağırlığa da gerek yok. *
ayrıca öyle korkulacak bir şey de yok yani. güvenlikli, yabani hayvanların cirit atmadığı, kısmen kontrollü bölgeler var her şehirde. ister orman içi, ister deniz kıyısında; tamamen kişisel tercihinize göre siz belirleyebilirsiniz.
eğer ki yeni insanları tanımayı da seviyor iseniz; yolda bin bir türlü insan sizi 'ilginç' bulduğu için sohbet kurmaya çalışacak, hatta bulunduğunuz bölgeye göre belki çadır komşularınız olacak, her şeyden öte cidden arınmış olacaksınız.
Eskiden olsa yapamazdım fakat son zamanlara ne oldu bilmiyorum sıklıkla tek başıma çıkıp dolanıyorum benimle birlikte vakit geçirmek isteyen insanlara bahaneler bile ürettiğim oluyor.
Eskiden sık sık yaptığım insanın kendisiyle baş başa kaldığı güzel anlardır.
Amaçsız dolanırsın sokaklarda, nereye gidiyoruz yol nereye çıkıyor yokuş çok dik nerde oturalım şunu mu zıkkımlansak bunu bu hönkürsek diyen birileri de yoktur huzuru alırsın yanına
Hayatı sorgulayıp çevreyi çok daha iyi gözlemlersin
Ya da girersin bir bara arkalardan oturursun bir yere fonda çalan müziği dinleyip biranı yudumlarsın gözlerin kapalı
Yalnız doğdun yalnız öleceksin alışıyorsun işte.
zaman buldukça yaptığım ve aşırı huzur bulduğum şeydir.
özellikle yaz aylarında başka bir güzel oluyor, akşama kadar yalnız gezdiğimi bilirim. gecenin kokusu ve rüzgarın sesi .. kısaca gezmelerin en iyisi yaz geceleri yapılandır.