artık kalabalıktan, insanlardan, günlük gürültüden patırtıdan bunalan ve uzaklaşmak isteyen, sevgilisi olmayan, ufacık bir yerde öğrenciliğin alasını yapan, uzun saçlı olduğu için kalabalık evin banyosunda saçlarının ceremesini çekemeyen, tek başına çıkacağı evin kirasının yurda filan vereceği paranın yarısı olmasını fırsat bilen,evde bir televizyon, bir de internet isteyen,uludağ sözlüğü seven ve sürekli entry giren, haftada 2-3 gün cafede canlı müzik programında davul çalan, elleri nasırlı, ingilizceyi iyi bilen intro öğrencisi, uzatılan her kazığın dostluk adına atıldığını sanan, hayrettin adında bir çim kafası olan, tahtadan gemi yontan, yaşadığı bağnaz düşünceli insanların acizliğini ve içindeki büyük boşluğu aşkla bütünleştirip şarkı sözleri yazan, flüt ve mızıka çalarken dünyayı unutan, gecelere küsen, yaşanmamış bir yığın şeyi olan, sahne aldığı akşamlar bira içen, ama ortam olunca rakıyı seven,memleketi aklına geldikçe ağlayabilen, duygu yüklü, ama yine de geleceğin mutluluk getirmeyeceğini düşünsede öyle değilmiş gibi gösteren bir öğrencidir bu eve tek başına çıkan öğrenci.kimdir acaba bu?bilinmez, çünkü gören yoktur kendisini pek fazla bu hayatın içinde.
Yalnız olmayı çok seviyorum. Hatta annem, babam ne bileyim son 4 yıldır ev arkadaşım evde olmayınca bi süre seviniyorum.(tabii ki hepsini çok seviyorum ama hoşuma gidiyor işte)
Yani karakterim yalnız olmaya çok müsait gerçekten nadiren sohbet etme ihtiyacı hissederim ve yalnızken korkmam. Ama bu yıl yalnız yaşayacak olmam iyi hissettirmiyor. Çok özenmeyin.
- aile bireylerinin özellikle annenizin diken üstünde oturmasıdır.
- kapıyı her daim anahtarla açmak zorunda olmaktır.
- sadece size ait bir evin varlığından derin haz almaktır.
- kış aylarında başladıysanız ilk iki ay 500 lira doğalgaz faturası ödemek demektir.
- asla yalnız yaşamamak; evinizin her daim dolup taşması demektir.
- en nihayetinde maddi savaşa yenik düşüp küçük odaya ev arkadaşı almaktır. ühühü.
bir kaç kişiyle eve çıkmak gibi bir ''hatayı'' yapmış biri olarak diyebilirim ki eve çıkılacaksa kesinlikle tek başına çıkılmalıdır. tabi maddi imkanlar çerçevesinde.
Öğrenci iken kiranız fazla diye emanet internet ile entry girme durumuna düşürebilen durumdur.istediğin gibi müzik , kitap , yemek , temizlik , pislik , geyik yapmanın önünü açan ve her insanın hayatının bir döneminde gerçekleştirmesi gereken güzelliktir.sorumuluk fazladır , sıkıntıya sokabilir , akıl sağlığını ve beden sağlığını tehlikeye sokabilir.ama manevi bir krallık ve huzur yaşatır.kahve , kitap triplerine fotografsız zevk alabilen biri isen koltuğunun başında bir egemenlik kurup , 4 durvar ile hazır ola geçip milli marşını bile okuyabilirsin. tabi bunu yaptığında çok tan o 4 duvar senin tüm yaşamına ortak ve sırdaş olmuş olacaktır.olmamalarına dikkat et , sonra yemek yaparken onlara danışıp , evden çıkarken eyvallah diyebilirsin.he zevkli mi ?harikulade . ancak yalnızlığı seven ve kitaplarda dolaşmaya alışık biri olman gerekir .güya evden adımını atamazsan seni canlı tutabilecek tek şey onlar.
tek başına eve çıkılmaz, evde tek başına kalınır. nasıl mı?
1. arkadaş okulu bitirir,
2. arkadaş 2 kişi kaldık diye ben bu kirayı ödeyemem der.
3. arkadaş da vay hımınskym diye küfreder.
3. arkadaşa sorsan, tek başıma kalıyorum havasındadır. dışarıda millet de onu tek başına eve çıkmış zanneder. bilmezler ki kazın ayağı öyle değil. adam acından ölüyor.
tam bir yıl önceydi, sınavlar şubat sonlarına doğru bittiği için, ocak ayının sonunda ev sahibine bildirdik, 5 kişi kalıyorduk, üçü arkadaşlarının yanına, biri yurda çıkacaktı. ben eve çıkmak istiyordum tek başıma, bir sürü ilan baktım, aradım, sınavlar da vardı, şubatta hem faturaları, hem nasıl taşınacağımı, hem sınavları düşünüyordum... çok ucuz bir yer buldum, ev sahibiyle anlaştım, sözleşme imzaladık, martın birinde sözleşme icabı eve girebiliyordum; adam istersen birkaç gün önceden gel, sorun olmaz, para da almam, demişti, ama ben istemedim, bir gün kala eşyalarını taşımış arkadaşlar, araba felan tutmuşlar sanırım, ben üniversitedeydim, dönem başlamıştı; şubatın son günü, son bir kez o eve gittim - boştu, bir köşede poşetlere, bavullara doldurduğum eşyalar duruyordu, bir tane de çekyat vardı, onu açıp, orada yattım o gece, soğuktu - bütün gün, diğerleri taşınırken, kapılar pencereler açıkmış, içerisi buz gibiydi, neyse, sabah saat on gibi taksi çağırıp evden çıktım, sözleşmede yazan adresi söyledim, şu anda yazdığım yere geldim, tam bir yıl önceydi, kendimi, 1 gece bile fazladan kalmaya ikna edemediğim bu yerde, gelmemek için, soğukta, dandik bir çekyat üzerinde, örtünecek doğru dürüst bir şey olmamasına karşın, eski kirada kalmıştım. ama zaman geçince, burası gerçekten "benim" oldu sanki, hayatımdaki bir çok şey burada değişti, kendi kendine kaldıkça insan, sanki daha iyi anlıyor kendini, öfkelendim, üzüldüm, ağladım, sevindim, güldüm bu duvarlar arasında; tam bir yıl oldu, kendimi anlamakta attığım büyük bir adımın üstünden geçen bir yıl... asosyal birisi miyim? bu odadayken evet, ama arkadaşlarımla görüşünce (bir kaç ayda bir de olsa), hiçbir şekilde asosyal bir tavır sergilemiyorum, fazlasıyla güzel vakit geçiriyorum insanlarla, hatta esprilerimi takdir edenler bile var; ama, tek başıma kalınca, sanki hayat insana daha gerçekçi görünüyor: farkındalık artıyor, çünkü çoook fazla düşünecek zaman buluyor insan, ama kendini ifade etmek de büyük ölçüde zorlaşıyor, insan, karmaşıklığını kavradığı (karmaşıklık derken, anlatmakta zorluk çekilen, kelimelere sığmayacak) düşüncelerini anlatıp, insanların anlamayacağını bile bile anlatmaktan vazgeçiyor - sükut ediyor...
kısacası, eğer buhranlarınız varsa, eğer kararsızsanız, imkan varsa ayrı eve çıkın, o yalnızlık ortamının anlatılamaz tadını alın, ne üniversiteye, ne arkadaş ortamına çıkmayıp, kimseyi aramayıp, günlerce ağzınızdan tek kelime çıkmamış olmasına rağmen, kafanızın içinde oluşan zibilyonlarca diyaloğu, monoloğu dinleme şansınız olur.
ama peşinen söyleyeyim, sağlam sinirleriniz yoksa, sabrınız da pek yoksa, ya hiç tek başınıza eve çıkmayın, ya da sırf deneyin imkanınız varsa, ama olmuyorsa sakın kasmayın.
bütün yükü taşımanın ne demek olduğunu bilmeden pembe gözlüklerle atlanan olaydır.
eğer kadınsanız ve aileniz "madem istedin her şeyi hallet" tavrına büründüyse;
öncelikle bir ev bulmalısın. bunu yapmak sayfalarca yazılacak maceraya atılmak demek aslında. doğru emlakçıya giden tiplerden değilseniz ve inadına sahibinden arıyorsanız tabii.
neyse yine de bulamayacaksınız muhtemelen. çünkü artık öyle bir kavram yok olmuş durumda. bunun istisnası da yaşlı ev sahiplerinin aynı apartmanda oturuyor olması olacak.
evi bulduk, emlakçıda kıran kırana pazarlık dakikaları geçirdik ve tuttuk. temizliğe girişeceğiz şimdi. can ciğer kuzu sarması arkadaşlarınız yardım edecek tabii acil ve önemli işleri çıkana dek.
bu da demek oluyor ki en fazla bir gün geçirirler. bok çukuru gibi yerde yaşarım demiyorsanız daha her şeyin yerleşmesi ve düzene girmesi için 2 gün en az canınız çıkacak.
bu zor aşamalardan sonra mı?
gel keyfim gel... hayır gelmez o keyif. spotçusundan tut halı yıkamacısına, tüpçüsüne kadar birileri çıkacak. sizinle eve çıkacak demiyorum, telefon sapıklığına aday olarak ayyuka çıkacaklar.
evet sinir bozucu bir haftayı da atlattık, düzenimiz şöyle böyle oturdu.
o ilk keyif günü. o gün geldi. tercihen yalnız veya arkadaşlarla içmek ilk plan olacak. zaten ev aramaktı bulmaktı yerleşmekti derken haftalardır içemedin. iyi bir haşatın çıksın.
ben yalnız içmiştim. şarabımı aldım kendimi romantik komedilerden fırlamışçasına yalnızlığımdan keyif almaya bıraktım.
ee ne oldu? hiç işte ertesi gün kalktım evi topladım gidilecek yere gittim geri döndüm. bir heves yemek yaptım.
benzerlerini herkes yapar. çünkü yalnız eve çıkmış özgür bir bireysin. sevgilin varsa bu balayı dönemi uzar da gider.
biraz ipin ucunu kaçırırsan arkadaşlardan kurtulamazsın.
bu resmi bir uyarı! çok ayağını alıştırma milletin tepene binerler. sevgilisini alan "canım ya evde kimse yoktur senin diye düşündük gelebilir miyiz " der.
ev arkadaşım istemiyor yalanının ne kadar geçerli olduğunu farkedersin. artık yalan safhasında hastalık, ani gelişen memlekete gitmeler boy gösterir. yakalanırsanız da yeni geldim yalanına baş vurun.
örnek verelim. siz evde yalnız takılmak istediniz ve pizzanızı sipariş ettiniz biranızı koydunuz önünüze yine bir amerikan tarzı yarattınız kendinize.
zil çaldı ve kapıya koştunuz, pizzanıza!
ve gelen yalan söylediğiniz arkadaşınız çıktı. kıvırmaya uğraşmayın. kafamı toplamak için dedim sorunlarım var diyin. daha az kırılır.
ben yalanımı devam ettirmeyi tercih etmiştim. acil geldim dedim vs. tabi birkaç kez yakalanınca ki diğeri de markete giderkendi, daha kötü duruma düştüm.
tamam neyse evinizi aldınız tepenize çaldınız, keyifli günler ve özgürlük sizin hayatınız. hasta olacaksın arkadaşım.
illa bir insanın boğazı şişer ishal olur ne bileyim ağzı burnu tıkanır. hah işte o zaman öylecene kalırsınız. ne mızmızlanacak adam vardır etrafta ne ilgi gösterecek insan zerresi.
bu durumlar için ilaç olsun dolapta. bir de sakinleştirici. ama o sevgilinden ayrıldığında kriz gelecek gibi olursa diye güvence.
hapçı olup çıkma başımıza. ben bir ara biraz alışmıştım da.
neyse dediğim gibi illa ağrı kesici, yara bandı, iğne ve iplik olsun. dikmek için. şaka şaka o zaman doktora gidersin kendini sakın dikme.
arkadaşlarını çağıracaksan baştan uyar. ayıp olmaz kimseye öyle götlerini yayıp her seyi sana yıkmasınlar. gelirler on kişi yenilir içilir ertesi sabah farklı dillerde hoşçakal demiş olurlar.
de baştan " bebeğim\canım\lan ne yiyosanız götürün mutfağa tek başıma uğraştırmayın beni eliniz değmişken mümkünse yıkayın" diye.
rahat ve açık ol.
hem o zaman daha az çatkapı gelirler.
faturalar girecek zaten onu geçiyorum o konuda söz sahibi olmam için meslek değiştirip tedaştan falan bilgi sızdırmam gerekir.
ben elektrikleri kesen amcayla iyi bir diyalog kurdum mesela.
sorumsuz olma zamanında öde faizi var onun.
kötü olacak yanları söyleyeyim.
uzun süre evde yalnız kaldığında öncelikle kendi sesini duyman garip gelebilir. internet kuşu seni. ben geçen şarkı söyledim sesimi duymak için karşı komşum camı kapattı. o kadar alışırlar öyle sessizliğine. arada gürültü yap.
bak benim yan komşu allah bozmasın çatır çatır yani. örnek fazla oldu. olmamış da olabilir gerçekçi yani. milleti kıskanma onlar çok kişili yaşıyorlar.
eh sonracığıma film izlerken insan biraz kötü oluyor. yanındakini dürtüp salak salak gülmek yok. arada bir kahkaha atarsın tabi. ama kısa ve net olacak. üstüne yorum yapılmayınca uzamıyor çünkü.
bazı şeyler aynı kalacak. öğrenciysen yine ders çalışmayacaksın, yine ayın yedisini bekleyeceksin falan filan.
kendi ruhum sıkıldı yemin ederim bak anlatırken.
şimdilik bu kadar. unutmadan git kapıyı camı ocağı şofbeni kontrol et. benim sıralamam bu. abdest sırası gibi ellerağızburunyüzkollar..kapıyıcamıocağışofbeni...
Her an içiçe olunan insanlardan durumlardan ve bunların sonucunda ortaya çıkan karmaşık ilişkilerden kaçmanın bir yoludur.
işin içine başka insanlar girmeye görsün zaten bir anda her şey değişiyor.
Bi kere evet üzerindeki sorumluluğu bir nebzede olsun azaltıyorsun.Sonucuna katlanmak istemediğin için yapmamayı tercih ettiğin isteklere artık son! Son son ama bu seferde o isteklerin artık hayatının bir parçası haline geliyor bundan sonrada başkalarıyla birlikte yaşamaya dayanamaz hale geliyorsun.Sonradan bunu dayanabilinir hale getirmeye çalışmaksa apayrı bir mesele..insanın kendini daha iyi tanımasına sağladığı yarar çok büyük ama sorumluluktan kaçmaya çalışırken aslında daha büyük bir sorumluluk üstlendiğinin farkında olmayabiliyorsun ilk zamanlarda.insanların müdahale edemeyeceği özel alanın bir odadan taşıp bir ev haline dönüşüyor.Kendinsin işte özgürleşiyorsun git gide ama bu toplumsal özgürlük haklar vs değil.Başka bir bilinç bu kendi içindeki özgürleşme bilinci..Sonrası bir kısır döngü ki sorma.Bir gün en huzurlu anlarını yaşarken ertesi gün dünyanın en yalnızı en karamsar insanı olabiliyorsun.işte o zaman o koca duvarlar üstüne yıkılıyormuş gibi oluyor.eh tek başına yaşamak gibisi yok orası kesin ama ..sonuç? Bilmem.