evet efendim , misal şimdi izmirden hayır oyu çıktı diyelim , kutlama yapan chp liler "izmir laiktir laik kalacak" diye bağırır. hani laikliği oyladığımızı sanıyor garibim...
eli sikinde gezen tarak kafalıları siklemeyn kemalistmiş.
amca dedim bak sözlükte ne güzel bir başlık açmışlar oku da ibret al dedim şöyle bir baktı ; sen de yazabiliyosan söyle de gitsinler önce bir youporn açsınlar ktunnel'den sonra da samanyoluhaber'de rahatlasınlar fazla düşünmesinler yoksa devreleri yanar bunların dedi...
tehlikenin farkında mısın gibi saçma sapan bir sloganla ortalığa dökülen cumhuriyet gazetesi okuru kemalisttir.
söylemeden geçemeyeceğim;
kürtçe'ye ölümüne karşı çıkıp fransızca-ingilizce-ispanyolca gibi yabancı dillere hoş görü ile bakan, öğrenmek için çabalayan, öğrenmenin bir erdem olduğunu söyleyen piçleri buradan kınıyorum. tamam, dillere hoş görü ile bakılır, ögrenmek için çabalanır ve ögrenmek bir erdemdir fakat kürtçe'ye karşı tavrınız bu kadar açık ve net iken diğer dillere yavşak bir tavır sergilemeniz türkiye'de yaşayan bir kürt olarak zoruma gidiyor...
kemalist aydınlanmayı doruklarda yaşadığım günlerden bir gün öğlen saatlerinde atatürk imzalı kravat iğnemi ve oklu parti rozetimi takıp yemek molasına çıktım.
işyerinden arkadaşlar sokağın başında yeni açılan lokantanın yemeklerini çok övmüşlerdi, o gün orayı denemeye karar vermiştim. lokantanın kapısından içeri girerken dışarıya konmuş masaları silip temizleyen bir genç gördüm. esmer, kara kaşlı, kara gözlü bir delikanlıydı.
istediğim yemeklerin siparişini verdikten sonra, kırmızı logosunu herkesin görebileceği şekilde tutarak koltuğumun altında getirdiğim cumhuriyet'i açtım okumaya başladım. ülke gerçekten çok kötüye gidiyordu, şeriatçılar, kürtler, liboşlar enteller, batıya satılmış hainler elbirliği ile cumhuriyetin kazanımlarını elimizden almaya çalışıyorlardı. keşke atam hayatta olsa bizi bunlara karşı korusa diye düşündüm bir an. dünyayı zamansız terk eden yüce önder için gözümden 2 damla yaş akıttım. "bokunu yirim ben onun" diyen çocuk aklıma geldi, duygulandım. muhteşem bir yeni nesil geliyor diye düşündüm. ülkeyi düşmüş olduğu karanlıklardan kurtaracak olan nesil buydu işte. nihayet yıllardır gülmeyen bahtımız gülmeye başlayacaktı.
derken girişte gördüğüm masaları temizleyen delikanlı ile içeriden bir başka kişinin aralarında konuştuklarını duydum.
kulak kabarttım, aman allahım! bunlar anlaşılmaz kargacık burgacık dillerden biri ile konuşuyorlardı, bunu hemen engellemeliydim.
sandalyeden fırlayıp aralarına bir hışımla girdim siz ne konuşuyorsunuz bakalım diye çıkıştım.
"yemeği soğutmadan götür amcan memnun ayrılsın lokantamızdan diyordum çocuğa" diye cevap verdi orta yaşlı olan.
"ben sizin konuşmalarınızdan böyle anlamadım ama, muhtemelen yüce atatürk'e hakaret ediyor ve ülkeyi bölme planları yapıyordunuz." dedim
"yahu amca git işine allasen ne bölmesi, ne hakareti bizim işimiz olmaz öyle şeylerle" dedi.
"o zaman türkçe konuşacaksınız burası türkiye" diye çıkıştım.
"amcacığım ben anamdan doğduğumda kulağıma söylenen ninniler bu dildeydi. kendi çocuğumla da bu dilde konuşmama neden bozuluyorsun". dedi.
"sizler ekmek yediğiniz yere ihanet ediyorsunuz, defolun gidin başka ülkelere, bu ülke bizim" diye dersini vermeye başlamıştım ki..
"oğlum amcayı kapıya kadar geçir, tamam böyle müşteri lazım değil bize gitsin yemeğini başka yerde yesin" diye seslendi oğluna.
kendi ülkemde bir mekandan kovulmak zoruma gitmişti ama bu yaşlı halimde onlara fiziksel olarak direnebileceğimi sanmıyordum.
"kolumu tutmayın ben çıkarım" dedim.
kapıdan çıkarken madam melahat şakir ile karşılaştım
"bonjur bay ascended ... koman-t-ale vu?" dedi
"mil mersi bayan melahat şakir... e vu?" diye cevap verdim.
caddede yürürken ona katıldım ve geçmişteki güzel kemalist günleri andık.