tehlikeli oyunlar

entry251 galeri2 video3 ses1
    51.
  1. 50.
  2. Oğuz Atay'ın "Günlük"* isimli kitabında bu muhteşem metnin ortaya çıkış sürecini tüm detaylarıyla görebiliriz.
    2 ...
  3. 49.
  4. 48.
  5. --spoiler--
    bir yaşantıyı tam bitirmeli. hiç bir iz kalmamalı ondan. yeni yaşantılar için. bunu önceden bilseydim, yaşantı milyoneri olmuştum
    --spoiler--
    6 ...
  6. 47.
  7. 46.
  8. 45.
  9. 44.
  10. yeni bir nesil var. bunalımın bu'sunu * bilmeyip zorunlu bohem yaşayanlara özenip oğuz atay okuyor, ben oğuz atay okuyorum diye etrafa kayıtsız gözlerle bakıyorlar. amına koduğumun gençliği diyorum. okuduklarını anlamaktan daha fazla uzak olamayan başka bir nesil yoktur heralde. gözümdeki okur yazar bilir entelektüellikleri bugün issiz adam' dan çıkarken ruh halimin bokluğuyla ters orantılı yakınlık duyduğum çiçek satan çingeneden çok daha düşük seviyededir. içimi döküp hepinizin kafasına sışıyım demek istiyorum onlara. bu kitabi elinde gezdirip kayıtsız umursamaz takınan kafasız dallamalara...
    4 ...
  11. 43.
  12. homo ludens'likte son noktadır.

    ''hepinize göstereceğim: bir köle tutacağım kendime. insan hakları filan vız gelir bana. ulan köle, diyeceğim: ben napolyon muyum? napolyon'sun generalim diyecek. yalan söyleme köle diyeceğim, değilim. napolyon'sun diye tutturacak, burnumdan getirecek. değilim diye tepineceğim; sen aşağılık bir kölesin. napolyon'dan ne anlarsın diye hakaret edeceğim ona. canını çıkaracağım, evden kovacağım; gene direnecek, senin gibi napolyon görmedim diye, işte diyecek şöyle şöylesin; napolyon'dan daha üstünsün. asla kabul etmeyeceğim; fakat, onu da napolyon olduğum düşüncesinden vazgeçiremeyeceğim. ne yapsam fayda etmeyecek. fakat.. bir de sonunda bıkarsa ve peki napolyon değilsin derse, onu gerçekten kovacağım. dünyada köle mi kalmadı? benim gibi köle bulamazsın diye çırpınsın bakalım. kölenin iyisi kötüsü olur mu? en iyi köle, aslında en kötü köledir. cahil olsun zararı yok. bir iki karşılık vermesini öğrenecek zaten. nedir ki bu kadarcık bilgi? ingilizce biliyor musun köle? diye soracağım, yes diyecek o kadar.'here i come' doğru mudur üstadım diyeceğim. yes diyecek. bu kadar kolay işte. bir araba söze ne ihtiyaç var? cahil olursa, üstelik aptalca övmesini de beceremez. daha iyi. ne oyunlar yazılır böyle bir köleyle albayım, değil mi? cinsiyeti bile olmaz böyle bir kölenin. erkekçe bir ilişki istediğim zaman hemen kadın oluverir. napolyon bile olur, istediğim zaman. bana bak napolyon, derim ona; sende iş yok. haklısınız asteğmenim diye karşılık vermez mi? çok eğleneceğiz albayım.''
    3 ...
  13. 42.
  14. 41.
  15. 40.
  16. hayattır.içinde yaşadığımız soluk alıp verdiğimiz,bastığımız zemindir.ne zaman,nerde , ne olacaığını bilmediğimiz ve üstlendiğimiz rolümüzü en iyi şekilde oynamaya çalışırken başımıza isteğimiz dışında gelen olaylar ve yaşattığımız olaylar bütünüdür.bazen bilerek ve isteyerek bazense aklımızın ucuna bile esmeden..hayat bir sahne bizse içindeki renkli oyuncular.kimisi siyah:mat,asil sert, kimisi kırmızı:hırslı,ateşli,kimisi ise yeşil:sakin,duyarlı ve temiz.hayat bir renk cümbüşü..o renklerin nerde uyumlu nerde tehlikeli,nerde huzurlu olacağı bilinmez bir gerçek.
    0 ...
  17. 39.
  18. 38.
  19. 'kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor. '
    4 ...
  20. 37.
  21. insan beyninin diğer beyinlere yapacağı en büyük oyun.
    bugüne kadar okuduğum bütün kitapları bir köşeye atmamı sağlamış düşünce gücüm.

    ben susarken bana ben anlatan.
    sevgi ile sevgisiz bilge ile bilgisiz olan.

    okunabilecek en güzel kitaplardan biri.final zamanı ders çalışmamı engelleyen kitap. kaldığım dersler feda olsun.
    0 ...
  22. 36.
  23. tabiri caizse alıp başını gitmek istiyor fakat alıp gitmek istediği baş onun değil k. bütün organlarım böyle hastalıklı bir başın buyruğunu dinlemek istemiyorlar. hastalıklı beynimin de de oyunları var: büyük hayaller kuruyor ve ne yazık ki beceriksiz organlarıma söz geçiremiyor. onlar da aklımın yaşantısını rezil ediyorlar.
    0 ...
  24. 35.
  25. trajikomik bir iç sürgün. bol haha'lı karmaşa. aslında biz. 'kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.'
    4 ...
  26. 34.
  27. oyun olarak görenler için aşk en tehlikeli oyundur kimi yakıcağı belli olmaz.
    1 ...
  28. 33.
  29. şişe çevirmece, adam asmaca, deneme yanılma, körebe, saklambaç..
    1 ...
  30. 32.
  31. 31.
  32. *

    "- neden öldü?
    - kalpten öldü elbette.
    - kalbi mi vardı?
    - evet, kalbi olduğu için, oyunları çok ciddiye aldığı için öldü.."

    ---

    ".. görünüşte ilerlemiş bir durum yoktu. oysa ben, bütün cümlelerin baş tarafını kaçırdığımı çok iyi biliyordum; oyuna geliyordum. bütün oyuncular, provaya gelmeden önce yaşadıkları maceraların izlerini taşıyorlardı. iyi ezberliyemedikleri rollerini oynarlarken de ayrıca özel bir yaşantıları vardı. ben bu geçişleri bir türlü sezemiyordum; benim hayatım sürekli bir oyundan ibaretti. bununla birlikte, prova başlayınca her şeyi unutuyordum; ikinci piyesteki oldukça uzun olan rolüme kaptırıyordum kendimi. sonra kısa bir ara verilince, uyanıyordum.

    işte ondan sonra kardeşim hidayet, insanlığa öfkem başlıyordu; belki de ilk öfkelerimi bu oyunlar sırasında duymuştum. çünkü, bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum. kendime kızıyordum: çünkü oyuna geliyordum, anlıyor musun oğlum hidayet? oyuna geliyordum. oyuna gelmemeliydim bana oyun oynanmamalıydı. bütün gücümle uyanık kalmalıydım; başkalarının rüyalarını görmemeliydim. ve kardeşim hidayet, öfkelenince de onların bütün kusurlarını, küçüklüklerini, daha önce hoşgörüyle karşıladığım kendini beğenmişliklerini daha şiddetle görüyordum ve unutmuyordum. onları kıskanıyordum onları beğenmiyordum. oynadıkları oyunu hiç anlamıyorlardı. yaşamak istiyorlardı, en çok buna kızıyordum. "

    ---

    " siz bilmezsiniz albayım : insanlık tek başına kollarımda can verdi. yanında kimseler yoktu. "

    ---

    "yoruldum albayım. yoruldum, yoruldum, yoruldum....."

    ---

    oturdular. sigara falan."hep böyle yaşamayı düşünmüyorsun heralde" hikmet kahveye uzandı. ( acele etme ) kahveyi almadan geri çekildi:düşünüyorum yani nasıl yaşamak gerektiğini düşünüyorum, demek istedim. şimdi oldukça vaktim var düşünmek için. bir de geçmişim olmasaydı, çok rahat edecektim. bazıları da sadece geçmişimi düşünmek için gecekonduya çekildiğimi söylüyorlar." "kimler?" hikmet güldü: "içimdeki bazıları"

    ---

    ...ikimiz de bu dünyanın insanı değildik. iyi kötü bir şeyler yapmağa çalıştık. ben suçluyum: sevgi'den farklı olduğumu gizledim. gene de bizi yargılayanlara karşıyım. ne yazık, sonunda haklı çıktılar. onlara göstermeliydim. fakat anlatması çok zor: benim becerebileceğim bir iş değil. neler söyleyeceklerini duyar gibi oluyorum; duymak istemiyorum. bir fırsat daha kaçırdık. sevgi, kendisini ve olanları hiç anlayamayacak. ben bir şeyler yapabilseydim. başım ağrıyor, yorgunum. boşu boşu denecek, boşu boşuna. işte buna dayanamıyorum..

    ---
    "azgelişmişülke göndeririz; yardım gönderirler. zelzele, toprak kayması, sel felaketi

    göndeririz; çadır ve heyet gönderirler. asker göndeririz; teşekkürler gönderirler.

    binzorluklayetiştirdiğimizdeğerler göndeririz; dışülkelerdeçalışanyabancılaristatistiği

    gönderirler. gerçekinsanlarımızı göndeririz; bizeordanmektup gönderirler."

    ---

    "-gerçek nedir hikmet amca?
    -gerçek, iki nokta üst üste koydun mu?
    -koydum hikmet amca.büyük harfle başlanıyor değil mi?
    -hepsini büyük harfle yazsaydın. gerçeğin de soluna çiçek yapma sakın.
    ...
    -yaz bakalım: gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
    -birimi var mı hikmet amca?
    -birimi insandır.."

    ---

    "kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.."
    5 ...
  33. 30.
  34. ...

    "Bu nedenle, beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım. Bir filmde görmüştüm doktor: Senin gibi gene bir doktor olan ve sözüm meclisten dışarı, delice planlar kuran Frankeştayn adlı biri, büyük bir bilim adamını öldürerek beynini çalıyordu. Ona karşı koymak isteyen iyi niyetli bir genç adam da Frankeştayn'la mücadele ederken, içinde beynin bulunduğu kavanoz kırılıyor ve cam kırıkları bu üstün beyne batıyordu. Biliyorsun filmlerde bu iyi niyetli genç adamlar olmasa her şeyin sonu çok kötü biter; üstelik bu işin sonu, iyi niyetli adama rağmen çok kötü bitti: Cam kırıkları hiçbir zaman beynin üzerinden tam manasıyla temizlenemedi; çünkü beyin zarının zedelenmesinden korkuldu. Bence bu tehlike göze alınmalıydı; fakat o zaman bu başka bir hikaye olurdu ve biliyorsun ki doktor, ben bütün hikayelerin başka türlü olmasını isterim aslında. işte doktor, yukarıda sözü geçen beyindir kafamın içindeki.."
    1 ...
  35. 29.
  36. işte bu ahşap evimde, bir gece için de olsa, seni barındırıyorum; bir işe yaradığımı hissediyorum. Son zamanlarda neye yaradığımı pek bilemiyorum da. Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum.

    Ses vermeyen tahtalara basarak ilerledim albayım; odanın kapısına varmak üzereydim. Hemen mutfağı düşünmeğe başladım: Eski çayı musluğa dökerim; hepsini değil yalnız suyunu. Islak yaprakları da çöp tenekesine. iki bardak, kaşıklar, tepsi, çay kutusu, demlik, şeker... (Belki yaşantım kolaylaşıyordu; fakat, her olayı daha yaşamadan eskitiyordum böylece. Üstelik hayallerimin içine itirazlar karışıyordu: Kafamda gerinerek uyanan arkadaşım, kadınlar her şeyi başka türlü yapar, diyordu.) Bu sırada mutfağa ulaşmıştım albayım. Her şey düşündüğüm gibi çıktı: Uyanan arkadaşım da, çay bardağına uzanırken, kadın özlemi dolu gözlerle baktı bana. ( Ne yapalım? Kadınlarla birlikte yürütemedik hayallerimizi) Yalnız çayla olur mu? dedi gözleriyle. Biliyorsun, karımdan ayrıldım dedim. ( gözlerimle) Sonra mutfağa gidip rafadan yumurta yaptım, ekmek kızarttım. Fakat bir bezginlik gelmişti üzerimize. ( Ben de yorgun hissettim kendimi; mutfağa gidip buz gibi suyla bardakları çalkalamak içimden gelmedi. Oysa, çaydanlığa biraz daha fazla su koyabilirdim önceden. ) Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım. Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeğe başladı; kurduğum hayaller, bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu. Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. Belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.

    oğuz atay / tehlikeli oyunlar
    4 ...
  37. 28.
  38. 27.
  39. -gerçek nedir hikmet amca?
    -gerçek, iki nokta üst üste koydun mu?
    -koydum hikmet amca.büyük harfle başlanıyor değil mi?
    -hepsini büyük harfle yazsaydın. gerçeğin de soluna çiçek yapma sakın.

    ...

    -yaz bakalım: gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
    -birimi var mı hikmet amca?
    -birimi insandır!

    o kadar ki;

    tutunamayanlardan daha başarılı bir kitap ismi söyle deseler diyebileceğim yegane kitap!

    * kinyas ve kayrayıda koyalım da teslisimiz tam olsun!
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük