önce belirteyim ki, eleman derken personel manasında değil. hani, 'eleman gelmiş bana dayılanıyor' cümlesindeki gibi yani...
hayatımın her döneminde gördüm böyle adamları. başına bi iş gelir, gotü yemez sesini çıkaramaz ama tehlike geçip de sular durulduğunda mangalda kül bırakmaz. eser, coşar, gürler. türlü artislikler sergiler. örneklerle pekiştirmek isterim, ne dersiniz? (sunum yapan halkla ilişkilerci tribi)
seneler evvel, daha bıyık adına 6şar tane tüyümüz olduğu ve onlarla büyük gurur duyduğumuz zamanlar. o yaşta bi böyle 'ben istediğimi yaparım, biz süperiz, kimse bize bi bok yapamaz' psikolojisi var ya, öyleyiz işte. yaz tatilinde köydeyiz. yaz akşamları serin olduğundan, ısınmak için ateş yaktık, ateşin başında o yaştaki çocuk neden bahsederse ondan bahsediyoruz işte. ateşin hammaddesi de bi bahçenin çiti. biz tam delikanlılığımızın doruklarındayken bahçenin sahibi geldi ve gayet sert ve kırıcı bi üslupla (çiti niye yakıyorsunuz lan şerefsizler) çiti neden yaktığımızı sordu. 6 kişiyiz ama tek cevap yok tabi. adam s.kti, soktu, koydu, etmediği küfür bırakmadı. yorulunca da çekti gitti. adamın gitmesinden yaklaşık 37 saniye sonra en delikanlı takılanımız 'bi kelime daha etse girecektim şerefsizim'dedi ve ben orda hayatı sorgulamaya başladım. ne bi kelimesi lan artis! adam dağarcığındaki tüm küfürleri etti ve yorulup gitti. ne bi kelime dahası?
aha tam da böyle, tehlike savuştuktan sonra coşan eleman. fırçayı atıp giden patronun arkasından coşar, minibüsten indikten sonra coşar.
aslında, tehlike diye kısıtlamamak lazım olayı. cesaret gerektiren her durumdan sonra gözlemlenebilir. misal, barda karşı masadaki daş gibin kız kalkıp gittikten sonra 'lan tam yanına gidecektim' filan der. der abi, yüzsüz adam.