Asıl bulunduğu yerden uzaklaşabilmesi için gerekli olan alandan mahrum
bırakma fiili. "Kişiliğinizi parçalamaktan başka hiçbir amacı yoktur tecritin"... demiş ispanyol, F tipinde 16 yıl yatan Tomax Carrera Juarros ve şöyle devam etmiş:
"insanların 15 gün tecritte kalarak konuşmayı nasıl unuttuklarını, daha
doğrusu konuşmadıklarını gördüm. Dünyadan ve hayattan koparılmışsın, ama hala
varolduğunu biliyorsun. Biliyorsun ki hala bir sesin var, ama senden alınmış
istesen de sesin çıkmıyor".
"insan uzun süre kapalı bir odada kaldığında, hiçbir ses duymadığı ve hiçbir insan görmediği zaman, pencereden dahi bakamadığı zaman, yani ses, görme gibi uyarıcıları almadığı zaman, hastalanıyor. Bu bir işkence. Hiç delil bırakmayan bir işkence. Yani vücutta herhangi bir yara izi yok. Ama
insan farkediyor. Çünkü bilincini kaybediyor. Hafıza kaybediliyor. Gerçekle hayal arasındaki çizgi kalkıyor. insan konuşmayı da unutuyor, konuştuğunu ve düşündüğünü ayırt edemiyor. Yıllar sonra dışarı çıktığımda, insanlara soru
soruyordum ama cevap alamıyordum. Çok kızıyordum. Sonra farkettim ki konuşmuyormuşum, sadece soruyu düşünüyormuşum"...
insan, tecriti kelimelerle
anlatamıyor. Serbest kaldıktan sonra, tecriti insanlara anlatabilmek için
birçok etkinliğe katıldım. Her seferinde farkettim ki, insan bunu anlatamıyor. Bunu ancak yaşayan anlayabilir. Tecritin, insanın kişiliğine verdiği zararları hissediyorsunuz, ama anlatamıyorsunuz. Bunu anlatabilecek kelimeler yok.
Sorun da burda zaten.
Anlaşılıyor ki tecriti uygulayanlar bunları yapmak istiyor. Tecrit nereden gelirse gelsin buna karşı çıkmak insan olmanın gereğidir.
Tecrit, bir insanlık suçudur.
Bu suçu işleyenler muhakkak bir gün insanlığa hesap vermek zorunda kalacaktır.
Devletler bu suçu tüm dünyada "Siyasi olarak" işlemektedirler.
Buna "DUR" demek, ben insanım diyen herkes tarafından dile getirilmelidir.
Boran, bir yaban kuştur. Gökyüzünün mavisine bata-çıka, bir maviş kuş...Konmaz hiçbir yere. Yuvasından bozkırlara; koşan sulardan yuvasına... Çok zor yakalanır. Şahin bile tutamaz onu kanadından. Yabandır... Asidir ha; rengi kadar güzeldir...
Güvercin sahipleri pek sevmez boranı .Girer evcil güvercin sürüsüne ...Peşine mutlaka takılan olur. Bazen, sürü bile düşer ardına. Ya vurulur ya da yaralıyken yakalanır...Diğer kuşlarla aynı kafese kapatılır. Hiçbir evcil kuşu yaklaştırmaz kendine.
Hele bir de güvercin besleyenler, evcilleştirmek için kanadının tüylerini çekti mi?.. Vay vay! Yemez artık yemini...Ya açlıktan ölür ya da kafesin demirine kendini vura vura öldürür...
Sesi çığlıktır artık, turna indirir...Ya gökyüzüdür, ya ölümdür Boran!
suçlu, zanlı vs. ne olursa olsun insanın insan olduğunun ayırdında olmayanlarca imzalanmayacak olan bildiridir..
idam cezası ne kadar insanlık dışıysa tecrit de aynı oranda insanlık dışıdır.. öldürmüyoruz ama öldürmekten beter ediyoruz demektir..
cezaevinin amacı suçlu bulunan kişiyi toplumdan uzaklaştırarak tekrar aynı suçları işlemesini engellemektir.. ona işkence ederek "pişman oldum" dedirtmek değil..
hukuk sisteminin de suçluları pişman ettirmek gibi bir misyonu yoktur, olamaz..
bundan bir süre önce kürtçe türkü söylemek bile yasakkken, sırf kendi türkülerini söylediği için cezaevinde ya da gözaltında tecrit edilmiş sayısız kürt vardı.. kürtçe serbest bırakıldıktan sonra bu kişiler ıslah edilmiş suçlular olarak mı karıştılar aramıza? tecrit edildikleri için pişman olup kendi dillerini mi unuttular?
ya da sosyalizm propagandasının yasak olduğu yıllarda, sırf sosyalist olduğu için yıllarını hücrelerde geçirenler? hücrelerinden dışarı çıkınca "ne kadar hayvanmışım, yuh olsun bana, artık sosyalizmden tiksiniyorum" diyerek mi karıştılar toplumun içine yeniden?
demem o ki yasalar değişebilir şeylerdir..
yarın bir gün yasaların değişmeyeceğini ve sırf sözlükte yazdıklarınızdan dolayı tutuklanıp cezaevinde tecrit edilmeyeceğinizi nereden biliyorsunuz? kendi kendinize "haketmiştim canım ben bunu" mu diyeceksiniz?
insansızlaştırma politikasıdır. bir süre sonra -eğer direnme kuvvetiniz yoksa- psikoloji falan bırakmaz insanda. herkes tecritte kalan insandan bahsetmiştir muhtemelen. üst kısımdaki entryleri okumadığımı itiraf ediyorum. ben de tecritte kalan insanın yakınlarının yaşadığı tecritten bahsedeyim. tecritte kalanın yakınları da tecriti yaşar, işkence görür. görüş meselesi vardır mesela f tipi hapishanelerin. görüş alanına gidene kadar iç çamaşırına kadar ararlar insanı. üç kere x-ray cihazından geçirirler görüşçüyü. üç ayrı yerde üst araması yaparlar. boynundaki gümüş kolyeyi çıkarman gerekir çünkü yüce devletimizin güvenliğini tehdit eder kolyen. bilekliğini de çıkarmalısın. ama bu boncuk x-ray cihazında ötemez ki dediğinde onu tutukluya vermeyeceğini bilemeyiz cevabını alabilirsiniz. zaten o bilekliği sen yollamışsındır ama lastiğini söküp yalnızca boncuklarını vermişlerdir ona. lastikle f tipi hücrelerin duvarlarını yıkma kudretini sahip devlerdir çünkü orada yatanlar. o bilekliği vermek devletimizin düzenini bozacaktır. genç kızları onursuzca aramaya çalışmak, 'yerse' yapıp her gelene soyun demek, karşı çıkmayanı onursuzca aramak gardiyanların en birinci görevidir. o gardiyanlardan hamile olanına bakıp düşünebilirsin acaba nasıl bir anne olacak diye. insanlara onursuz şeyleri dayatan, acılarından zevk almaya başlamış gibi duranlar var içlerinde. nasıl anne olacak o kadın ben hala düşünüyorum. küçücük çocuklara tecrit uygulanır sonra. abisini görmeye gitmiştir ama sapık bir katil gibi bakarlar o çocuğa. hatta sapık katillere o kadar kötü bakmıyorlardır muhtemelen. ne de olsa abisi bir teröristtir. abisi düşündüğü için, halkını sevdiği için dosyasında adam gibi bir dava olmadığı halde terörist damgasını yemiştir. oysa o çocuk küçüktür. abisi onun her şeyidir. oysa abisi sevmiştir belki birilerini. abisini de çok sevenler vardır belki. gardiyanların soğuk eli girmemeli araya. aslında ben çok politik şeyler yazacaktım ama sonunda batırdım. her neyse.