ordunu herzaman kuvvetli tut. vatan sevgisini asla unutturma.
bu millet süngüsünü taktığı zaman ucuna takacak emperyalist arar.
ama şu var ki, tüpraş ta hala burada. bankalar hala burada. dünyanın gidişatına ayak uydurmazsan, ülken o kadar değersiz olur ki, düşman bile saldırmak istemez. ağzından yel alsın
bu gidişe 'dur' diyecek çok insan var. yeter ki bu halkı eğitmeyi bilelim, onlara gerçekleri gösterebilelim, yeter ki kaçmayalım 'bu ülke adam olmaz' diyip.. elbette bir umut daha çıkar...
vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini..
üzüntüyle gerçekliği kabul edilecek sözdür. ancak Türk milletinin damarlarında akan kan, milleti müdafa durumunda bin Atatürk doğmasına yetecek kadar kuvvetlidir. gerekli durumda gerekeni her şartta yaparız.
bu durumda şu anki ittihat ve terakki'miz cehape oluyor. ama bir fark var. osmanlı, tanzimatla başlayan bir batılılaşma sürecine girmişti. bu ne kadar sağlıklı bir gelişim süreci göstermiştir meselesi ayrı konu. ittihat ve terakki'de bu batılılaşmanın bir halkası olmakla birlikte, kullandığı yöntemler daha çok tepeden inmeci bir zihniyete işaret ediyordu. cumhuriyetin kurulmasından sonra yapılanlar da bu sürecin dışında tutulamaz. yapılan düzenlemeler, aynen uyarlanan kanunlar vs.. bugünlere gelirsek, şu anki cehape çizgisi, son düzlükte bütün bunları terketmiştir. ve bu niyetten vazgeçilmesi de aradaki ulusalcı-ülkücü çizgisini artık yıkmış, ikisinin bir davranmasına, bir algılanmasına yol açmıştır. akp'nin demokrasiyi tam anlamıyla sahiplenmiş bir parti olduğunu söyleyebilmek zor. ancak karşısındaki cehape'nin durumu kendisinden çok daha muhafazakar ve çok daha vahim boyutlarda. yani karşısındakini şeriat yanlısı olmakla suçlayan bir partinin, arap ülkelerine özgü bir dikta rejimiyle yönetilme istemine yorumlanabilecek tutumları garip bir ironi teşkil ediyor.
bu aynılık tespitinden kendine vazife çıkaranlar, belli ki 100 yıl öncesinde yaşadıklarına inanıyorlar. cumhuriyet mitinglerinde atatürk'ün meclisteki fotoğraflarından ziyade, kalpaklı, asker fotoğraflarını taşımaları da elbet bize savaş koşullarında olduğumuzu hatırlatmak için. saatlerin yüz yıl geri alınıp alınmadığı hakkında bir bilgim yok. ancak bazı kafaların çoktan yüz yıl öncesine alındığını farkedebilmek güç olmuyor.
maalesef bu benzerlikler oldukça fazladır.basit örnekler vermek gerekirse; osmanlı imparatorluğu döneminde yabancılara verilmiş imtiyazlar bugün türkiye cumhuriyeti'nin de kanayan yarasıdır. aynı imkan ve olanaklar ne yazık ki vatandaşlarımıza sağlanmamakta yabancıların bir dediği iki edilmemektedir. bugün imf denilen kan emiciler tarafından kredi adı altında dayatılan yüksek faizle geri ödemeli borçlar, osmanlı'nın sonunu getiren bir diğer faktördür. yine bu borçlandırma ile iniltili olarak dönem içerisinde borcunu ödeyemeyen osmanlı, kıbrıs, rodos gibi topraklarının satışlarına daha doğrusu borcuna karşılık topraklarından vazgeçmeye başlamıştır. bugün türkiye cumhuriyeti'nin iktidarı benzer şekilde hareket etmektedir. futursuzca topraklarını ve ana sermayelerini ne tesadüftür ki yabancılaştırmaktadır. osmanlı'nın son dönemlerinde ki batılılaşma çabaları yine osmanlı imparatorluğu'nun sonunu hazırlamıştır. bugün türkiye cumhuriyeti'nin sokaklarında mc donalds'lardan burger king'lerden geçilmemekte her alanda dil emperyalizmi uygulanmakta ve neticesinde yetişen nesil ana dili olan türkçe'yi neredeyse unutmaktadır. osmanlı'nın son zamanlarında ayaklandırılan şeyh sait'ler ve onun gibiler bugün yine hortlatılmakta, "din elden gidiyor bu laiklik ve din bir arada olamaz" vesveseleri halkın kulağına fısıldanmaktadır. osmanlı mebusanları'nın basiretsiz duruşu bugün ki meclis ile neredeyse simetrik bir görüntü oluşturmaktadır. iktidarından muhalefetine kadar hiçbir varlık gösteremeyen parlamento gerçek halkın sesini duyurmak yerine yabancılar ne derse onu yapmakta, dirayetli bir tutum içerisinde olamamaktadırlar. tüm bunlar yaşanırken halkın herşeye ilgisiz kalması ve uyutulduğunu anlayamaması ise elem verici bir hadisedir. osmanlı'nın son zamanlarında özünde vatanperver olan kişilerin dahi ayırt edemediği bir gerçek vardır ki cumhuriyetimizin kurucu ulu önder gazi mustafa kemal atatürk çok net ve apaçık bunu ortaya koymuştur. ne abdmandacılığı ne ingiliz uşaklığını kabul etmemek ve tam bağımsız bir cumhuriyet kurulmasıdır. işte şimdi de aynı civarda dolaşmakta olan türkiye farkında olmadan abd ve ingilizlerin alçak oyunlarının içerisindedir. kardeşi kardeşe kırdırarak osmanlı'yı bölüp parçalayan bu zihniyet bugün türkiye cumhuriyeti'nin de başına musallat olmuştur. Atatürk'ün söylediği 3 temel konuda bağımsız olmak şarttır ki bu koşullar olmazsa olmazlarımızdır. kaldı ki dünya üzerindeki tüm egemen devletler içinde durum aynıdır. bu 3 temel şart önce ekonomik bağımsızlık. bu maalesef osmanlı'da kalmamış bugün de bitirilmiştir. ikinci olarak siyasi bağımsızlık ki osmanlı'da kalmamıştır bugün de siyasi yelpazemiz maalesef ekonomik nedenlerden dolayı zorbalıkla kısıtlanmaktadır. askeri bağımsızlık derseniz osmanlı'da bırakılmamıştır, bugün de ekonomik bağımsızlığımız olmadığından dolayı askeri bağımsızlığımızın da olması mümkün değildir. bütün bunlara karşı yapılması gereken osmanlı'nın küllerinden yaratılmış türkiye'yi bitirip yeni bir sayfa açmak değil, kurulmuş cumhuriyetimize sahip çıkacak birer nefer olmak ve bu sömürgeciliğe kardeşçe, omuz omuza dur diyebilmektir. böylelikle bu makus talihimizi yenmemiz mümkün olabilecektir.
edit: yakın tarihte bilinen şeyh sait ayaklanması, cumhuriyet kurulduktan sonra 1925 tarihinde gerçekleşmiş bir olaydır. lakin şeyh sait ayaklanmaları osmanlı'nın son dönemlerinde birinci dünya harbi esnasında da var olduğu, osmanlı topraklarının bölünmesi gerektiği yönünde ayaklanmaları bulunduğundan dolayı yukarıya yazılmıştır.
güzel ülkemizin kötü durumunu zil takıp oynayarak takip eden bazı basın yazarımsılarının yaptığı benzetme.
"yıkılsa da gavur götü yalasak" diye beklemekteler.
(bkz: nah çok beklersin)