Taşınmak kadar
Hüzünlü bir kırık yoktur
Bir kopma bir yaralanma
Gizlenmiş bir hıçkırık yoktur
Şarkıları vardır ya büyük olayların
Taşınmanın da bir şarkısı olmalı dedik
Şimdi onu okuyalım
Şarkısını taşınanların
Çocuklar dikkat edin
Bir şey unutulmasın
Mangalın kapağı
Tuz kutusu
Teyzemin başörtüsü
Ihlamur torbası
Sürahinin örtüsü
Kırılmasın dikkat edin
Safran kavanozu
Çocuklar dikkat edin
(Şangır şungur)
Ah kırılmasın
Kırılmasındı
Anneannemin lambası
(Kamyon sesi gelir)
Her şey tamam mı
Her şey tamam
Anne her şey tamam
Tastamam
Ama babamın
Şu pencerede kalan
Bakışlarını
Alamadım bir türlü
Çakılmış köşesine
Alınmıyor alınmıyor
Babamın bakışları
Kırılmıyor da
Yerlere de düşmüyor
Orada
Duruyor hava gibi
Taşınmıyor anne
Babamın bakışları
Taşınmıyor
ölümden sonra depresyona neden olan ikinci faktör. bu gerçeği öğrendiğimde abartı gelmişti ancak beni ben yapan şehirden kopmak zorunda olduğumda anlıyorum ki çok doğru imiş. fiziksel yıpratıcılığı bir yana insanın anılarını oluşturan kaldırım taşlarından, hergün görmeye alıştığı yan bahçe çitinden, günün ilk saatlerinde burnuna gelen kokudan, sokaktaki kedilerden koparan şeymiş. tebdil-i mekandaki ferahlık, kopulan yerin açtığı yaraları nasıl dindirir muamma.
taşınmak anıları teker teker valizlere, bohçalara sıkıştımak. en değerli bardakları, porselenleri, anılar gibi kırılacak yazıp kolilere doldurmak ne kadar acı, bir kenti bir ev terk etmek..
dönmemek üzre gidilen şehirler yürüdüğümüz sokaklarda soluğumuzun izi durur oysa..son bir kez dönüp bakmak isteriz ama gözlerimizin orda kalmasından korkup bakmayız..çünkü orda biz varız..kendimiz hala ordayız.. ruhumuz orda.. götürebildiğimiz gözlerimizdir yeni bir eve yeni bir kente..taşınmak gözlerimizle, ruhumuzla değil..sadece gözlerimizi taşırız gideceğimiz yere..
çocukluğunuz ve ilk gençlik yıllarınızın geçtiği mahalleden taşınıyorsanız, taşınacağnız yer kat kat iyi bir yer dahi olsa insanın içine garip bir hüzün bırakan olaydır.
çocukluğunuz geçer gözlerinizden, kulağınıza sokak sesleri dolanır. artık saçlarınız kış günleri is kokmayacağı için üzülürsünüz.
sokaktaki pet şişeleri yuvarlayarak yürümeyi özlersiniz.
yatağınızda ağladığınız geceler gelir aklınıza, ne günleri, ne acıları saklamıştır duvarlarınız..
duvarlarınıza, anıalrınıza dokunur veda edersiniz yavaş yavaş. merdivenleri inmek acı verir kapıyı örtemezsiniz bitürlü.
doğum gününüzü kutladığınız akşamlar, ankarayı izlediğiniz balkonunuz, kardeşinizle gece fısır fısır konuştuğunuz odanız...
bir evi yuva yapan değerlere sahipseniz o evde, gideceğiniz yer saray olsa ayrılmak zor gelir insana.
ve sessizce dersinizki ağlarken, hoşcakal çocukluğum,ilk gençliğim,kırık dökük kaldırımlar, eğri büğrü yollar, is kokan mahallem...hoşcakal...