80 li yıllarda istanbul için söylenmiş bir sözdür,varoşlardan insanlar büyük umutlarla istanbul' a gelirler daha ilk dakikadan hayal kırıklığı ile karşılaşmışlardır,öyle ya geldikleri yere hiç benzememektedir bu şehir,insanları farklıdır doğudaki o saflık,temizlik burada yer değiştirmiş üçkağıtçılık,yalan dolan ve suça dönüşmüştür.ellerinde çantaları ile dolaşırlar istanbul sokaklarında öyle ya umutları vardı,zengin olacaklardı rahat yaşam süreceklerdi.şanslı olanlar bir inşaata girerler,daha da şanslılarsa bir restaurantta bulaşıkçı olurlar,ya da amele pazarında saatlerce beklerler belki iş çıkar umuduyla.öyle ya istanbul burası taşı toprağı altın şehir ne de olsa.şanssız kesim de vardır elbet,onlar da kendilerini bir anda arka sokaklarda bulurlar,bambaşka bir dünyaya açılan bir kapıdır istanbul un arka sokakları,artık çok geçtir herşey için ve aynı kaderi paylaştığı birkaç arkadaş ile beraber sarılıp hep bir ağızdan aynı türküyü söylerler.''neden geldim istanbul'a,tutuldum kaldım avare,şimdi bin kere pişmanım,vakit geçti ne çare.''
istanbul açısından doğruluğu hala kanıtlanabilirdir. herhangi kıytırık bir yerde evin metrekaresi bin tl'den başlar. merkeze doğru geldikçe fiyat daha da artar. hele şöyle deniz kenarında bir yer alayım diyorsanız eh, çuvalla altınınızın olması gerekir.
kanımca levent kırca nın en iyi filmidir. film çekileli 40 yıl olmuş ama düzen aynı düzen. eskiden filmler bile kaliteymiş. isyanı var. bir şeyleri eleştiriyor. sistemi sorguluyor. şimdi haha hihi bomboş filmler.