ulu önderi başöğretmen, yoksulun babası, düşenin dostu, namaz kılan, yüce insan recep tayyip erdoğan'ın gönlünün ummanlar kadar zengin, cebinin ise bir derviş kadar boş olmasıdır.
halkının refahı için yanıp tutuşan ulu önder kendisine gelen onlarca teklifi gerçek bir müslüman edasıyla reddetmiş, sadece ve sadece halkı için savaşmıştır. isetese gemiler, villalar, arabalar, yatlar, katlar alabilecek durumda olan bu büyük önder tek bir kuruşa bile tamah etmeyip cebini doldurmamış üstüne üstlük yeri gelmiş cebinden vermiştir.
sonuç itibarı ile kendisi de bu devletin dar gelirli bir memuru olan ulu önder halkından bir gram fazla lokma çiğnememiş, komşum aç iken ben nasıl tok yatarım diyerek bütün lükslerden, şatafattan feragat etmiştir. ancak namaz kılmayan sahte müslüman kesim ve laik kesim her gün yalan haberlerle adını karalamaya devam etmiş kuyusunu kazmaya yeltenmiştir.
namaz kılmayanların ibret alması için:
rivayet olunur ki (kesinliği yoktur elbette) bir gün rockafeller kadar zengin bir kişi ulu önder'in müütevazi çalışma odasına girerek "sen ki hocaların hocası benim hocamın da hocası olan büyük bilgeliğin anahtarını elinde tutan yüce insan dile benden ne dilersen!" diye kükremiştir. önünde (kesin değil elbette) sadece ve sadece öğlen yemeği için getirdiği patates haşlaması olan ulu önder, kafasını kaldırmış bakmış bakmış, zengin adamı süzmüş süzmüş ve o na "gölge etme başka ihsan etmem" demiş ve yemeğine devam etmiştir. işte o andan sonra bu namaz kılmayan zengin adam şaşkınlık ve hiddet içerisinde kapıyı çarpıp çıkmıştır.
kendisi için iftira atan namaz kılmayan kesim bakalım bu kanıttan sonra ulu önder için ne düşüneceklerdir...
namazını kılan gerçek müslümanlar ise bu olay sevinç namazlarıyla karşılamış ve günlerce ağlayarak zikir çekmiştirler...