avrupa birliği, çağdaşlaşma ıvır zıvır hepsi hikâye. nihai hedefe ulaşmak için gizli bir operasyonla milli görüş çizgisinden sözüm ona ayrılan ekip, * kafasına göre kullanamayacağı ve şeriat fikrine ikna olmayacak, yapısı itibarıyle dini yönde değişim gösteremeyecek medyayı tasfiye etmeyi denemektedir.
ülkede hakim medya organları islami tandanslı olana kadar bu böyle devam edecektir.
malezya modeli ılımlı islâm şeriatının alt yapı çalışmasıdır.
sabahtan beri gazete gazete, sözlük sözlük, entry enrty, takip edip anlamaya çalıştığım fakat sonunda olayın nereye gittiğini aslında hiç kimsenin anlamadığını fark ettiğim muharebedir.
daha düne kadar kol kola yürüyen iki patrona ne oluyorda birbirlerine sataşmaya başlıyorlar? başbakan çıkıp en büyük destekçisine sövmeye başlıyor neymiş deniz feneri davasında kendini suçlamış...
ya başbakan bu yolsuzluk davalarından tek çıkar yolu gündemi böylesine sert çevirmekte buldu ki bunu yaparken halkın gözünde birden tekrar süper kahraman görünümü vermeside kuvvetle muhtemel... ya da hakketen bu adam çok namuslu şerefli bir adam. işte gel gör ki bunun böyle olduğunu söyleyen bir kişi bile bulmak çok zor... kendi seçmeni bile karşımıza çıkıp çok haysiyetli bir insan diyemiyor! en fazla bundan öncekiler yapmadı mı yahu? gibi klişe bi cümle kurabilir.
şimdi bu savaşı bir kenara bırakalım ki bu kadar kıt bilgilerin içinde bir şey söylemek bizim için gerçekten çok zor.
e ema diğer medya gruplarına ne oluyor be aga? sabahtan beri fellik fellik arıyorum böyle bi durumda benim aklıma gelen manşetlerin hiçbiri yok. hiçbir gazete manşeti bırak, olayı yorumlamamış. hiçbir gazete derken tabii ki de hepsini okumadım ama sözde doğan karşısındaki akp karşısındaki kuruluşlar hala tırsak tırsak kapının eşiğinden içeriği gözlüyor. lan herkes mi denge yapmak peşinde? şimdi başbakan'ın arkasına koşan yeni yaltakçılar mı görecez yoksa sırf doğan grubunu alt etmek için?
eğer olaylar bu yönde gelişirse işte türkiye hakkındaki tek damla umudum da birilerinin ayaklarının altında kalacak demektir.
beklenen ancak gecikmiş olan savaş. kavganın ana kaynağı akfırat beldesindeki milyar dolarlık formula 1 pisti yakınındaki arzi rantı. sen misin buna bunun yapı ruhsatını bana vermeyen? almanya daki deniz feneri davası geçen seneden beri süre gelmekte ve savcının iddiaları yeni değil ama nedense son 10 gündür meydanlarda. burda erdoğan çok mu masum ? asla 10 mayıs 2007 de maliye bakanlığı petrol ofisi nin borçlarını, 1.2 milyar ytl den 275 milyon liraya indirdi. o zaman biraz aydın doğan ın sesi kesildi.
erdoğan ın düğmeye basmasında anayasa mahkemesi nin akp yi kapatmaması ve gücünü medya gücünün üstüne çıkarması da etkili oldu. artık sev sevme akp tek güç oldu ve asker bile onlarla mutabakat imzalayıp işlerine karışmıyor. dolmabahçe mutabakatında olduğu gibi.
aydın doğan , erdoğan ı mesut yılmaz filan sanıyor ama arkasında fethullah gülen cemaatini, amerikayı ve ab yi almış bir başbakan a karşı ne yapabilir ? tartışılır.
muhtemelen sessiz sakin bir tarafın taviziyle sonuçlanacaktır. aksi halde iki taraftan biri silinir çünkü, ki bu tarafta akp olacaktır. doğan grubunun elinde akpyi silecek ciddi bir belge yığını vardır çünkü. tabi bu da eğer yetiştirilen yeni birileri yoksa büyüklerin işine gelmeyecektir. kısaca muhtemel sonuç el ele biraz daha gidelim olacaktır. ya da kimbilir, yeni tayyeapler yetişiyordur belki..
" onlar yazdıkça ben konuşacağım, onlar yazdıkça ben konuşacağım! " diyerek cesaretini göstermiştir bir kez daha rte. direk siz yazmayın ben de susayım dedi adam. geçinip gidelim böyle dedi. ne cesareti lan. tavuktan beter herif.
tayyip erdoğan için pek de hayırlı bir şekilde sonuçlanmayacak savaş. aydın doğan ve medyasının ne kadar güçlü olunduğu biliniyor,ve akp'nin bugüne kadar gelmesinde en büyük katkı yaptığı da bir gerçek. hangi hükümet aydın doğan'la bir çarpışmaya girse zararlı çıktığı da bir gerçek. akp için iyi günlerin beklediğini söylemek çok zor. belki akla uzan'ı bitirdi ama sözü gelebilir de açıkçası uzan ailesi ile doğan ailesini bir tutmak pek doğru değil doğan ailesi türkiye'nin ekonomisini elinde tutan büyük güçlerden bir tanesi ve yıkılması imkansıza yakın.
tayyip erdoğan'ın benimle pazarlığa oturamazsınız demesi de saçma açıkçası kendisi petrol ofisi ihalesinde ve aydın doğan'ın borçlarına kolaylık sağlamasını hayrına yapmamıştır diye düşünüyorum, kaldı ki emin çölaşan'ı(kendisini hiç sevmem) senin baskılarından dolayı aydın doğan işten çıkartmadı mı o sırada da mı herhangi bir pazarlık yok muydu sayın başbakan?
tez zamanda birbirlerinin başını yemeleriyle sonuçlanmasını beklediğimiz savaş. aslında iyi olacak. bu savaş sayesinde her iki taraf birbirlerinin tüm pisliklerini ortaya çıkaracak. bu zamana kadar birbirlerinin çıkarı için susan iki grup iş kendi rantlarına geldiği zaman o kara kutularını açacaklar. işte belki o zaman göreceğiz daha ne hilton arazileri peşkeş çekilmiş, daha ne deniz fenerleri paraları iç etmiş.
aşağılık olduğunu bildiğimiz düzenin su yüzüne çıkan noktalarından biri bu kavga. ha son kertede bunlar yine barışırlar ya neyse. çünkü birbirlerine göbekten bağlıdır medya ve iktidar. medyanın patronları servetlerine servet katan bir iktidarı pohpohlarlar. iktidar ise tamamen pasifize olmuş bir medyayı her daim sever, okşar.
olan ise sahurda bir dilim ekmek üzerine 4 bardak su içip oruç tutmaya çalışan adama olur. bu iş bu kadar basittir işte.
her iki tarafın da çok güçlü olduğu kapışma. tayyip erdoğan'ın elinde yaptırım yetkisi var ama diğer taraftan aydın doğan'ın koç holding'in medya grubu başkanı olduğunu unutmayın. yanisi, çok büyük bir savaştır; görünen kısmı buzdağı misali küçük bir kısımdır.
birinci belli, ikinci kim? denilen, sonucu baştan belli olan muharebe. her savaşta olduğu gibi bu savaşta da büyük olan! kazanacak. onunda kim olduğu ortada. aralarında geçen konuşmaları hiç de samimi bulmadım. o konuşmalar ne bir başbakana ne de bir medya patronuna yakışıyor. sanki kadınların mahalle kavgası. bu arada açıklananların ülke sorunları olması gerekirken çıkar kavgası olması insanı daha da üzüyor. yarın her ikisi de süttten çıkmış ak kaşık olurlar onda sıkıntı yok da olan ülkeye oluyor.
iki tarafta birbirinin kuyusunu kazmayacak kadar akilli oldugundan sonunda hicbir sey cikmayacak muharebedir, el sikisirlar barisirlar, is bir ruhsata bir manset habere bakar, genelde bu tur mevzular dusene tekme atma durumuna geldigi zaman ancak sonunda bir seyler cikar. keske ciddi ciddi muharebe etselerde ikisindende kurtulsak.
Bu savaşta ikisinden birinin kazanması yine de Türkiye için kayıp olacağından gönül ikisinin de kazanmamasından yana ... Şu bir gerçek ki Doğan grubu gazeteleri hür basın değil sadece çıkarcı basındırlar ... Başbakan belki de hayatında ilk defa doğruyu söylemiştir, umarım ikisi de bu savaştan ağır yaralar alır ve bu ülkeyi rahat bırakırlar ..
özgür basını savunan bir insan olmakla beraber, zamanında başbakan ın bir lafı ile en çok sevilen yazarının yazılarını değiştiren, sansürleyen ve en sonunda yine başbakan ın tek bir lafı ile onu işten çıkaran aydın doğan a beter olsun dediğim tartışmadır. çünkü zamanında bu tarz sansürlerde bulunan kişi şimdi kalkmış "özgür basın, diktatörlük" vs. gibi haddini aşan konulardan bahsediyor.
bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu aydın bey?
medya patronları, yalakalık yaptığı kişilerin sütten çıkmış ak kaşık olmadıklarını bildikleri halde, yalakalık yaparken düşünecekleri bir tablodur.
tencere dibin kara, seninki benden de kara lafı da tam bu mevzuya "cuk" oturmuştur, kullanmadan edemeyeceğim.