böyle bir hak var mıdır? o taytı ben onun derli toplu götüne bakayım diye mi giymektedir, yoksa rahat olduğu için mi?
teşhircilik işi bu olayın neresindedir? nefsine hakim olamayıp bakarsam günaha girer miyim? beni günaha teşvik etmiş olur mu? araya kaçacak kadar dar taytla iki adım önümde yürüyen kadın ne yapmak, nereye varmak istemektedir?
aslinda bir dogal haktir. kisi isterse ciril ciplak gezsin, o kisinin özgürlügüne dokunulmamalidir.
isigin gözümüze yansimasi tamamen dogal bir olaydir. yani; görme ve gördügünü yadirgayip merak edip, bakmak da ayni sekilde dogaldir.
bakilabilinir. kisiye bakarken; o kisi rahatsiz edilmemelidir. ampul görmüs tavsan misali kisiye odaklanilmamalidir. laf atilmamali ve hatta dokunulmamalidir.
bakip ne oldugunu görüp, merak giderildikten sonra yola devam edilmelidir.
hakkı adındaki er kişinin sevgilisi tarafından kurulan cümle...
"tayt giyen kızın götüne bakma, hakkı. yoksa senin ağzına sıçarım." şeklinde devam eder.
kadının o taytı ne için giydiği ikinci ya da üçüncü şahısları ilgilendiren bir durum olamaz. ancak hayvan gibi dik dik bakmadıktan sonra hakediyorsa hayran bir bakış atmak uygun olur diye tahmin ediyorum ..daha ilerisi olmaz olmamalı. erkeklerin g.tüne de bakan çok kadın var ama sadece hayran bir bakış atar işlerine bakarlar. bu tür bir bakış uygun olacaktır.
Bakılsın diye giyilir yazmışsınız da hiç de öyle bir şey yok. Rahat diye giyilir. Belki bozmuyoruz sizi o an ama bakanları daha bakmadan tek tek görüyoruz biz. Rahat olun.
biyolojimiz bize 'bak' der, 'hak' demez; sadece erkek değil, bir kadın da diğer kadınların vücuduna, göt, göğüs, bacak, vs. bakar. hatta erkekler de diğer erkeklerin boyuna, kollarına, ensesine vs. bakar. buraya kadar bir sorun yok, hoş sorun olsa ne olur, canlılar birbirlerini kesiyor işte, evrensel ve çağlar ötesi. aynı oranda evrensel olan başka bir hadise daha var, belgesel izleyenler bilir: bir hayvan bir diğerine uzun uzun bakarsa ortam gerilir, çünkü bakılıyor olmak diğer canlının ilgi alanına girmek demektir, yani potansiyel tehlike olabilir.
meselenin ikinci aşaması ise biyolojinin bir adım ötesinde başlıyor. insan olmak kültür, toplumsal adab, medeniyet, nizam, ölçü, görgü, vs. bir ton başka tantanayı da içeriyor; yani sadece "biyoloji" diyerek işin içinden çıkamayız; yok öyle bir insan toplumu. biyoloji bize bulduğun yemeğe çök, istediğin yere sıç da diyor, ama malum sebeplerden dolayı yapmıyoruz, yapamıyoruz. demek ki biyolojik dürtü bize ilk etapta 'bak' ve 'yap' dedikten hemen sonra 'nerdeyim ben' diye sormak ve buna göre bir tavır almakla mükellefiz. yapmazsak, yani sadece ham dürtüye göre hareket edersek ne olur? sonuçlarına katlanırız.
'hak' denen kavramın alınıp verilmesi doğal değil insani mekanizmalarla belirleniyor. taytlı bir göt bir an için gözlerini aldı, diyelim buna mani olacak bir düzenek, kural, vs. yok, dolayısıyla bu ve benzeri dürtülerin belirmesini örgütleyecek mekanizmalar da yok.
ama ondan sonra bunun ne kadar sürdürüleceği, o dürtü ile ne yapılacağı senin elinde, yani iradende olmalı; aksi takdirde ortada sorun var demektir.