yaklaşık 40 yıl önce beyazıt meydanında; daha sonra katil olmasının getirdiği gururla!! generallige kadar yükseltilen ve o dönemde üssteğmen olan bir subay tarafından silahla vurularak öldürülen devrimci öğrenci lideri.
Ölümünün üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, Mustafa Taylan Özgür'ün katledilmesiyle ilgili sis perdesi hala aralanmış değil.
Taylan'ın kardeşi Hale Özgür Kıyıcı, bu cinayetin aydınlatılması konusunda TBMM dilekçe komisyonuna başvuru yaparak bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi olan Taylan Özgür, 1969 yılında Beyazıt Meydanı'nda sırtından vurularak öldürülmüştü.
Hale Özgür Kıyıcı'nın olayla ilgili kimi yeni gelişmelere de dikkat çekerek cinayetin aydınlatılması, katillerinin bulunması amacıyla TBMM Başkanlığına Dilekçe Komisyonu'na sunulmak üzere bir başvuru yaptı.
Kıyıcının gönderdiği başvurusu şu şekilde;
TÜRKiYE BÜYÜK MiLLET MECLiSi SAYIN BAŞKANLIĞI'NA DiLEKÇE KOMiSYONUNA SUNULMAK ÜZERE
KONU :Araştırma Komisyonu kurulması dileğidir.
OLAY :23.09.1969 yılında öldürülen kardeşim Mustafa Taylan Özgür'ün katil veya katillerinin bulunması hakkında dilekçemdir.
AÇIKLAMA :
1- 08.09.2006 tarihinde TBMM Başkanlığına sunduğum, 02.10.2006 tarihli elektronik başvurum üzerine bana gönderilen cevabi yazıda TBMM içtüzüğü uyarınca Meclis araştırması yapılabilmesi için Hükümet,siyasi parti grupları veya en az yirmi milletvekili tarafından Başkanlıktan bir önerge ile istenmesi ve açılıp açılmamasına da Genel Kurulun karar vermesi gerekmektedir açıklaması üzerine sair haklarım saklı kalmak üzerine işbu dilekçemin Sayın Başkanlığınızca , Dilekçe Komisyonu na sunulması ve gereğinin yapılması için dilekçemin işleme alınması istemidir.
OLAY :
1- Sayın Dilekçe Komisyonu üyeleri, Beyazıt Meydanında kurşunlanarak öldürülen kardeşim, ODTÜ öğrencisi Mustafa Taylan Özgür'ün ölümü ve öldürülüş şekli,katili/katilleri konusunda kamu oyunda yankı yapan yayım/eylem vs hakkında bilgi/duyum sahibi olduğunuzu umuyor,yöneticilerimiz olduğunuzdan en azından bu bilgiye sahip olduğunuzu sanıyorum. . Kardeşimin ölümünden nice sonra ortaya bir katil zanlısının çıkarıldığını, istanbul Adliyesinde yargılandığını ve delil yetersizliğinden beraat ettiğini de bilginize sunuyorum.
2-Aradan yıllar geçtikten ve yaramız küllenmeye başladığı bir dönemde devlet kademelerinde görev yapmış,Amerika'da eğitim almış istihbaratçı Emekli Yarbay Talat Turhan 28.11.1990 tarihinde istanbul Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı bir basın toplantısında kardeşim,Mustafa Taylan Özgür'ün katilini bildiğini,bununla ilgili dosya hazırladığını ve bu dosyayı da dönemin CHP'li içişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e verdiğini, verdiği sırada aynı odada Deniz Baykal, Ertuğrul Günay, Gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun bulunduğunu açıkladı Israrlı sorularım karşısında "Benim korumalarım yok !
Açıklayamam, ben görevimi yaptım.Yetkililer gereğini yapmadı ise benim ne suçum var.O üsteğmen şu anda üst düzey bir asker" diyerek adını vermemekte diretti. Bugüne kadar tüm ısrarlarımıza rağmen bu ÜST DÜZEY GENERAL in adını öğrenemedik. Talat Turhan'ın bu iddiasına göre ; istanbul Ağır Ceza Mahkemesinde adı verilmeyen bir general rütbesine ulaşmış general yerine başka bir şahıs yargılanmıştı. Kimdi bu üst dereceli general, bilmiyorduk. Talat Turhan birilerine iftira mı atıyordu? Bunun da soruşturması yapılmıyor, suskunlukla geçiştiriliyordu. Bu size bize,her kese garip gelmiyor mu? Militarizmin hakim olduğu bir ülkede mi yaşıyoruz? Suç işleyenin cezasını bulacağı bir ülkede miyiz,yoksa değil mi?
3-Bu bilgi üzerine içişleri Bakanına dosyayı verdiğini iddia ettiği sırada aynı mekanda bulunan Uğur Mumcu ile görüşmek üzere Ankaraya geldim. Ve Uğur Mumcu ile görüştüm. Komutan ! diye hitap ettiği Em. Yrb.Talat Turhan ile telefon görüşmesi yaptı ve bana merak etmememi,gerekeni yapacağını söyleye rek beni teselli etti. Talat Turhan'ın açıklamaları Milliyet gazetesinde Melih Aşık'ın köşesinde ve takip ettiklerim arasında Taha Kıvanç/Fehmi Koru ,Can Dündar,Can Ataklı Hasan Cemal,Rafet Ballı,Erbil Tuşalp,Kutlu Esendemir'in köşelerinde yer aldı. Ayrıca ,basım tarihi 1999 olan Talat Turhan'ın "Çeteleşme " isimli kitabında da yer aldı. Amerika'da eğitim almış bir kariyere sahip ve Kontr-Gerilla konusunda kitapları olan bir istihbaratçı olarak kamu oyunda bilinen bu kişinin iddiası ,kardeşim Mustafa Taylan Özgür'ün katilinin o dönemde üsteğmen rütbesindeki bir kişi olduğu ve basın toplantısının yapıldığı dönemde de üst düzey bir general olduğu şeklindedir. Devlet Cinayet işlemiştir cümlesine kitabında da yer veren bu Em.Yarbay'a şimdiye kadar Genel Kurmay!da dahil kimse hesap sormamıştır,veya soramamıştır.
4-Yazılı her yayının daha matbaadan çıkarken belli sayıda Emniyet Birinci Şubeye ve Basın Savcılığına götürüldüğü şeklinde bir bilgiye sahibim. Ayrıca bu kitap kamu oyuna sunulduğuna göre bu iddianın savcılıkça TCK.ilgili hükümlerine göre ihbar olarak kabul edilerek demokratik bir ülkede belli bir soruşturmaya ve kovuşturmaya neden olmasını bekliyor ve diliyorum. iddia sahibi ortada iken, bunun ciddiye alınması gerekir diye düşünüyorum. Kişi orduda görev yapmış,Yarbay rütbesine kadar ulaşmış, MSB Özel kalem müdürü olarak çalışmış ve emekli olmuş, kitapları bulunan ABD'de eğitim görmüş bir istihbaratçıdır. iddiasını mantık sırasına göre özetlemek gerekir ise; Kardeşim Mustafa Taylan Özgür'ün katili , (1) ordu mensubu ve o dönemde üst teğmen rütbesinde bir subaydır.(2) bu basın toplantısının yapıldığı tarihte de üst düzey bir general'dir.
Sonuç; Genel Kurmayda cinayet işlemiş ve general rütbesine kadar yükselmiş bir katil vardır. Ve Talat Turhan'ı açıklamaktan korkutan da budur. Ayrıca şimdiye kadar bu konuda soruşturma yapılamamasının sebebi de bu üst düzey generalin bizce bilinmeyen ama onu korkutmaya yeten ismidir. Yargılanması gereken bir şahsın ki Sivil yargıda kardeşimin bir katil zanlısı yargılanmıştır- General rütbesine kadar yükselmesini ve yargılanamamasını ve tüm çabalarımıza rağmen ortaya çıkarılamamasını benim de bir asker kızı olarak kabul edememem gibi , kamu oyunda en güvenilir bir kurum olarak tüm anketlerde çıkan ordumuza da mal etmek içimden gelmiyor.
Ancak,gerçeğin yakıcılığını da arıyor ve araştırmaya da sonuna kadar tüm engel ve tehditlere rağmen yürümette kararlı olduğumu da belirtirim. Sizden dileğim, bu iddiayı ciddi bulup gereğinin yapılmasını ve bu kişinin iddialarının doğru olup olmadığının araştırılması konusunda bir şaibenin yada iddianın doğruluğunun aydınlatılması için var olan yetkilerinizi kullanmanızdır. Bu son merci olarak başvurumdur. Ulusal onurumu inciteceğini bildiğim dış basın, yayın ve yargı organlarına başvurmak zorunda kalmayacak kadar özgür bir ülkede yaşamadığımı ama bu özlemi taşıdığımı bilerek gereğinin yapılması için sizi cesarete davet ediyor ve her hal ve şart altında gerçek suçluların kimliği kişiliği ne olursa olsun yargılanması gerektiği inancı ile Sayın Komisyonunuza başvuruyorum.
Saygı ile
HALE ÖZGÜR KIYICI
nny*: katillerin, general yapıldığı bir silahlı kuvvetlere sahip ülke..bu ülkenin geçmişi devlet katliamlarıyla doludur ve umarız bir gün evet bir gün bütün bu saçmalıklar son bulacaktır.
babamın, oğlum senin adını taylan koyacaktık aslında demesiyle beni hüzünlendirdiği şu günün onun ölüm yıl dönümüne denk gelmesi yalnızca basit bir tesadüf müdür acaba?
insanı, ülkeni, güzeli sevdiğin için; doğrudan, haktan, haklıdan yana başkaldıran bir yüreğe sahip olduğu için; kokuşmuş düzeni sarsacak bir başkaldırının gençlik içinde filizlenip örgütlenerek ülkeye yayılmasından korktukları için sevgili taylan özgür bundan tam 39 yıl önce ilk tetiği beyazıt meydanı'NDA sana çektiler, seni sırtından kurşunladılar. 39 yıl içinde aynı nedenle kaç güzel, kaç yiğit insan daha faiili meçhul ya da katili bilinen cinayetlerin kurbanı oldu, tam bilemiyoruz. ancak haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın savaşı hiç bitmeyecek. haklıların, doğrudan yana savaşan yiğitlerin öldürülmesi, hakkı, doğruyu ortadan kaldırmayacak. bedeli çok ağır da olsa sonunda hep hak ve doğru insanlık geçerli olacak. seni sevgi, özlem ve onurla kucaklıyoruz.
dedi annesi necla özgür onun aramızdan ayrılışının 39. yılında.
1969 yılıda beyazıt'ta arkadan kurşunlanarak öldürülen, öldürülmesinin üzerinden geçen onca yıla rağmen cinayetin failinin kim olduğu hala muallakta olan, ablası hale kıyıcı'nın çabaları sonucu meclis'te bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verilen ancak zamanının en solcularının meclis çatısı altına girince değişmesi! nedeniyle bu komisyonun faaliyetini yerine getirmemesi sonucu katilini hala bir polis zannettiğimiz devrimci.
hatırla sevgili adlı uyduruk dizide katledilmesi 'istanbul üniversitesi merkez kampüs içinde silahlı halde kaçarken vuruldu' şeklinde yansıtılan devrimcidir. oysa taylan beyazıt meydanında gayet de silahsız halde gayet de bir polis tarafında vurulmuştur.dizide silahlı ve kaçar halde vurulduğunun söylenmesi, katlini silahlı ve kaçar olduğu için haklı göstermiştir. türk dizi dünyasının uyduruk ve kıçından habersiz senaristleri böyle baştan savma senaryolar ile devrimcileri nasıl yansıtmaktadır. artık rahat bırakınız, denizleri, taylanları, sinanları! zira bilmesi gerekenler onların nasıl devrimciler olduklarını gayet iyi bilmektedirler.
taylan özgür ölmez adında bir bar sanatçısı vardır ki sesi akıllara olduğu gibi kulaklara da zarar verir. aman sesi hakkında ne yorum yapın ne de surat ifadenizi kullanın. bir ukalalık sergiler siz bile onun gibi inanırsınız sesinin güzel olduğuna :) **
odtü sosyalist fikir kulübü üyesi olup, sosyalist fikir kulübü' nün düzenlediği " köy çalışmaları" na ilk katılan ve başarılı sonuçlar elde eden bir devrimciydi. insanların güven duyduğu, fedakar ve gözü pek bir kişiliğe sahip devreimci gençlerimizdendir.
cia ajanı kommer'in odtü'de 1968'de arabasının yakıldığı olayda sinan cemgil ile birlikte ön saflarda bulunan, ancak daha sonra tüm o olaya katılanlar gibi bir şekilde ayağının kaydırıldığı, türkiye'nin devrimci ve vatansever insanı.. faili meçhullardan yalnızca birisi, bu ülkede zaten bulunamaz önemli insanların katilleri, nedense!!!
annesinin ölüm yıldönümünde verdiği ilan iç burkar;
" insanı,ülkeni,güzeli sevdiğin için;doğrudan,haktan,haklıdan yana başkaldıran bir yüreğe sahip olduğun için;kokuşmış düzeni sarsacak bir başkaldırının gençlik içinde filizlenip örgütlenerek ülkeye yayılmasından korktukları için.. sevgili taylan özgür bundan tam 37 yıl önce ilk tetiği beyazıt meydanı'nda sana çektiler, seni sırtından kurşunladılar. 37 yıl içinde aynı nedenle kaç güzel, kaç yiğit insan daha faili meçhul ya da katili bilinen cinayetlerin kurbanı oldu, tam bilemiyoruz. ancak haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın savaşı hiç bitmeyecek.haklıların, doğrudan yana savaşan yiğitlerin öldürülmesi, hakkı, doğruyu ortadan kaldırmayacak. bedeli çok ağır da olsa sonunda hep hak ve doğru insanlık geçerli olacak.seni sevgi,özlem ve onurla kucaklıyoruz."
bir döneme damgasını vuran, devrimci mücadeleyi onurlu yaşamıyla bütünleştiren 68 kuşağının sembol isimlerinden biridir. derin devlet tarafından 1968 hareketi içinde işlenen ilk faili meçhul cinayete kurban gitmiştir. can dündar'ın bu konuda taylan özgür'ün ablası ile yaşadığı bir anıyı söyle anlatıyor...
"CHP kurultayında tam Hasan Fehmi Güneş konuşurken bir kadın kürsüye doğru yürüdü ve "tam bağımsızlıktan" söz etmekte olan Güneş'e doğru bağırdı:
"Bağımsızlık uğruna ölen Taylan'ın dosyasını neden sakladın? Taylan'ın katili nerede?"
Güneş bir an durdu, o sırada genç kadını apar topar uzaklaştırdılar.
Kurultay'ın tozu dumanı arasında genç kadının feryadı anlaşılamadı.
Taylan Özgür emekli bir binbaşının oğluydu. ODTÜ öğrencisiydi. 1969 yılının 23 Eylül günü istanbul Üniversitesi öğrenci birliğinin Beyazıt'taki kongresi sırasında arkadan kurşunlanarak öldürülmüştü.
O yıla kadar belli bir noktada tutulan şiddet, Vedat Demircioğlu ve Taylan Özgür cinayetlerinden sonra birden dozunu artırmış ve 70'lerin başında 12 Mart'la sonuçlanacak kanlı perde böyle açılmıştı.
Peki bu perdeyi açan ve ülkeyi bir darbeye götüren kurşunu kim, hangi amaçla sıkmıştı?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için Özgür'ün katilini bulmak gerekiyordu.
* * *
Aslında Taylan Özgür'ün katili olarak Lisan Çakıcı adlı bir polis memuru yargılanmış, ancak kimi öğrencilerin ve tanıkların anlatımları arasındaki çelişkiler nedeniyle delil yetersizliğinden beraat etmişti.
işte o gün bugündür, yani tam 31 yıldır Hale Kıyıcı, kardeşine kurşun sıkan ismin peşindeydi.
Turhan'a göre bu dosyada Özgür'ü bir polisin değil, bir üsteğmenin öldürdüğü yazılıydı. Dosya, Bakan'a verildiğinde odada 3 kişi daha vardı: Deniz Baykal, Ertuğrul Günay ve Uğur Mumcu...
Turhan bunları anlattıktan sonra Özgür'ün ablası Hale Kıyıcı kendisine bu üsteğmenin kim olduğunu sormuş ve onun -1990 itibarıyla- orduda üst düzeyde görev yapan bir "general" olduğunu öğrenmişti. Ancak Turhan bu ismi açıklamaya yetkili olmadığını söylüyor, Kıyıcı üsteleyince de şöyle diyordu:
"Olayı delillendirmek içişleri Bakanı'nın sorumluluğunda... Ben Hasan Fehmi'yi de eleştiremiyorum. Çünkü bu örgüt, devlet içinde devlet... Çözmeye siyasilerin gücü yetmiyor..."
* * *
Hale Kıyıcı, kardeşinin katilini bulabilmek uğruna bu dosyanın peşine düştü; ancak 10 yıl uğraşmasına rağmen bir sonuç alamadı.
Sonunda dosya verildiğinde odada bulunduğu söylenen tanıklardan üçünü; Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş ve Ertuğrul Günay'ı birarada bulabileceği bir yere, yani CHP kurultayına gitmeye karar verdi ve aklındaki soruyu Hasan Fehmi Güneş kürsüdeyken haykırdı.
Ancak kritik soru, "tam bağımsızlık" lafları arasında yine yanıtsız kaldı.
Kurultayda konuştuğum Hale Kıyıcı, bu duruma isyan ederken gözyaşlarını tutamıyordu. Kardeşinin katillerini bilenlerin susmasına, 12 Mart'ta kendilerine işkence yapan kimi isimlerin salonda "Genel Sekreterlik" düşü kurmasına, Özgür'e kurşun sıkanların halen görevde olmasına isyan ediyordu.
Güneş'in, Baykal'ın, Günay'ın ve Turhan'ın duruma mutlaka bir açıklama getireceklerini söyledim; tatmin olmadı."