(bkz: kışın buz gibi havada sahur yapılan yıllar)
Ramazan ayının kışa denk geldigi o yıllarda sahurda annem bazen tavuk kızartırdı. Sabah 4te cocuk halimle zar zor uyanmaya çalışırken evin içini o mis gibi tavuk kokusu çoktan sarmıştı bile. dışarda buz gibi havada rüzgarın sesini duyarken bi yandan gündüz karnımızın agrıyacağını bile bile istahla o mis kokan lezzetli tavuğu yemek. O kokuyu o lezzeti o tadı en kral ette bile bulamamak.
(bkz: sözlükle dertleşmek)
aslında geçmemiş yıllardır. sadece eskide kaldığı sanılır. kendi kümesinde yetiştirdiğin tavuğu ye bakalım o zaman bu fikrin değişecektir. kasaptan aldığın ile alakası yok. gerçek tavuk lezzeti odur.
küçükken acıkmıştım ve canım tavuk istemişti de dedem hemen gidip tavuk almıştı. pişirip yemiştik. o zamanlar daha bir tatlıydı tavuk. tatlı olan belki de o zamanlardaki masumluğum ve çaresizliğimdi. kendimi ailemin yanında güvende hissetmemdi.
müstakil bir evin bahçesinde fink atarak dolaşan tavuklar. temiz havayı koklar. otlardan yer. sene 1993. o zamanlar tavuklar öyle herzaman yenmez ayda bir. zaten bir tavuk 2 saatten aşağı pişmez. mis gibi kokusu sarar bütün evi.
Bazen şehirlerinizden çıkmanız lazım gençler. Seraya döndünüz. Renginiz soldu. Vitaminsiz kara sarı oldunuz.
Bizim tavukları hala 2saat kaynatıyoruz. O dediğin tavuğı ketıla atsan pişecek gibi duruyor. Yokluktan değil, çekirge sürüsü gibi, yalak gören öküzler gibi kaynaklara üşüştüğünüzden oldu böyle.
Yoksa tavuk yatardı kuluçkaya, 10tane yavru yavaş yavaş büyürdü. Bunlar 45günde senşn tencerene giriyor, ne ot yiyor ne toprağı karıştırıyor, ne hoplayıp zıplayıp kas yapıyor,
Ayrıca tavuğun etinin rengi de beyaz değil pembe. Süt fenni yem kullanılsa da hala çok güzel kokuyor. Eğer tohumlar kaybedilmemişse karpuz domates hala çok güzel.