hem de peynirli doritos aromasına ilham olduğu tahmin edilen enteresan kokudur.
hatunla, işimiz gereği aynı serviste gidip geliyoruz, muhitler çok yakın birbirine. gel zaman git zaman minibüste birisi inecek var der sen de bi daha dur demiyim, şöfor anama sövmesin diye erkenden inersin ya, hah işte o modda kızla aynı yerde inmeye başladım...
hatun, ideal bir türk kadını ölçüsündeydi, 1.65 boylarında, hafif balık etli, iri göğüslü, minik götlü bir şeydi.
-yav her şey iyi de minik göt ne alaka buse?
+babam tarafı selanik göçmeni, ondan.
allah allah diyordum, türkiye de zaten bi sivaslı bi de selanik göçmeni var zaten, hiç biri minik götlü değildi, inanmış gibi davranıp yoluma devam ettim...
evine yaklaşırken burcunu sordum, yükseleni başak, kendisi yengeç, halası da boğa burcuymuş;
+her şeyi anladım da halayı anlamadım, dedim.
- ben sana öğretirim, dedi.
hmmm dedim içten içe, peki dedim. tam vedalaşırken, gel istersen bir kahvemi iç demek isterdim ama dolapda sadece yarım yoğurt var, kaşıklarım dersen sorun olmaz, dedi...
reddedemeyeceğim bir teklifti; bedava ve ek bir besin maddesi!
hayır diyemedim...
eve gittiğimizde, dolaba aygır gibi saldırarak yoğurda ulaştım, dost marka bir kap beni kapıda karşıladı ayrıca kesik yarım limon da varmış, 2x combo yapmıştım resmen...
odaya yoğurt kabıyla geldiğimde garip bir koku hakimdi, bildiğin doritos peynirli gibiydi.
-buse burada bi yere cips sıkıştığı yerde can mı vermiş, bu koku ne amk diye isyan ettim.
meğersem ayak kokusuymuş...
her gün aynı babeti giymesinden kıllanmam gerekirdi, zaten yoğurt da ekşimişti, iddaa kuponunu yatırma bahanesiyle evden ayrıldım. artık yeni bir felsefe edinmiştim;
"babet giyen kız candır diyen abazandır, değilse kızın kendisidir..."