- oo bülent bey, hoş geldiniz. ibrahim de biraz kestiriyordu. kaldıralım mı?
+ yok yok, kaldırmayın. dinlensin, ben sonra gene uğrarım.
doktorlar günlerdir gırtlak patlatıyor. tedavinin gereği olarak uyutulması gerekiyormuş. bu süreç bitmeden uyandırılması söz konusu olamazmış. durum böyleyken arınç'ın bu lafı etmesi ne anlama geliyor acaba? recep beyin doktorlara gerekeni yapmaları konusunda talimat vermesine benzemiyor mu bu hareket?
- tatlıses uyuyordu uyandırmayın dedim. nasıl güzel demiş miyim?
+ çok güzel demişsin de bu normal bir uyku değil ki adam iğneyle uyutuluyor.
- ben de zaten onun için gittim ama öyle görünce vazgeçtim. şöyle "nedir ibo yan gelmiş yatıyorsun kalk eline yüzüne bi su vur bi şehadet getir bi kendine gel miskin miskin yatma" diyecektim ama kıyamadım uyandırmaya.
lûtfetmiştir sultanım. yoksa kafasından mermi yemiş adam, hazretin karşısında saygı duruşunda dikilmeyecek ha. "destur de bre zındık!!" demezler mi adama.
kendisini çoook önemli bir şahsiyet sanan bülent arınç'ın incilerinden biri.
sanıyor ki o "uyandırın!" dese herkes pervane olup "tamam efendim, hemen efendim, emredersiniz hünkarım." diyecek ve gidip tatlıses'i uyandıracak.
Zaten uyandırın deseydi de, gripten yatmadığı bilinen hastanın uyandırılması basit bir dürtmeyle mümkün olmadığı ve tıbben de riskli olduğu için doktorların buna izin vermeyeceği belli iken, "büyük adamım ben, ayağına kadar gittim, ama yine de uyandırtmadım" böbürlenmesi ve halk dalkavukluğu kokan beyan (bkz: ağlıyordu, susturun şunu dedim)