ihsan'ın hayatımda belki de dönüm noktası olan şiirini yazmadan geçemem. irfan'da eşsiz darbukasıyla eşlik ediyor tabii.
presim aaah presim
sen bozulunca bir an geldi ölesim
hurdaya çıktın,
birlikte çektiremedik bir tek resim.
aaaaaaaah presim
presim
presim
yok bu şiire devam edesim
üzüntüden zaten kısıldı sesim
allah allah, elleri göreyim *
bu şiiri ise romantiktir. gerçek aşkı anlatır, göz yaşartır.
şiir sevgili eşine yazılmış elbette;
sevinç! sevinç!
sen ki sevgide benim için prinnç
senin yerini tutamazzz ne doolunayy ne de bir vinçç
sevinç!
sen ool hep bana ayıklayan prinçç.
gelini pelin'e dönerek;
pelin! pelin!
aldım seni gelin
hemde piskopaz olmasına rağmen velin
fakat bana torun verdin,
afferin afferin..
yorgo ve feraye'ye;
yorgo ve feraye
sizin bu gidişat nereyeee nereyee
sizi dökesim geldi egeyeee egeyeee
fekat özlerim sizi
biraz yüzüp dönün geriyye geriyye.
irfan'a
irfan!
seni her görüşümde derim "haydaa"
bana öyle geliyor ki senin akrabaların var uzay'da
fekat yerini tutamaz kimse ne dünya'da ne ay'da
fidayda da irfancım fidayda.
* yorgo dolandırılmıştır, ihsan ve yorgo konuşmaktadırlar ;
- yorgo, senin bu zembilli pırlantası dediğin şey var ya, o cam cam.
+ ne ?
- cam cam..
+ ne cam cam ?
- köprü altı cam cam kazıklamış seni amcam.
+ cam mı ?
- yahu bunu özel bir bıçakla kesip şekil veriyorlar, sonra da tenekenin üstüne yapıştırıyorlar, bütün gazeteler yazdı okumadın mı ?
+ cam mı, yani şimdi ben..
- kazıklandın, tongaya bastın, maymun oldun, dişi sökülmüş öküze döndün sen bunların arasından halet-i ruhiyene en uygun olanı seç..
+ ihsan, kendimi izmir'den denize dökülmüş gibi hissediyorum.
- ya yorgo sen nasıl böyle bir tongaya düştün ya, sen ki kebapçıda 1.5 iskenderi görünce bu 1.40 diye geri yollayan adamsın.. *
an itibariyle hakkında entry girmeye karar verdiğim anda yeni açılan tv'den gelen sesini duyduğum dizidir. ** zamanında pek sever, güler idik, hala gülüyoruz. haluk bilginer'in kendini aşmış oyunculuğu dizinin yegane izlenme sebebi olabilir niteliktedir.
türk televizyonlarında gelmiş geçmiş en iyi dizi projelerinden biridir. kaç bölüm bilmiyorum ama neredeyse her biri altın değerindedir. içlerindeki diyaloglar muazzamdır. özellikle bizlere ihsan yıldırım gibi bir karakteri armağan etmiş olduğu için ayrıca senaristlerin elini öpmek gerek. bir de tabi onun yanında bir karakter ne kadar iyi canlandırılabilir, bunu da bize öğreten haluk bilginer'i ayrıca tebrik etmek gerek.
ülkemizde nadiren başarılı olmuş sitcom uyarlamalarından. kuru temizleme dükkan zincirlerinin sahibi ihsan yıldırım rolüyle adeta devleşen haluk bilginerin performansına dikkat. yorgoyu canlandıran yunan komşu tiplemesinde neconun ihsanla türk-yunan ilişkilerine gönderme yaparak tartıştıkları bölümler yarar geçirir.
i:bizimki daha büyük?
y:önemli olan boyu değil işlevi.
ihsan bilmediğim bir nedenle tımarhaneye gitmiştir. ihsan tam girerken bir deli kaçar. Onu deli zannedip dışarı çıkarmazlar. Sonra o deli geri döner:
-Bir daha asla dışarı çıkmıyacam. Önce cep telefonum çalındı, bir minibüs beni az kalsın eziyodu, Birkaç adam beni dövdü. Bu istanbul da dışarı çıkmak için deli olmak lazım. Bir daha çıkmam.*
b: yaa ihsan bey benim arkada 15 kutu peçete var benim onları kuğu yapmam lazım siz yapmayı biliyo musunuz ?
i: bilmiyorum dedim ya bak şurdaki kadınlara sor onlar biliyodur öyle şeyleri.
b: pardon bayanlar. Şimdi benim arkada yatağımın orda 15 kutu şey var da sizinle oraya gitsek siz şey yapmayı biliyosanız beraber yapsak.
k: terbiyesiz!
ihsan n' oluyo ya diyerek gelir
i: ne vuruyosunuz bayanlar hem ben de yardım ederim 5 dakikada 1 kutu biter.
k: iğrençsiniz.
kadınlar gider.
i: yaa bari bize öğretseydiniz biz kendimiz yapardık.*