bir gün şansım dönmüştü ve eve köktüğüm 100 adet tasoyla gitmiştim. o kadar mutluydum ki, öyle büyük bir zafer kazanmış gibi hissediyordum ki anlatamam. ancak evde karşılaştığım manzara benim tüm taso kariyerimin içine sıçmıştı. annem tasoları görüp, ''eğer o tasoları atmazsan seni evlatlıktan reddedicem'' dedi. hemen koştura koştura tasoları millete dağıtıp geldim. annemin tekrar evladı olmuş gibi mutluydum. şimdi annemle konuşuyorum da o yılları, harbiden çok komikti diyor.. ben ise tasolarıma yanıyorum..
çocukluk yıllarımda sabahtan akşama kadar bıkmadan usanmadan oynadığım ve elde avuçta kalmaması halinde bi tane borç vermesi için arkadaşa başvurduğum yuvarlak cisim.
eski zaman oyuncağı. 25 kuruşluk cipslerde taso var mı diye poşeti mıncıklayıp az aramadık. ayrıca kökmek diye bir ifade vardır ki insanın yüzünde tebessüm uyandırır. şimdilerde bulmak çok güç. olsa da oynasak diye düşündüren oyuncak.
hey gidi günler hey. taso elimde çay tepsisiyle satmaya çalıştığım ve çocuklar tarafından büyük ilgi gören yuvarlak şeydi efendim. çeşit çeşit... kimisi bembeyaz olmuştu yere patlatmaktan.
internet ve bilgisayarın esiri olmayarak son çocukluğunu çocukluk gibi yaşamış biri olarak hem sevindiğim hem üzüldüğüm günleri bana hatırlatan şeydir taso. artık sokakta çocuk göremiyoruz efendim internet yüzünden bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi insanın kendisine kalmış bir düşünce ama bence kötü.
taşıdığım göbeğin temelini atmıştır. param olmadığı zamanlar boş yok olan cipslerden alamaz, ucuz olan cipsleri sıktıra sıktıra taso arardım. bakkala yakalanma durumunda ilk uyarıda elinizi çekmez, devam ederseniz cipsleri mıncıklamaya bakkal amca üstünüze yürüyebilir. neticede taso bir dönemin unutamayacağı şahane bir şeydir efenim.
kendine has bir jübilesi olan bir dönemin efsanesi.
bizim zamanımızda tasolarla oynamayı bırakanlar evlerindeki pencereden tasoları aşağıdaki çocukları atardı ve yeşil sahalara veda ederdi. bunun adı da kapıştırmaydı.
insana küçük yaşta, avrupa ülkelerini gezme hayali aşılayan bir dönemin efsanesi.
yüzlerce tasom vardı. üzerlerinde de farklı farklı ülkelerin resimleri. o zamanlardan beri merak ederim fransa'yı, avustralya'yı, amerika'yı, almanya'yı...
bir zamanlar uğruna kavga ettiğimiz, cips satan marketleri zengin ettiğimiz ama bir o kadar da heyecanla oynadığımız plastik parçası. ayrıca koleksiyonculuk gibi ayrı bir boyutu da vardı bunun.
(bkz: ne günlerdi be)
hala sakladıklarımdır. koleksiyon halinde ölene kadar da duracak dolabımda. geçenlerde kardeşim alıp oynamaya tenezzül ettiydi de 10 gün tuvalete kitledim çocuğu. şimdi çıkardım tabi, pokemonlarda değil ama digimonlarla oynamasına izin verdim. taso sayısı mahallede rütbeyi belirlerdi, taso dağıtan, havaya atan, ''bende çok var ya havaya atıyom artık'' triplerine giren komşu çocukları hep çok havalı olurdu ama ne oldu, ben biriktirdim, savurmadım, kenara koydum. şimdi onlar yana yakıla taso ararken, ben evde zenginlikten gözü dönmüş bir patron edasıyla nıhahaha diye kahkahalar atarak tasolarımı sayıyorum.
Günümüzde yüksek fiyatlara satıldığını öğrendiğim pokemon oyuncağıdır. O zamanlar bende de Ash tasosu vardı. Şimdi duydumki Ash tasosu açık arttırmada 400TL'ye satılmış. Harıl harıl arıyorum o tasoyu. Bulsam satıcam direk. Normal tasolarda pokemonuna göre 80 90 ediyor.
küçükken bi çuval pokemon tasom vardı.babam mahalledeki çocuklardan 10 tanesi 1 tl ye alırdı.güzel güzel oynardım.annem de her zaman döküp ortada bıraktığım için alttan alttan nedir bunlar büyüdün demeye başlamıştı.sonra baktım ki benim tasolar azalıyor.teyzemlere gittiğimiz gün benim kırık üzerinde golden resmi olan tasomun onlarda olduğunu gördüm ve ağlamaya başladım.sonra annem beni eve götürdüğünde ise tasoların hepsini sobada yaktı.o gün bu gündür tasolara daha çok bağlıyım ve annemden gizli biriktiriyorum ya da ben öyle zannediyorum.güzeldir ama insana çocukluğunu hatırlatır.bir mutluluk gelir aniden kalbine ve sonra bir hüzün.