kasabada önüme gelen tüm rakiplerimi bir bir üttüm, keptim. geride gözü yaşlı çok çocuk bıraktım ben. 10 tasoyla evden çıkar 100 tasoyla geri dönerdim. bir zaman sonra artık ne kepebileceğim bir çocuk ne de kazanacağım bir taso kalmıştı. kasabanın en büyüğü bendim.
gel zaman git zaman büyüdük. tasolarım; çocukluğumdan bana kalan madalyalarımdı, değerliydi. bir gün bu şeref madalyalarıma bakmak, eski günleri yad etmek istedim. ama gözüm gibi baktığım tasolarım koyduğum yerde değillerdi.
hemen annemin yanına gidip: ''anne tasolarım nerede?'' diye sordum. annem ise sobayı işaret edip: ''bak ısınıyon ya'' dedi. yıkılmıştım...
zamanında çok can yaktı misali zamanında çok cips yedirtti. iki şey hala aklımda: ilki dört kollu bodyci kılıklı bir pokemon için pikachu verdiğimde mahalledeki çocukların mutluluk ve hayranlığı (pikachu'ya). ikincisi de bu tasoları üst üste koyup kule yapıp oynadığımız oyun.
Benimdir efendim. Kız çocuğu olmama rağmen çok severdim bilye oynardım taso oynardım bebeklerimde vardı ama onlar çok ilgimi cekmezdi. Çok çamur oynardım ellerim catlardi.şimdilerde hiç göremiyorum dışarda çamur oynayan çocukları.
Bir torba tasomu anasınıfı öğretmenim olan kevaşe almıştı, sınıfta oynamak yasak dedi ama sonra kendi oğluna verdi tüm sınıftan topladıklarını. Bakın bu dramdır. O yaştaki travmamı bir düşünün. Hala içimde bir yaradır.
Taso beyblade yugioh futbolcu kartı envai çeşit ürün halen 51. Bölgede sakladığım yerde duruyor. Bu arada kulağnıza küpe olsun koleksiyoncular taso başı 20 lira veriyormuş söylemesi. Geçen sene evdeki ansiklopedileri 300 liraya bi koleksiyoncuya okutmuştum.
içinde bulunduğum nesildir. hatta 200 küsür pokemon tasosunu saklama fırsatı bulmuş biri olarak şanslıyım sanırım. baktıkça çocukluğum ve apartman merdivenlerinde taso kapıştığımız yıllar geliyor aklıma.