tartışarak körleşmek

entry1 galeri0
    ?.
  1. Ehil insanların belli konularda tartışmasının çeşitli yararları olabilir. Ancak ehil olmayanların tartışmalarından ancak zihinsel bir kaos çıkıyor. Ehilden kastım; bugünün genelgeçer "bilirkişi" kavramından oldukça farklı bir şey... Her meselenin hakikatini bilen kişiyi kastediyorum "ehil" derken. Meseleleri aklıselim dairesinde konuşmanın inceliklerini bilmek de buna dâhildir elbet. Bugün toplumumuzun tartışma faaliyetlerinin neredeyse tamamı bu ehliyet şartını haiz olmadığı için ya 'butlan'dır, ya da hayatî derecede arızalıdır. Güya bir tür aydınlanma beklentisi ve gayretiyle gönüllü olarak parçası olduğumuz mevcut, yaygın ve yerleşik tartışma kültürünün, meseleleri esastan kavramamızın önündeki en devasa engel olduğu kanaatindeyim âcizane. Bu böyle; çünkü biz tartışmayı bizi hakikate ulaştıracak merdivenin basamaklarını çıkmak için istiyor değiliz. Biz tartışmayı ya kendimizi bütün birikim ve hissiyatımızla birlikte kendimize ispat için ya da kibrimizi cilalamak adına egomuzla başka egoları dövmek için istiyoruz. Her iki durum da insanî manada bir malûliyet sebebidir. Böyle bir psikolojik zemininin beslediği bir tartışma kültürünün, karanlıkları aydınlatamayacağı gibi, tekâmülün yolunu açamayacağı da aşikârdır.

    Bundan nasıl bu kadar eminim? Eminim; çünkü meselenin başladığı yerin insanın tabiatından kaynaklanan merakları olmadığını biliyorum. Bugünün yaygın ve yerleşik tartışma kültürü, medyanın tepeden tırnağa şekil verdiği, mecburen popülist, mecburen atışmacı ve mecburen ucuzlatıcı bir türedi kültürdür. Daha önce de altını çizmiş olduğu şu soruyu kendinize (katıksız bir samimiyetle) sorarak bu iddiamı test edebilirsiniz: Son yıllarda medyanın önüme koymadığı hangi soruyu kendime sordum, hangi meseleyi gündemime aldım? Kayda değer bir cevabınız var mı? Sizin cevabınızı bilme imkanım yok, ama ben rahatlıkla bir genelleme yapmayı göze alabilirim: Son yıllarda hemen hiçbirimiz kendi aklımızdan, kendi kalbimizden, kendi zihnimizden bir soruyu kendimize sormuş ya da bir meseleyi gündemimize almış değiliz. Yani bizim meraklarımız artık bize ait değil; dolayısıyla bizi beslemeyen bir tıkınmanın obezliğini yaşıyor, hazımsızlığını çekiyoruz. Daha da keskinleştirirsek bu tespiti şu sonuç çıkar: ikinci el bir kültüre maruz kalıyoruz ve aslında yazık ki o kültürü talep eden de biziz!

    Bu çerçeveden meseleye bakınca günümüzün yaygın ve yerleşik tartışma kültürü zemininde cereyan eden herhangi bir tartışmanın hayrımıza olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. Çünkü bu zemin tartışmayı bizi hakikate götürecek yolun bir vasıtası olarak görmüyor, göremez. Aksine bu türedi kültürün temel beklentisi tartışmanın en ateşli, en vuruşkan, en uzlaşmasız bir şekilde baki kalması olacaktır. Burada görmemiz gereken kritik gerçek şudur: Biz bu tartışma oyununu, sahiplerinin ancak ateşe sürekli odun atmakla kazanabilecekleri bir sahnede oynuyoruz.

    Bu tartışma oyununa orasından burasından katılan herkesin, duçar olduğumuz bu büyük toplumsal körleşmeye omuz verdiğini görmesi lazım. Hayatı ve insanı esastan konuşamıyorsak eğer, kelimelerimiz hakikate ihanet ediyor, sözlerimiz hakikatin üstünü örtüyor demektir çünkü!

    (bkz: gökhan özcan)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük