mersin in şirin bir ilçesi.trafiğe kapalı küçük bir çarşısı var ve burada bulunan 2-3 büyük fabrika satış mağazalarından alış-veriş yapılabilir.trenle mersin merkezden 15,adana merkezden 20 dakika uzaklıktadır.şahmeranın şehridir.
Türkiyenin bir çok ilinden çok daha büyük, gelişmiş ve zengin bir ilçedir.
şehrin belediye başkanı 4 dönemden beri aynıdır.
Son yıllarda yapılan yarenlik alanı şehrin abazalar pazarı olmuştur. yarenlik alanında yürüyenden çok yol kenarında oturan insanlara, oturanlardan çokta yasak olduğu halde bisiklet ve motorla gezen insanlara rastlanır.
en gözde mekanları kafeler sokağında bulunur. kafeler sokağı eski tarsus evlerinin restore edilerek yeniden kazandırlımış sokaklarına verilen isimdir. trafiğe kapalı olan ve nadir bulunan ortamlara sahip bu sokağın en gözde mekanları arena bar, ikizler bar, atlantis cafe, sempol kafe ve gizli bahçedir. arena ve ikizler bar müziğin ve ortamın en üst düzeyde keyif verdiği mekanlardır.
Kafeler sokağı sadece bar ve kafelerden ibaret değil tabi. muhteşem bir dekore sahip bir otel ve meşhur (bkz: st. paul kuyusu) da bu sokakların ana giriş kısmında bulunur. inci boncuk satan dükkanlar ve resim atölyeleri de bu sokakta yer alır.
Kafeler sokağından çıkıldıktan sonra en çok gidilen yer marka haline gelen kent restoranttır. Şehirde anadolu sofrası, yıldırımlar restorant ve beyti kebap gibi damak tadı konusunda kendini aşmış yerler vardır.
Kafeler sokağı dışında bulunan birde viva kafe var. viva kafenin en dikkat çekici yanlarının başında sahibinin (bkz: cem yılmaz) kişisine son derece benziyor olmasıdır. gidilmesini tavsiye ederim. çok kaliteli bir mekandır.
Yani tarsusta eğlencenin, gezip tozmanın, amatör müzik gruplarının haddi hesabı yoktur.
Antik sahaf en tanınmış kitapçıdır. yok yoktur. aranılan her kitap kesinlikle bulunabilir. bulunması zor eski kitapları da nerden bulup getirtiyor halen anlamış değilim.
tarihi (bkz: kırkkaşık bedesteni)de muhteşemdir. içerisindeki hediyelik eşya ve incik boncuk dükkanlarının dekorlarıyla da ayrı bir güzellik kazanmıştır. bu çarşıya gidilipte kaynar içmeden çıkan insanın aklı yoktur derim.
şehrin 8000 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu öğretildi bize. türkiyenin elektrik üreten ilk barajı, anadoludaki ilk kanalizasyon hattı bu şehirdedir.
tarihi roma yolu şehrin merkezine ayrı bir güzellik katmaktadır. (bkz: kleopatra kapısı), donuktaş, kliseler, eshab-ı kehf, (bkz: gözlü kule höyüğü ve amerikan koleji) şehrin tarihi değerlerinden sadece bir kısmı. Ayrıca (bkz: şahmeran efsanesi)nin yaşandığı yer olarak bilinen şehirdir. efsanenin makamda ki bir hamamın tavanında bulunan kan lekeleri ile ispatını üstlenmiş yaşlı amcalar da halen mevcuttur.
sanayisi bitik durumdadır neredeyse. sonunda tarihi berdan fabrikasını da yıkarak yerine büyük bir alışveriş merkezi inşaatına başlamışlardır.
en uzun şehir içi otobüs hattı (bkz: beydeğirmeni) - (bkz: ülküköy) hattıdır. en çok kazandıran hatta bu hattır. zira bu hatta tek tip kooperatif otobüsleri gitmektedir.
tarsusta, (bkz: hayırdır qardaş), (bkz: heye), heyye, heyeeee, qosturuyoruk, senide mi kesek yani ha! gibi kelime grupları oldukça fazla kullanılır. özellikle "heye" kızlarının ağzına pek bir yakışmaktadır.
şahsım için eksik olan tek şey halen kaliteli bir stüdyosu bulunmamasıdır.
atomu, bici bicisi, şalgamı derken velhasıl kelam gerçek bir şehirdir.
Güzel bir ilçe. Gidip gördüğümde şaşırmıştım baya büyük. Yukarıdaki arkadaşın dediği gibi pkk destekçisi mahallelerinden kurtulsa daha güzel olur. Hızlı trene taş atıyor şerefsizler. Evet.
Kuruluşu 8000 yıl öncelerine Yeni Taş Çağı'na dayanan Tarsus'un, adını Kent Tanrısı Sandon'dan (Baal Tarz) aldığı bilinmektedir.
Tarsus'un ismi ve kuruluşu hakkında, mitolojilerde ve eski yazarların anlatımlarında çeşitli bilgiler vardır. Bunların hemen hepsi Roma Çağları'nda, özellikle Ağustos döneminde ortaya çıkmıştır ve hiçbiri tarihi bir gerçek olarak kabul edilemez.
Mitolojiye göre, Antik Çağlar'da Tarsus Çayı'na, Kilikya'nın yerli halkı Cydnos adını vermiştir. Cydnos, mitolojide nehir tanrısına verilen isimdir. Azra Erhat, Cydnos için şöyle yazar:"Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye bilinen ırmağın tanrısı. Ana tarafından lapetos'un torunu sayılır. Cydnos'un Parthenios adlı bir oğlu olduğu ve Cydnos Irmağı’nın denize döküldüğü yerde bir kent kurup ona Parthenia demiştir. Burası da bugünkü Tarsus'dur."
Mitolojideki Pegasus (kanatlı uçan at) yada Bellerofontes, Kilikya ovasında yolunu şaşırmış ve Tarsus’un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış olduğundan kente Latince ayak tabanı anlamına gelen Tarsos adı verilmiştir.
Diğer bir efsaneye göre kentin kurucusu eski Kilikya Tanrısı Sandon ile bir tuttukları Herakles'dir. Herakles'in resimleri MÖ 4. yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üzerinde bulunmaktadır.
Antik gezgin ve coğrafyacı Strabon, "Coğrafya" kitabında kentin kuruluşuyla ilgili olarak:"Tarsos'a gelince o, bir ovada uzanır. lo'yu araştırmak üzere Triptolemosla birlikte dolaşan Argoslular tarafından kurulmuştur." şeklinde bir bilgi verir.
Bir efsaneye göre, bu kentin kurucusu Perseus'dur. Mitolojinin kahramanlarından biri olan Perseus, Hitit döneminde Andrasos olarak bilinen bir köyün yerinde Tarsus kentini kurmuştur.
Diğer bir efsaneye göre Tarsus, Tarım Tanrıçası Demeter'in oğlu Triptolemos tarafından kurulmuştur. Antik Çağ'da Tarsus önemli bir tarım merkeziydi ve bu özelliği antik Tarsus sikkelerinde betimlenmiştir.
Tarsus adı ve kentin Kilikya Kralı Syennessis'in yönetim merkezi olduğu, ilk defa MÖ 401 yılında Ksenephon'un "Anabasis" kitabında belirtilmektedir. MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tarsus’a ait sikkeler üzerinde, kentin ismi gerek Aramice ve gerekse Grekçe yazı ile Tarz ve Terzi şekillerinde görülmektedir. Tarsus'un bu şekilde bilinen adına çok daha önceleri Asur kaynaklarında rastlanılmaktadır. Asur kaynaklarında, önce Kilikya'nın merkezi olarak bildirilen Tarsus, Asur Kralı 3. Salmannassar (MÖ 859-825) ve Sanherib'e (MÖ 704-681 ) ait belgelerde Tarzi şeklinde anlatılmaktadır.
Gözlükule Höyüğü'nde yapılan kazılar, bu yörede ilk yerleşmenin Yeni Taş Çağı dönemiyle başladığı ve Orta Tunç Çağı'na değin kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur. Bir süre Asur egemenliğinde kalan yöre, daha sonra Persler'in, MÖ 333'te ise Alexander'in (iskender) yönetimine geçmişti. MÖ66'da Kilikya bir Roma vilayeti olunca, Tarsus'da buranın merkezi durumuna getirilmiştir. Kent, önceleri Tarsos adıyla anılmış, sonradan bu ad Latince'de Tarsus olmuş ve zamanımıza kadar gelmiştic63Tde Araplar'ın üstünlüğünü kabul eden Tarsus, daha sonra Bizanslılar ve Araplar arasında sürekli el değiştirdi. 965'de Bizanslıların, 1082'de Selçuklular'ın, 109Tde Haçlılar'ın eline geçen Tarsus,1516'da Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı imparatorluğu zamanında Adana'ya bağlı olan Tarsus, 1832 yılında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın oğlu ibrahim Paşa kontrolüne geçer. 1839 yılında tekrar Osmanlı imparatorluğu’na katılan Tarsus, yeniden Adana vilayetinin kazası olur ve 1933 yılında içel’e bağlanır.
Tarsus bu dönemde büyük bir gelişme gösterdi. Tarım ve ticaretin yanı sıra, Cydons'un yatağı taranarak büyük gemilerin bu akarsuda sefer yapmalarının sağlanmasıyla, Doğu Akdeniz, deniz ve karayollarının birleştiği büyük bir ticaret ve kültür merkezi haline geldi. Strabon, Tarsus'daki kültür yaşamı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermektedir. Strabon, birçok filozof, dil bilgini ve şairlerin Tarsus'da yaşadığını, onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus'un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını; Tarsus'un bu konuda iskenderiye ve Atina'yı geçtiğini yazmaktadır. Strabon'dan, Tarsus'da eğitim görenlerin yerli halktan olduğunu ve yabancıların nadir olarak geldiğini, eğitimini bitirenlerin bir kısmının yabancı ülkelere giderek orada eğitimlerine devam ettiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Tarsus'da stoik filozoflardan Antipator, Arhedemos, Nestor, Athenedoros kentleri dolaşarak okul açan Phutiades ve Diogenes, edebiyatçılardan Artemidoros ve Diodoros, Dionysides'in yaşadığını yazar. Strabon Tarsus hakkında verdiği bilgilerin sonunda Roma kenti, Tarsuslu alimleri iyi ispat edebilir; çünkü, Roma gerek Tarsus'dan gerek iskenderiye’den gelen bu gibi alimlerle dolu olduğunu belirtir. Bu bilgilerden Tarsus'un ticaret kenti özelliği yanında kültür ve üniversiteler kenti de olduğunu ayrıntıları ile öğreniyoruz.
Tarsus'da Antonius döneminde antik bilim adamlarının yazdıkları büyük kitaplar toplanarak,200.000 ciltlik, dünyada eşi bulunmayan bir kütüphane oluşturulmuştur. Tarsus'daki üniversitede, Atina ve iskenderiye üniversitelerinden daha da ünlü idi. Tarsus'da bulunan yazılı kitabelerde, buranın özgür bir kent olduğu yazılıdır Tarsus'un özgür kurumlarından, St. Paulus ve birçok filozoflar faydalanmışlardır. Kozmopolit bir kent olan Tarsus, Roma yasalarına göre yönetilmiştir.
Hristiyanlar'ın en önemli Havarileri'nden St. Paulus'un doğum yeri olması, bir haç kenti özelliği taşımasıyla, bu dinin yayılmasında önemli bir yere sahiptir
Orta Çağ ve Yeni Çağlar'da islam ve Türk kültürünün yoğunlaştığı bir bilim merkezi olarak, yüzyıllar boyu varlığını sürdürmüş; özellikle 19. yüzyılda bölgenin en gelişmiş ticaret ve tarım merkezi olmuştur. Ancak bu yüzyıldan itibaren alüvyonal dolgu nedeniyle limanının işlevini yitirmesi, sığ akarsu ve Aynaz (Rhegma) gölünün büyük tonajlı gemilerin giriş ve çıkışına elverişli olmaması nedeniyle, Adana ve Mersin gibi hızla gelişen iki büyük metropolün orta yerinde, bu iki kent sistemi içinde yer almıştır. Mersin limanına yakınlığı, kara ve demiryolları kavşağı üzerinde yer almasıyla; günümüzde de tarım, ticaret ve tekstil sanayinde, Mersin'in gelişmiş en büyük ilçesidir.
bizim deyimimizle smallville. gece hayatı ortalama 19:00 da sona eren bu şehirde birçok garip olay olmaktadır. bu olayların kökeni m.ö bilmem kaçıncı yüzyıla kadar gider.ancak kripton la bir ilgisi yok.
latince 'ayak bilegi' manasina gelen kucuk, sirin cografya. uzaktayken cok ozlenen, icinde bulunuldugu an itibariyle defolup uzaklasilmak istenen ilce. insanlarinin cesitli gezmek, gormek, eglenmek vs. ihtiyaclarini karsilamak amaciyla el mahkum mersin ya da adanaya gitmek mecburiyetinde oldugu, ama herseye ragmen yasanasi yer.