94 yılından bu yana kendini hep geliştirdi, sesini kullanmayı öğrendi, giyim kuşamıyla, sahnesıyle hep alkış aldı, hiç kimseyle ağız dalaşına girmedi, ilişkileri hep uzun süreli oldu, kendisine her fırsatta sataşmayı hobi haline getiren mustafa sandal ile muhatap olmadı. türk sanat müziğine çok uygun bir sese sahipti hatta muzeyyen senar'ın bile ilgisini çekti, birlikte bir düet bile yaptılar. bir ara çıplak fotografları basında yayınlandı tarkan bu resimlerin kendisine ait oldugunu bununlada utanmadıgını çıkıp dürüstce söylemiştir. bir çok sanatçı gibi o program benim bu program senin dolaşmadı yada bir pazar keyfi sunarken görülmedi.. tarkan'ın mustafa sandal ile karşılaştırılması tarkan'a hakarettir. tarkan'ın sesi mustafa sandal'ın sesini solda sıfır bırakır. * yakısıklılık konusunda karşılastırma yapmıyorum göreceli bir kavram oldugu için.. -bundada tercihlerin tarkan'dan yana olucagından şüphem yok-. meyve veren ağaç taşlanır misali tarkan'da bir çok kişinin hedefi olmuştur.. ama helal olsundur bunlara gülüp geçtiği, işini en iyi şekilde yaptığı için. **
Ortaokuldayken aşık olduğum çocuk bayılırdı bu şahsa. Ben de -özenti bir tip miymişim neymişim- bayılır olmuştum kendisine. Evde kimse yokken teybe kasetini koyar gitti gideli ve ona sor şarkıları eşliğinde ağlardım. Sonra aşk diye bir şarkısı vardı o kasette, sıra ona geldiği vakit gözyaşlarımı siler, aşkın -ağlatsa da- güzel bir duygu olduğunu düşünürdüm. Yani önceki şarkılarda artık sevmemeyi düşünen kız gider, yerine aşık olmaktan memnun kız gelirdi. Sonra ne kartpostallar yolladım diye başlayan güzel bir şarkı çalmaya başlardı ve umut sinsice içime sokulurdu. O "ama ben bekliyorum" dedikçe ben de beklediğimi ve bunun iyi bir şey olduğunu düşünürdüm. Kartpostal kelimesiyle de acaba bir şey mi yazsam, itiraf mı etsem diye gülümseyen hayaller kurardım. O yaşlardaki bir çocuğun duygularını yönlendiren bir albüm yapmıştı Tarkan. Ve bu nedenle hayatımın bir dönemine gizlice gömülmüştü **
günü münü, kurtarmak falan hak getire be canım. o saçları bi uzattımıydı tamamdır karizma falan. tutup saçından yaklaştıracaksın kendine, öpmeden geriye sonra da işte.. bu kadar!
ne bekliyoruz bi tarkan'dan anlayamam ben hiç. kız gibi çocuk işte ya hu, hiçbir şeyi olmasa güzelliği yeter bakmalık olmasa bile, hani sarılıp sarmaşmak şöyle dursun.. az bi kıpraşmayı da biliyor sahnede falan. terbiyeli çocuktur da ayrıca, içkisi kumarı yoktur. ee, yetmez mi? bence yeter, tarkan'dan dünyayı kurtarmasını beklememek lazım. hayır, siz bu güne kadar ibrahim tatlıses'lerle, bülent ersoy'larla tv karşısında yepisyeni yıllara giren bi milletsiniz, nedir şimdi bu seçicilik birdenbire? herif 40'a merdiven dayamış, haketmemiş mi bizi bir yıldan öbür yıla geçirmeyi bi kerecik? bi kere de o işte ya hu!
adamın işi piyasa müziği yapmak, hani millet eğlensin hesabına. işi bu yani, derdi müzikal kalite falan değil ki.. haa ayrıca, dedikodu diye bi şarkı yapmış mesela, elektro melektro, güzel giriyor şarkı. girdiği gibi güzel de çıkıyor zaten. eğlenmek için birebir, sen eğlenmezsen ortaokula giden kuzenin eğlensin, ama kötü değil kulvarında.
tarkan işte, hep gene bizim çocuk, elleşmeyin reca ederim. siz yine gidin elin yedi kat yabancılarını sevin, ama elleşmeyin bizimkine. renk işte.
an itibariyle hayranlıgımın bir kez daha arttıgı ve sanırım 45 yaşıma gelsem de degişmez bu hayranlık mevzu dedigim nadide kişilik.bir insan hem boylesine saglam sarkı soyleyip hem de sahne insanı olabilirmiş demekki..o bir çocukluk hatırası, o bir komşunun çocugu gibi sıradan ve mutevazi, o bir ulaşılması çok güç yıldız:))
bu şarkılarla teslim bayrağını çekmişti. sadece tarkan'ın geçmişi ve (bkz: ahde vefa) albümü, bu rezillikleri kısa süreliğine örtmüştü. yani bu adam 2016'da düşmedi, 2005'de düşmeye başladı zaten.