tahtakale'de satıldığına dair rivayet bulunan naylon dev oyuncak.
diğer bir aklımızda kalan örneği de o devdi. show tv'de bir zamanlar boy gösteren halil ibrahim abimiz ne güzel de oynamış rolünü.*
e.t. nin 8 kollu ve şişme versiyonudur. bu arada anlaşılmayan, ilk göründüğü anlarda denizde ölü gibi yatarken, artık tarkanın ter kokusundan mıdır, yüzü gözü hürmetinemidir bir anda şişiyor heyvan. atıl ulan kurt'un ise bu yaratığı yemek üzere, düz duvara tırmanması ve ardından 100 metre yüksekten atlayışı can alıcı noktalardan biridir....
türk yapımı aksiyon filmlerinin bir ilki denebilir.* zamanına göre değerlendirilirse iyi bile sayılır. ghost rider filmindeki tüm görsellerden daha iyidir.*
aslında ejderha olması gerekirken teknik imkansızlıklar yüzünden ahtapot olması düşünülmüştür. fakat bu seferde ahtapotu yüzdürme konusunda sorunlarla karşılaşılmış ve son çare olarak ahtapotun içine bir set işçisi girmiş ve ahtapot bu sayede su üzerinde tutulmuştur.
dönemin bütçesine göre devrim niteliğinde sayılabilecek ahtapottur. her ne kadar gerçek olmadığı fazlasıyla belli olsa da insanın gülümsemesine sebep olur.
çocukken o sahne gelsin diye gözümü kırpmadan izlediğim 'tarkan viking kanı'filminin best of sahnesi.hele birde fon müziği vardı ki değme hollywood filmlerine taş çıkarır cinstendi.
(bkz: tarkan viking kanı)
kült korku yapımlarının ya da ürkütücü varlıkları barındıran filmlerin şimdiki korku sinemasına göre insan üzerindeki yeri daha bi ayrıdır. son 15 yılın salak saçma korku filmlerine bakıldığında (katil arılar, vahşi yabanmersinleri, kurteşek vb.) karanlıkta belli belirsiz yaratıklar, yeniyetme 3D animatörlerine hazırlatılan saldırı anları insanların ilgisini çekememiştir. ancak eski korku filmleri ya da eski filmlerdeki ürkütücü yaratıklar daha büyük bir etki bırakmıştır. çocukluğumdan hatırladığım bir film vardır ve eski bir filmdir: dehşet treni. bu trene arkeolojik kazılar sonucunda bulunan neandertal bir kafatası ile gelir doktor bilmemkim. sonra o kafatası canlanır gözlerine bakan herkes katil olur vs. vs. gayet salak bi konusu vardır ve tahminen 1950-60 çekimi falandır. ancak bende bıraktığı etki (şu an bile hatırladıkça ürküyorum) büyüktür. aynı şey frankenstein, sherlock holmes, the exorcist ve hatta tarkan filmleri için de geçerlidir. çünkü bu filmlerde bi büyü vardır. o anın dehşetini (jack nicholsonlu shining gibi) saniye saniye yaşarsınız. bir kamera sizin gözleriniz olur; kenardan güvenli bir yerde size olan biteni gösterir. ürker, omuzlarınızı içeri sokar, avuçlarınızı kapatırsınız. ama gözlerinizi asla kapatmazsınız çünkü bu filmlerde şimdikilerde olduğu gibi (testere, hotel) gafa göz çıkarma kan fışkırtma hadisesi çok abartılmaz. korkutmak mı istiyosun kusturmak mı buna karar ver diyom ben.
velhasılım o ki tarkan filmindeki dev ahtapot ne kadar komik bir imalat olsa da (kemeraltındaki nalbur ismaile mi yaptırdılar artık bilmiyom) çekim teknikleri açısından bakıldığında (gündüz çekimi, uzaktan çekim) en azından beni -hala- yeterince ürkütmektedir. film, anlattığı (ya da en azından anlatmaya çalıştığı) dönemin o mistik ve hellenistik havasını iyi vermektedir bence.
edit: imlâ
türk filmlerindeki dandik film aksesuarlarından biridir. aksesuar diyorum çünkü oyuncu olabilmesi için hareket edebilmesi gerekir fakat o ahtapot suyun üzerine öylece bırakılmış plastiktir * komiktir ama, hele tarkan ın onu bıçakladığı sahne *
küçük yaşlarda üzerimde tramvatik bir etki yaratan canlıdır kendisi. Fakat büyüdüğümde anladım ki gerçek bir ahtapot daha küçük ve restoranlarda tabaklarımızı süsleyebilecek niteliktedir