insana en çok koyan kovulmadır bu. Ah ah... bir ötelin barındaydım. Animatörün sesleri geliyordu. Sadece beş altı yaş çocuklarının katıldığı, uzaktan bakıldığında deli rehabilitasyon merkezinin sosyal etkinliklerini izliyormuş etkisi yaratan 'tamtamtumbam' dansı yaptırıyordu animatör, çocuklara. Ara sıra çocuklara dişlerini fırçalıyor musun, büyünce ne olacaksın gibi Barış Manço soruları soran adamı duyuyordum. Çocukların verdiği cevaplar sanki animatörlerin içinde en çevik, zinde ve kılabır, Tarık Mengüç tipindeki animatörün bu çocukları "Mümkün olduğunca saçmalayın. Büyünce ne olacaksın sorusuna asla doktor, öğretmen demek yok. Anlaştık mı çocuklar?" diye uyardığını düşündürtmüştü bende. Çünkü bu kadar saçma bir tablo olamazdı. Yedi çocuk polis, bir çocuk motor adam olmak istiyordu.
ilk sorulan çocuk beş dakka kadar ebleh ebleh düşününce otel ahalisi paniklendi ve çocuğun annesi çocuk salak sanılmasın diye "oğlum hiperaktiftir" deyip durdu. Her ne kadar hiperaktif, zeki, zart, zurt dense de bu BiLE insanların "O çocuk biraz aptalmış sanırım."düşüncelerini değiştirmemişti. Sonra beklenen an geldi ve apalak çocuğun ağzından bir ton salyayla beraber polis lafı çıktı. Çocuğun annesi az da olsa rahatlamıştı ama bu ona yetmemişti. Çünkü "HiPERAKTiF" oğlu, annesinin ona verdiği "bilişimcilik ve su altı hipomühendisi" kopyasını duyamamış, duyduysa da anlamamış ve polis gibi klasik bir meslek söylemişti. Polis lafından sonra çay bahçesinde oturan insanlardan büyük bir "oh bee!" sesi yankılanmıştı. Ama apalak oğlundan hiperaktif diye bahseden anne pek rahat değildi. Amcasının kızının kızı Amerika'da bilişimcilik ve su altı tankı hipomühendisliği okur da neden onun hiperaktif ve zeki oğlu polis olmak istesin karmaşasında boğulup gidiyordu. ikinci çocuğa sorulduğunda çocuk hiç düşünmeden polis dedi. ikinci çocuk ve birinci salak çocukların anneleri bir süre bakıştı. ikinci çocuğun annesi benim oğlum seninki kadar avanak değil der gibi, birinci çocuğuna annesi de o benim oğlumdan kopya çekti, hem benim oğlum bir düşünür bin söyler der gibi bakıyordu. Üçüncü çocuk da polis olcam deyince birinci çocuğun annesi "Oğlum yeni bir çığır açtı, çok zeki çocuk maşallah..." demeye başladı. Dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci çocuklar da polis deyince birinci çocuğun annesinin yüz ifadesi dünyanın en mutlu insanınkinden daha mutlu oldu.
Tam oğluyla gurur duymuşken diğer çocuklara yiyecekmiş gibi bakan, sekizinci çocuk soruya "moğorodam" cevabını verdi. Herkes mağara adamı olarak anlayıp "Ho ho hooo ne komik çocuk." diye sırıtmaya başlayınca babası oğlunun çok bilim kurgu filmi izleyen zeki çocuk gibi gözükmesi için "O moğordam derken motor adam demek istiyordu aslında."diye çay bahçesini uyardı. Bu kez 'vayy' uğultusu yükseldi. Birinci çocuğun annesi bu durumdan pek kıllandı ve sekizinci çocuğun babasıyla pis bir kavgaya tutuştu. O sırada gördüm mağara adamının babasını. Bu adam su kaydırağından kayan ve şortu zedelenen sırtı kıllarla kaplı adamdı. Adamın gündüz vakti havuzda otel ahalisinde yarattığı görüntü kirliliği yüzünden hem kendim, hem de otel ahalisi adına yerimden fırlayıp doğru olay mahalline koştum. Kavgaya ben de katıldım ve orangutan adama çocuğunun sözlerine müdahale etmemesi gerektiğini, çocuğun motor adam değil genlerinden gelen bir şeyle mağara adamı olmak istediğini ve bunun da onun için pek zor olmayacağını söyledim. Tarık Mengüç tipli, neşeli adam sarıya boyanmış saçları ve kara teniyle bana sırıttı ve beni oradan uzaklaştırdı. Kafam girsin ulan senin gibi Tarık Mengüç'e. Ona benzemeye çalışsan da tırnağı olamazsın!!!